Sızıntı mı dezenformasyon mu?

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
12 Nisan 2023 Çarşamba

Bugünlerde ABD’de büyük bir veri sızıntısı yaşanıyor. Sızıntı Twitter, Gray Zone, 4chan gibi sosyal medya platformlarında gelişigüzel serpiştirilmiş fotoğraflar olarak boy gösteriyor. Anlaşılan o ki, ABD, en büyük müttefikleri başta olmak üzere neredeyse her ülke hakkında milli güvenliklerini yerle bir edecek kadar çok bilgiye sahip. Ukrayna’nın savaş stratejileri ve daha önemlisi devasa savaş kayıp sayıları ile başlayan belgeler çığ gibi büyüyor. Ancak Ukrayna bu açıklamaların Rusya tarafından savaşın yönünü değiştirmek için yapıldığını açıkladı. İsrail ile ilgili de Pentagon sızıntısı var. Belgelere göre ülkeyi karıştıran hükümet karşıtı protestolar Mossad tarafından teşvik edilmiş. Ancak İsrail yetkilileri de belgelere itiraz etti. Bazı başka sızıntılar Rusya’nın Kanada boru hattına zarar verdiği, Güney Kore’nin Ukrayna’ya silah sağladığı, Putin taraftarları tarafından finanse edilen Wagner paralı asker grubunun Afrika ve Haiti’de genişlediği gibi…

Herkesin hemfikir olduğu tek konu, sızıntıların dezenformasyon olduğu! Ancak arkasında kimin olduğuna dair fikir birliğine varamıyorlar. Halbuki büyük ihtimalle büyük bir istihbarat ihlali oldu ve bütün belgeler gerçek… Yetkililer belgelerin gerçek olduğunu ancak bazı verilerin değiştirildiğini düşünüyor. Ukrayna kayıpları yüksek Rusya kayıpları az gösteriliyor gibi… Sızan bilginin içeriği Amerikalı bir yetkilinin bilgi sızdırdığını düşündürüyor.

Benim ilgimi çeken konu: Rusya gibi ülkelerde istihbaratın gerçek bilgiye ulaşması mümkün mü? Veri doğrulaması yapacağı kaynakların da ülkedeki sansürden nasibini aldığını düşünüyorum. Çok katmanlı bir bilgi saptırma metodolojisi ile gerçeğin tamamen yok olması sağlanabilir.

Örneğin 1985'te, büyük bir yıkıma yol açan 8,1 şiddetindeki Mexico City Depremi’nde resmi rakamlara göre 5 bin, tahminlere göre ise 20 ila 30 bin arasında insan hayatını kaybetti. Ancak bu rakam hiç bilinemedi. Tahminlerin resmi rakamların kat kat üstünde olması, kayıtlara geçmeden defnedilen cenazelerden, bulunamayan kayıplardan ve bilhassa hükümetin felaketin boyutlarını gizleme çabasından kaynaklanıyordu.

Dezenformasyon artık bazı kültürlerde bir huya dönüştüğü için gerçek verilere ulaşmak güç. Bu yüzden sorunlara çözüm üretme yeteneği de köreliyor. Onun yerine, bilginin katmanlı olarak saklanmasına dair kas geliştiği için daha da fazla çarpık bilgiye sırt dayanan bir kültür oluşuyor. Tam olarak neye inanması gerektiğini sorgulamayı kesen ve önüne sunulan medyayı körü körüne takip eden toplumlar verilere bakarak kendisine hedef gösterilen düşmanı da lanetliyor, ekonomi politikalarını da destekliyor. Gitgide bu sarmal içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Bu yüzden hangi bilginin doğru hangisinin manipülatif olarak sızdırıldığını bilmemiz çok zor. Tek bildiğimiz, bugünden sonra ABD ve müttefikleri arasındaki ilişki sütliman olamaz. Yanıltmaya veya aldatmaya yönelik olup olmadığına bakılmaksızın artık orta malı olan bilgi, ülkelerin savaş planları dahil tekrar dezenformasyon stratejilerini tazelemesini gerektirecektir… Zira artık sızan bilgi ‘doğru’ olarak onandı…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün