Hastanede lahmacun kültürü

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Haziran 2023 Çarşamba

Kısa bir hikâye…Önceki deyişle ‘sekreter’, günümüz tanımıyla, ‘yönetici asistanı’ olarak ilk stajımı şehrin saygın/güvenilir hastanelerinin birinde Amerikalı başhekimin yanında yaptım. Tıbbi ve idari bölümler birbirinden ayrı gibi algılansa da her konu başhekimin odasında çözümlenirdi. Hasta yakınlarından gelen en küçük memnuniyetsizlik, uyarı niteliğini taşır, düzeltme yoluna gidilirdi. Koridorlarda çerçevenin içinde ‘sus’ işareti yapan kepli hemşire resimleri görsel değil işlevseldi. Nitekim odalara giden merdivenleri sessizce çıkar, etrafı rahatsız etmemeye özen gösterirdik. Hastanın sağlığı ön planda tutulduğundan odaya aynı anda ikiden fazla ziyaretçi alınmazdı. Yanlışlıkla içeride üçüncü bir şahıs varsa, kapı vurulduğunda kişi çekinir, tuvalete girip saklanırdı. Hijyen gereğince uygulandığından ‘hastane mikrobu’ kavramı ortalığa çıkmamıştı. Personele bahşiş vermeyi denemenin görgüsüzlükle eş anlamlı olduğu dönemde yaşanan en büyük olumsuzluk, bir süre yeni doğan bebeklerde ‘pamukçuk’ görülmesiydi. Olay örtbas edilmedi. Tam tersine bebek odası sterilize edilmek üzere bir süreliğine kapatıldı.

Bilindiği üzere hikâye gerçek bir anlatı, masal ise hayal ürünüdür. Sanırım yazdıklarım da hikâye niteliğinden çıkıp bir masala dönüştü.

Geçip giden dönem kurallara uygun davranıp işlerin gerektiği gibi yolunda yürüdüğü günlerdi. Şimdilerde ise kuralları delmenin marifet sayıldığı, her tür açık kapının ‘hak’ görüldüğü bir ortamı deneyimliyoruz.

↔↔↔

İstanbul büyüdü, gelişti, nüfusu arttı. Aynı paralelde ihtiyacı karşılamak üzere hastane sayısı çoğaldı.

Zaman içerisinde gelişen, ‘sağlık turizmi’ ile yurt içi, yurt dışından yoğun talepler oluştu. Aracı kurumlar devreye girdi. Sektör giderek büyümeye başladı. Koca koca binalar inşa ediliyor, hastaneler giderek daha donanımlı, teknolojinin en gelişmiş enstrümanlarıyla hizmeti sunuyordu.

İmaj değişikliği farklı bir boyut kazandırdı. Ana girişten itibaren mekân beş yıldızlı otel görünümündeydi. ‘Sessiz ol’ simgesi olan hemşirenin yerine duvarlara büyük ebatta soyut resimler asılıyordu. ‘Hasta kabul’de şık giyimli hostesler odanıza eşlik ediyor, az sonra ‘halkla ilişkiler’ bölümünden başka bir hostes gelip kartvizitini bırakıyor…

Ancak hastalardan ziyade hasta yakınları/refakatçilerinin talepleri ve memnuniyeti ön plana çıktığında işler Arapsaçına dönmeye başladı. Kurallar hiçe sayılıyor; ameliyat çıkışı güruh bağıra çağıra koridorları işgal ediyor; süit odalarda ziyaret yerine adeta grup toplantısı yapılıyor, gece vakti baklavalar getirtilip kalmayı sürdürenlere ikram ediliyor. Bu arada artış gösteren ‘hastane mikrobu’nun ameliyathaneden mi oluştuğu tartışma götürüyor.

↔↔↔

Sağlık kuruluşlarının artık ‘müşteri her zaman haklıdır’ politikası güttüğü aşikar. Yine de metrodan direkt geçişi olan muteber bir hastanenin kafeteryasında, canı çektiği için dışarıdan lahmacun getirten hasta yakınları ve etrafa yayılan koku algı mekanizmasının dışında kalıyor.

Kurallar değişmek içindir ama nereye kadar?

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün