Kalimera Mimika*

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
1 Mart 2023 Çarşamba

Ebeveynlerimin her bir tanıdığı aramızdan ayrıldığında içimden bir parça gidiyor gibi hissederim. O nesil hümanist, değer bilen, görgülü ve sağlam kökler yetiştiren güzel insanlardı.

‘Baba’ figürünün koşulsuz, şartsız hükümran olduğu dönemlerde, arka planda duran ‘anne’ler, aslında aileyi bir arada tutan kişilerdi. Mimika böyle bir ortamda doğup büyümüştü.

↔↔↔

Resmi adıyla Miriam Saltiel Fridman, tanıdıklar için Mimi Fridman, sevenleri için Mimika… Üç ismiyle bütünleşen Mimika her birinin sorumluluğunu taşıdı. Bilgece yaşadı, sevgiyle yaşattı.

Belli bir olgunluğa vardığımda, sevdiklerim için sağlıklı ve uzun bir yaşam temenni ettim. Kalıplara sığmayan Mimika için de aynısını dilerdim. Üzücü olan yalnız kaybı değil, mücadele ettiği uzun hastalık yılları oldu.

↔↔↔

Lili ve Hayim Saltiel’in kızları Miriam 1936’da Sofya’da doğdu. Frankofon bir ailede görkemli çocukluk yıllarının ardından gelen II. Dünya Savaşı ve Nazi ayak sesleri ile yaşam değişti. Önce Selanik, sonra Atina evleri oldu. Günler iyiye gitmedi. Bu süreçte amca Saltiel ve ailesinin akıbeti, bindirildikleri trenle Auschwitz’de son buldu. Türk vatandaşı Lili ve kızlar bir şekilde İstanbul’a taşınırken Yunan vatandaşı olan Hayim oturma izni olmadığından İzmir, Filistin, Kavala üçgeninde yaşadı. Ailenin tekrar bir araya gelmesi yıllar sürdü. İstanbul’a geldiklerinde en önemli sorun kızların eğitimiydi. Ana dilleri gibi konuştukları Rumcadan ötürü tek seçenek Zapyon oldu. Mimika liseyi Zapyon’da bitirirken, ablası Arlet Notre Dame de Sion’dan mezun oldu.

Acısıyla tatlısıyla yaşam normale döndü. Mimika Dario Fridman’la evlendi. Arlet ise halen yaşadığı Londra’ya taşındı.

↔↔↔

Neydi Mimika’yı özel kılan?

Kızı Judy Adoni ve oğlu Vittorio Fridman’ın dediği gibi, ‘etrafındaki herkesin hayatına dokunan, pozitif enerjisiyle bulunduğu ortamı neşelendiren, bizlere ve torunlarına sevmeyi/sevilmeyi öğreten mükemmel bir insandı’.

İçinde sanat, edebiyat olan bir kitaptı Mimika. Şalom’da Gözlem Sanat Galerisinin her açılışına gelirdi. Ayaküstü sohbet ederken, “Biliyor musun asacak yer kalmadı ama hayali bir duvarım var. Sevdiğim bütün tabloları oraya yerleştiriyorum” der, sergi açan sanatçıyı kutlardı.

Bir sözcük sihirbazıydı Mimika. Çeşitli vesilelerle yolladığı tebrik kartları herkes için özeldi. Fransızcayı nakış gibi işlerdi, yazdıkları ise tüm zamanlar için geçerliydi.

Her anlamda bir filantroptu. Çalıştığı hayır kurumlarının her birinde aynı özveriyi gösterdi. Asla ağzından bir tenkit çıktığına tanık olmadım. Ancak, ‘mon enfant’ (çocuğum) ile başlayan kelimelerin ardından ciddi bir konunun geleceğini bilirdik. Bir sohbet esnasında, “Karşındakine sana gösterdiği ölçüde saygı duy. Kibarlık herkesin anladığı bir terim değildir…” demişti.

Yıllar önceydi. Meral Elhadef’le Holokost kurbanlarını anmak için Neve Şalom’a gidiyorduk. Park ettiğimiz garajın önünde Mimika’yla karşılaştık. Sinagoga doğru yürüdüğümüz kısa yolda bir an durdu, “Anma töreni aynı zamanda ailemin Kadiş’idir. Benden sonra çocuklarım devam ettirir mi, bilemem” demişti. Öylesine etkilenmiştik ki, Meral de ben de, pandemi dönemi harici anma törenlerine katılmayı sürdürdük.

↔↔↔

Söz uçar, yazı kalır. Suzan Nana Tarablus’un, Mimika’nın biyografisini kaleme aldığı, ‘Anlatmak İçin Yaşadım’ başlıklı kitap için minnettarım. Bir dönemin tanıklığını yansıtan eser bizler için bir anı, gelecek nesiller için de belge niteliği taşıyacak.

Hag Purim Sameah.

Sağlıkla kalın.

* Rumca ‘Merhaba’

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün