Mazinin dili olsaydı…

Elda SASUN Köşe Yazısı
4 Ocak 2024 Perşembe

Havanın adeta bir bahar yaşattığı, güneşin umut ışığı saçtığı senenin son haftasında Büyükada’ya yolum düştü. 2023’e veda ederken adalarda yıllarca neşeyle geçen yazlık günlerini anımsamadan geçemedim. Yazlıkçılar bazen tam adalı sayılmazlarsa da, adada olmanın doğurduğu paylaşma, aidiyet hissi, sanki tek bir mahalledenmiş gibi yaşamak, adaları hoşgörüye, farklı kültürlere açık kozmopolit ve özel bir dünya gibi yaratıvermiş.

Eski tarihte adalar; genelde şehirden kaçanlara, inzivaya çekilmek isteyenlere, keşişlere ve daha da eskiden sürgüne gönderilenlere ev sahipliği yapmış. Prens Adaları olarak bilinen adalardan en büyüğüdür Büyükada. Prens Adaları denmesinin sebebi, o adaların Bizans İmparatorluğu zamanında ünlü imparator, prens, prenses, kraliçe ve devlet büyüklerinin sürgün yeri olmasındandı.

Vapura binerken, denizi seyretmenin huzurunu, az bir zaman için bile olsa endişelerden uzak olmanın hafifliğini ve dostça vapurun yanında uçan martıları seyrettim. Yunanca prens anlamına gelen Prinkipo (Prinkipos), şimdiki adıyla Büyükada’da; adaların en güzel özelliklerinden biri olan güzelim faytonların ve atların yavaşça unutulmaya başlayan nal sesleri, onlarla geçirdiğimiz sayısız keyifli ada turları da maalesef yok artık. Adada atların ve faytonların eksikliğe hiç alışamadım. Kanımca, ada, atları ve faytonları gidince, özelliğinden çok şey kaybetti. Atları, asaletli duruşlarını çocukluğumdan beri sevmişimdir. Faytonlarda arabacının yanında oturmak, atları zorlamadan bu canlarla yol almak çok güzeldi. Geçenlerde de tam bu konuyla ilgili, bir dostum, annesinin, adanın ilk faytoncusu olan Arif Karadoğan’nın hayat hikâyesini anlatan kitabını verdi. Kitap, Büyükada’nın 1920-1975 arasındaki 55 yılına tanıklık etmiş, çok renkli bir kişiliği; adadaki adıyla Arif Ağa'yı ve aynı zamanda Büyükada’ da yaşamı anlatan, kızı Gülsen Karadoğan tarafından kaleme alınmış bir anı kitabı. Arif Karadoğan, Büyükada'da yakın zamana kadar, tek toplu ulaşım aracı olan faytonculuğun kurucularından sayılıyor. 1920 yılında, atları çok seven bu genç daha henüz 16 yaşındayken, babasının vefatından sonra yanında atıyla Büyükada’ya gelir. Bir Rum faytoncunun yanında işe başlar. Kısa sürede kendi faytonunun sahibi olur ve yıllar içinde fayton sayısını 25'e, sahip olduğu at sayısını da 100'e çıkarır. Büyükada'da ilk büyük ve modern ahırı da Arif Ağa kurmuş. Kızı Gülsen Karadoğan sunuş yazısında şöyle demiş:

“Arif Ağa sohbetlerinde, ‘mazinin dili olsa da konuşsa’ derdi sık sık. Babam tek atıyla geldiği adada, yüzlerce aileye iş, aş imkânı yarattı. Ömrünün sonuna kadar bir Büyükada aşığı olarak yaşadı. Aşıklar Yolu'nun tozunu yuttu. Gazinolarında yedi içti. Aya Yorgi'ye faytonuyla çıkan tek insandı. Büyükada, Arif Ağa'nın cenneti oldu. Büyükada'nın güzelliklerini görmek yetmez, burada yaşamak, kokusunu duymak gerekir derdi.”

Kitapta ayrıca Büyükada’ya giden vapurlarda bulunan lüks bölümleri ve bu mevkideki yolcularının şıklığı, okulun henüz olmadığı senelerde çocukların Heybeliada’ya okula gittiğini anlatılıyor. Karadoğan, o senelerde Büyükada şahane bir birliktelik, dostluk ve komşuluk olduğunu yazarken, “Evde pişen, komşuya da düşer günleriydi. Herkes aşını, sözünü paylaşırdı” cümlesiyle tarif ediyor. Yemeğe ve boğazına düşkünlüğü ile bilinen Arif Ağa, çok sevdiği yemekleri kendi tarifine göre yapılmasını istermiş. Kitabın son bölümü, Arif Ağa ve eşi Saime Hanım’dan aileye miras kalan bu tariflere yer vermiş.

Bir yıl daha sona erdi. Yılbaşından söz etmek gerekirse, ben eski yılbaşı günlerinin sadeliğini, neşe içinde günlerce önceden yapılan hazırlıkları, ailece, birlikte paylaşılan sofraları, özledim. Oğlumun “Anne değişim iyidir, mazi ve eskiye nostaljiyle yaşanmaz” demesine rağmen, çocukluğunda, yaz tatillerini geçirdiği Büyükada’ya, her müsait olduğunda gidip vakit geçirmesini tebessüm ederek izliyorum…

Sevgi yaşamın en büyük cevabı ve anahtarı ise; her insana, her canlıya, tabiata, ağaçlara ve dili olmayan masum hayvanlara sevgimizin, saygımızın, yardımlaşma ve dayanışma bilincinin artacağı, umudun ışığının karanlıkları, savaşları sona erdireceği barış ve huzur dolu bir yıl diliyorum.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün