Bir varmış bir yokmuş…

Elda SASUN Köşe Yazısı
2 Ağustos 2023 Çarşamba

Günlerden 29 Temmuz 2023 ya da İbrani takviminde 9 Av. Yahudilikte yas günü olarak geçen ve Av ayının dokuzu anlamına gelen Tişa BeAv, tarih boyunca Yahudileri bugüne kadar etkileyen felaketlerin gerçekleştiği, Yahudi takvimindeki en acı, en kederli gündür. Yahudilerin en kadim ve kutsal mabedi olan Süleyman Mabedinin MÖ 586 ve MS 70 yıllarında iki kez, aynı tarihte – 9 Av’da yıkılmasından dolayı hüzünlü ve düşündürücü bir gündür.

Bu sene, yıllar sonra İsrail Devleti’nin liberal görüşlü taraftarları, 1 Kasım’daki seçimlerden sonra kurulan, ülkenin en radikal sağcı ve dindarlarının bulunduğu, sadece 64 kişiden oluşan koalisyonun yeni rejimini, politikasını ve reform sistemini protesto etmek için topluca ayaklandı. Tam 31 haftadır, yüz binlerce İsrail vatandaşı, demokrasi ve liberal bir ülke olarak kalabilmek uğruna, yılmadan ailece, yaşlısıyla, çocuklarıyla ve hatta bebekleri ve de köpekleriyle sokaklarda protesto için bir araya geliyorlar.

1948 yılından beri kurulan bir düzeni, ülkenin iyiliği değil de adeta kendi çıkarları için anayasayı değiştirmeye çalışan dört inatçı koalisyon bakanı için ünlü tarihçi Yuval Harari bir konuşmasında şöyle dedi: “Reformları durdurmazsanız ülkeyi durduracağız. Altmış dört çılgın Knesset üyesi istedikleri gibi her hafta yeni radikal ve antidemokratik kanunları onaylasınlar, halk buna uymazsa bu kanunlar sadece kâğıtta kalmaya mahkûm olacaktır.” Ve Tişa BeAv haftası halk tarafından en çok direnilen, kaygı uyandıran yargı reformu yasasının bir parçası olan Makuliyet Yasası Knesset tarafından onaylandı.

Tişa BeAv akşamı, günün önemini anmak ve sohbet için düzenlenen bir etkinliğe konuşmacı olarak davet edilen eski Başbakan Yair Lapid oldukça üzgün olduğunu söyledi. Lapid kaotik geçen son hafta zarfında bütün bölünmelere, protestolara rağmen koalisyon üyeleri ve bilhassa reform için inatla çalışan bakanlarla tartışırken sürekli bir şekilde “İnsanlar unutmayın, biz kardeşiz, anaşim ahim anahnu” cümlesini duyduğunu anlattı. Tevrat’ta geçen bu cümleye takılmış olmalarını Lapid şu şekilde yorumluyor: Ya bunu alışkanlık olarak söylüyorlar ya da bu cümlede bilinçaltının bir isyanı var ve aslında bize ayrılık zamanının geldiğini anlatmaya çalışıyorlar zira, kardeşsek bunu söylemeye gerek yok, zaten biliyoruz dedi. Ben de daha sonra, bu cümlede geçen aslında derinliğinde bulunan sevgi ve anlayış kelimelerinin günümüzde acaba nasıl yorumlandığını uzunca düşündüm. Kardeşlik duyguları tüm dünyamızı sarsa ne büyük bir mucize olurdu…

Tişa BeAv haftası, yine Paris’teydim. Bu sene Paris’te yaşayan babamın sevgili ablası, halamı, yaşlılığından dolayı çok sık ziyaretine gittim. Paris’te 40 yıldır tanıdığım cafe ve kitapevleri hala aynı yerde duruyor. Her seferinde aynı keyifle onları ziyaret ederken kendi kendime neden güzelim İstanbul’umuzda yılların mekânları kayboluyor dedim. Tarihi mirası olan birçok bina, park, mekân ve ağaçları maalesef koruyamamışız. Mahallem Nişantaşı, kendi halinde sakin bir mahalle iken şu an sokaklarda kalabalıktan yürünemeyecek çılgın bir turizm akımına uğrayan bambaşka bir mahalleye dönüştü. Maalesef hem eski esnaflar hem de onlarla beraber çok sevdiğimiz birçok insanlar anılara karıştı.

Bu ay aynı zamanda, oğlumun kendisini üçüncü büyükannesi olarak saydığı rahmetli babamın ikinci eşi, bizim lakabımızla ‘Beki Beki’ Sasun’u kaybettik. Aile, kardeşlik bazen doğuştan genetik olmadan da yaşanabilir. Öz ailenizden olmadan da insanlar, yürekten gelen samimiyet ve sevgiyle sizin ailenize dönüşebilir. Beki, 41 yıl hayatımızın bir parçasıydı. Yazları, onun sayesinde Büyükada’yı pek sevdik. Her zaman keyifli sohbetlerle etrafında toplandığımız sofralarında; muhteşem süslemeleri, sevgi ve neşe ile hazırladığı, evinden gelen lezzetli Gürcü ve Türk mutfağının yemekleri ile anılarımızda hep yaşayacak. Beki, herkese yardım elini uzatmaya çalıştı; insanları, hayatı o kocaman gülümsemesi ile kucakladı. Nur ve huzur içinde uyu Beki Beki…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün