Patates deyip geçmeyin…

Sami AJİ Köşe Yazısı
31 Mayıs 2023 Çarşamba

Seçimlerde en ciddi tartışma konularından biri ‘soğan’ idi. İkinci sırada da patates geldi…

Bu ikili üzerinde çeşitli mizahî yazılar, karikatürler yazıldı çizildi… Videolar WhatsApp mesajlar paylaşıldı. Hatta ülkemizin tarım politikası dahi ‘patates –soğan’ üretimi üzerine oturtulmak istendi…

3 Mayıs tarihli Şalom’da soğanın faziletleri hakkında sizleri bilgilendirmiştim. Dolayısıyla patates konusunu işlemesem olmaz, hatta patatese haksızlık olurdu…

Başlıyorum...

Patates günümüzden 8000 yıl evvel, yanlış okumadınız, sekiz bin yıl evvel Güney Amerika’da And Dağlarının yaylalarında yetiştirilen ve tüketilen bir yumru idi.

Avrupa’ya gelişi İspanyolların bugünün Şili ve Peru yörelerini fethetmesinden sonra başlar. Ancak başlangıçta kullanımı pek yaygın olmadığı gibi sadece hayvan yemi olarak tüketilirdi. Hatta bazı ülkelerde, örneğin Fransa’da, zehirli bir bitki olarak kabul edildiğinden, tarımı çok sınırlı tutulmuştu.

18. yüzyıla gelindiğinde Batı Avrupa’da sık sık meydana gelen kuraklıklar, hububat üretimini düşürmekte ve çok ciddi açlık ve hastalık sorunlarına yol açmaktaydı. İşte tam bu dönemde, Fransa Kralı 16. Louis’nin eşi, bahtsız Kraliçe Marie-Antoinette, (Fransız İhtilali sonucu 1793 yılında idam edilecektir) bilim adamlarını toplar ve bilinen tahıllara alternatif, eşdeğer bir ürün bulunması için derhal araştırmalara başlamalarını ister.

Toplantıya iştirak edenler arasında devrin ünlü eczacı ve ziraatçısı Antoine-Augustin Parmentier de vardı1.

Parmentier, o zamana kadar domuzlara yem olarak verilen patates yumrusunu geliştirir ve insan gıdası olarak Fransız ilim akademisinin onayına sunar. Kabul gördükten kısa bir süre sonra süratle üretimine geçer ve nasıl yenileceği hakkında çeşitli tarifler de yaratır. Hatta daha fazla ilgiyi çekmek için patatesin yumrularıyla beraber toplanan çiçeklerini de Kraliçe’ye sunar.

Patates çiçekleri uzun yıllar Paris’te asil hanımların şapka ve peruklarını süslemiştir. (Başlıktaki resimde pembe çeşidini görmektesiniz.)

Aynı yıllarda, Rusya’da Çariçe II. Katerina2 hüküm sürmekteydi. Aslında Çariçe daima basit yiyecekleri tercih eder. Ancak meraklı ve yenilikçi ruhu öne çıkar ve Rusya’da ilk defa herkesin önünde Hollanda’dan gelen patatesi yer. Çok beğenir…

Derhal bu bitkinin tüm Rusya’da ekilmesini emreder. Muhafazakâr Rus köylüleri önce direnmeye kalkar. Onlara göre patates şeytan tarafından üretilmiş bir bitkidir. Çariçe hiç umursamaz, orduyu devreye sokar, direnenleri yok eder ve tüm tarlaları asker denetimine verir. Patates o tarihten itibaren Orta ve Doğu Avrupa’nın da ana gıdası haline gelecektir3.

Yine şaşacaksınız bugün dünyada 4000 (yazı ile dört bin) patates çeşidi mevcuttur.

Patates ülkemize, Kafkasya’dan girmiş ve yaygın üretimine ilk defa Adapazarı Ovasında başlanmıştır. Öncülüğünü de Bursa valiliği sırasında, Ahmet Vefik Paşa’nın4 yaptığı, birçok kaynaklarda belirtilmektedir.

İlginçtir, bizim köylülerimiz de başlangıçta patatese ‘toprak koktuğu’ için fazla ilgi göstermemişti. Bunun üzerine devlet, patates yetiştiricisinin 15 sene süreyle öşür vergisinden muaf olacağını açıklamış ve Marsilya’dan getirttiği yeni tohumları bedava dağıtmıştı. Böylece patates, özellikle 1900’lü yılların başından itibaren, süratle tüm bölgelere yayılmıştır.

Günümüzde Türkiye’de 12 çeşitten takriben 5 milyon ton patates üretilmektedir. Üretim ve tüketim dengede sayılabilir.

Eh! Artık, patatesli bir yemeği zevkle yerken, en az 8000 yıllık mazisi olan bir sebzeyi tükettiğinizi düşünün. Lütfen, aynı anda Marie-Antoinette, II. Katerina ve çok sevgili Ahmet Vefik Paşa’mızın hatıralarını yad edelim ve bu ‘asil’ lezzetli gıdayı onlara borçlu olduğumuzu unutmayalım, derim.

---

1 Antoine-Augustin Parmentier (1733-1813): Parmentier patates için tanınsa da, gıda alanında birçok buluşları vardır. Örneğin şeker pancarı onun icatlarından biridir. Parmentier ayrıca 1805 yılından itibaren Fransa’da çiçek aşı uygulamasını zorunlu hale getirten kişidir.

2 Çariçe II. Katerina (1729-1796): Onun zamanında Rusya İmparatorluğu en parlak dönemini yaşamıştı. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu Rusya karşısında devamlı gerilemiş, tüm savaşları kaybetmiş ve önemli toprak ve güç kaybına uğramıştı.

3 Patates fakir halkın o derecede ana gıdası olur ki 1848-1852 yıllarında patatesi vuran bir hastalık yüzünden İrlanda’da bir milyon kişi açlıktan ölür ve bir milyon kişi daha İrlanda’yı terk edip, çoğu Amerika’ya göç eder. ABD’de çok yaygın olan kızıl saçlı İrlandalıların mevcudiyeti ‘Potato Famine’ (patates kıtlığına) bağlıdır.

4 Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Sadrazamlık yapmış, devlet adamı, eğitimci, büyükelçi, edebiyatçı, sanat adamı. On altı lisan bildiği söylenir. Moliere’in piyeslerini Türkçeye tercüme etmesi ve Bursa’da kurduğu tiyatro ile daha fazla anılır.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün