Gurur duy(san keşke) Türkiye!

Selin KANDİYOTİ Köşe Yazısı
14 Şubat 2024 Çarşamba

Başarılı bir şekilde misyonunu tamamlayan ilk astronotumuz Alper Gezeravcı’nın çeşitli deneyler yaptığı videoya istinaden Yılmaz Özdil’in “Uzayda Ali topu tut deneyi, yarınki deneyimiz kısmetse pamukta fasulye çimlendirme…” tweetine önce boş bulunup güldüğümü itiraf ediyorum. Ancak milisaniyeler sonra bizi sorgusuz sualsiz sevindirmesi gereken, göğsümüzü büyük ve haklı bir gururla kabartacak uzay atılımımızın bu ilk ve çok önemli adımını küçümsemesinden rahatsızlık duydum. Geçen sefer de “COVID aşıları kalp krizine mi yol açıyor?” spekülasyonu ile insanları korkuttuğu için köşemin konusunu yine kendisi belirleyivermişti. Fakat bu defa bir fark vardı. Astronotumuzu yerden yere vuranların sayısı çok fazlaydı. Durun, aslında aşıları suçlayanların da sayısı çok fazlaydı. Bu ‘çok sayıdakilerin’ yalnızca sosyal medya mecralarında olduğunu düşünmeyin, aramızdalar. Bilim insanlarına, bilim anlatmaya çalışanlara kolay gelsindi.

Öyleyse bu nefretçilerin iddialarına yanıt verelim ki hayat bayram olmayacaksa da insanlar bir inansın, el ele tutuşsun, birlik olsun, uzansın sonsuza (aaa) ya da bu bağlamda uzaya.

Videoda gördüğümüz o deneyler de neydi, çocuk gösterisi gibi?

Alper Bey’in çektiği video, uzayla ilgili merakımızı uyandırmak için, fizik derslerinde öğrendiğimiz ama gözümüzde canlandırmanın zor olduğu Newton’ın hareket kanunlarını anlarken aynı anda keyif almamız için yapılmıştı. Onlar deney değil, eğitici ve ilham verici bir şovdu. Hedef kitlesi sosyal medyadaki kalemşorlar değildi. Astronotumuz, Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) geçirdiği dört gün uzatmalı toplam 18 günde, 13 deney yaptı. Yerçekimsiz ortamda yapması gereken tüm hassas işlemleri yerine getirdi ve onları sağ salim dünyaya getirdi. Bu deneyler içinde yeni nesil malzeme geliştirme, uzay araçlarının itki sistemlerinin daha verimli hale getirilmesi, CRISPR tekniği ile uzayda yetiştirilecek bitkilerin sağlığını ve verimini arttırma, yapay zeka desteği ile mikro yerçekiminde insan sesini araştırma ve olası hastalıkları teşhis etme gibi ve daha birçok çalışma vardı.

Alper Gezeravcı’nın yaptığı bu 13 deneyi zahmet edip internette okudum okumasına da o deneyler 20 yıldır yapılıyor zaten yeni bir şey yok.

Yine çamur atmadan ibaret bir söylem. Niye sınırlı kaynağımızla zaten yapılmış bir deneyi yollayalım? Acaba “O deneyler zaten burada 20 yıldır yapılıyor” mu demek istedi şuursuzlar? İyi de ISS’in kuruluş amacı deneyleri yerçekimsiz ortamda yinelemek zaten. Daha fazla kızmadan, Boğaziçi Üniversitesinin TÜBİTAK ile ortak yürüttüğü UzMAn deneyinden bahsedeyim. Böylesi bir deney ilk kez yapılıyor. Dünya genelindeki karbondioksiti toplayan ve oksijen üreten (fotosentez) alanların önemli bir bölümünü oluşturan mikroalglerin, uzay koşullarında nasıl davrandığı anlaşılmak isteniyor. Mikroalgler uzayda da oksijen kaynağı ve besin kaynağı olabilir mi? Suda hidrojeni ayırabildikleri için roketlere yakıt kaynağı olarak kullanılabilir mi? Atıkları geri dönüştürme için kullanılabilir mi? Ezcümle uzayda insanların sürdürülebilir şekilde yaşamalarına destek olur mu? Günaydın! Mars’ta koloni kurmaya çalışmıyor muyuz? Türk bilim insanlarının dünya bilim camiasına sunabilecekleri asla küçümsenemez. Türkiye’de bazı şeyler vasatça yönetiliyor olabilir ama bilim bunlardan biri asla değil. Zaten bilim vasat yapılamaz. Ya yapılır ya yapılmaz.

55 milyon dolara uzaya turist yolladık. Millet aç aç.

Roketle bir yükü uzaya yollamanın tabi ki belli bir maliyeti olacak. Elon Musk’ın Inspiration misyonu ile uzaya giden dört astronot, 200’er milyon dolar ödemişti. Üstüne üstlük senelik maliyeti 3 milyar dolar olan ISS’te 14 gün geçireceksiniz, bunun da ayrı bedeli olmak zorunda. Türkiye büyük bir ülke ve uzay yarışında bu kadar geriden gelirken arayı kapatmalı. Böyle yatırımların kim bilir sosyal faydası ne kadar büyük olacak. Şimdiden bu misyonun nasıl bir ilham kaynağı olduğuna dair bir kanıt var elimizde. Uzaya yolladığımız 13 deneyin biri üniversitelere ait değil ve bu ISS tarihinde bir ilk olabilir. Muş Bilim ve Sanat Merkezinden 13-14 yaşındaki öğrenciler Türkiye Uzay Ajansını, mikro yer çekimi ortamındaki propolisin (arıların kovan yapmak için kullandıkları ürün) bakteriler üzerindeki etkisini araştırdıkları deneylerini uzaya yollamak için ikna ettiler. Eğer propolis uzayda da anti-bakteriyel özelliğini koruyorsa ileride uzay yolculuklarında astronotların sağlığı için çalışmalarda Türkiye’nin kapısını çalacaklar. Kısaca ödenen rakam her kaç milyon dolarsa uzaya bir Türk astronot yollamak ile kalmıyoruz ki, bilim camiasına kendi verilerimiz ve deneylerimizle aktif şekilde katkıda bulunmuş oluyoruz.

Alper Gezeravcı sadece bir pilot, bilim insanı değil ki, ne anlar?

Öncelikle elektronik mühendisliği okumuş hatta ABD’de yüksek lisansını yapmış birinden bahsediyoruz. Kendisi gerçekleştireceği bilimsel deneylerin teorik ve sonrasında uygulamalı eğitimleri için aylarını verdi. Genetik bilimi bilmiyor olabilir elbette ama ISS’te zaten genelde deneyler hep konunun uzmanı olmayan astronotlar tarafından yapılıyor. Ya konunun uzmanı 80 yaşındaysa? Ustaca hazırlanan test kitleri ve harfiyen uygulanacak yönergeler, astronotların bu deneyleri başarıyla bitirmeleri için yeterli. Makale yazacak olanlar astronotlar değil ki. Ayrıca Alper Bey’in mutluluğunu “yer çekimsiz ortamda olmasam, ayaklarımın yerden kesildiğini söylerdim” esprisiyle ifade etmesini bonus olarak sayıyorum. Bilimsel şakalar en favorim.

Bunu da ben safça soruyorum: Gururun hepimizin olması neden bu kadar zor?

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün