Lider

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
18 Ocak 2023 Çarşamba

Jurgen Klopp… Taktığı şapkası, gözlükleri, basın toplantısındaki kendine has yorumları…

Jouse Mourinho... Sivri dili, rakiplerinin zayıf yönlerine oynaması, lafını sakınmaması, gerektiğinde oyuncusunu bile tahrik ederek ondan performans alması…

Pep Guardiola… Sakinliği, özgüveni, bir moda ikonu gibi giyinmesi…

Üç tane örnek verdim. Bu örnekler çeşitlendirilebilir. NBA coachları ya da siyasetçiler de bu örneklere eklenebilir. Basket, futbol gibi kitlelere hitap eden spor branşlarında ya da siyaset gibi yine kitleleri ikna üzerine kurulu alanlarda mutlaka ve mutlaka nasıl göründüğünüz ve verdiğiniz mesajlar büyük önem arz ediyor.

Mesela günümüz siyasetinde ‘millet ittifakının’ adayı konuşuluyor. Aslında ittifakın adayının altı parti içerisinde en çok oy potansiyeli olan parti yani CHP Lideri Kılıçdaroğlu olması gerekirken hala aday kim olsun tartışmaları sürüyor. Neden? Çünkü çok iyi bir siyasetçi olmasına rağmen ve yapması gereken tüm manevraları ve hamleleri özellikle son yıllarda yapmasına rağmen Kılıçdaroğlu düz bir insan. Giyinişi sıradan, konuşması sıradan, verdiği mesajlar sıradan... Hal böyle olunca aday gösterilecekse bile bu tereddütsüz olamıyor.

Ali Koç’un en ufak başarısızlığında Twitter’a giriyorum, trend topiclere baktığımda her zaman Aziz Yıldırım en çok konuşulan konu başlıklarında oluyor. Bu sadece trollerin işi olamaz. Aziz Yıldırım da sivri konuşmalarıyla, lafını sakınmamasıyla, korku salmasıyla farklı bir liderdi ve iz bıraktı.
İnsanın içerisinde olduğu konularda karizma dediğimiz şey yani kişinin mesaj verebilmesi, üzerinde en basit ya da ağır bir giysiyi farklı taşıyabilmesi gibi konular oldukça kritik ve önem arz eden bir konu diye düşünüyorum.

Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor gibi camiaları da ancak bu tarz kişilerin başarılı bir şekilde yönetebileceğine inanıyorum. Fenerbahçe taraftarının Jorge Jesus’a bu kadar hayranlık duymasının arkasında yine o “karizmatik lider” özleminin yattığı aşikar. Ancak maalesef ligimizde böyle kişiliğe sahip teknik direktör ya da başkan görmek oldukça az rastlanan bir durum. Galatasaray’ın son 20 yılının bu kadar başarılı geçmesinin en önemli sebeplerinden biri de karizmatik liderini bulmuş olması diye düşünüyorum. Fatih Terim’e baktığımız zaman yine kendine has mimikleriyle, üç-beş kelime İngilizcesi olmasına rağmen kendine güvenerek verdiği İngilizce basın toplantısıyla, kendini geliştirerek dış görünüşünü saçını başını değiştirmesiyle. İkon bir isim haline gelmiştir. Böyle liderleri yaratmak ve bunların arkasında durabilmek camialar için başarının anahtarı. Mesela yine örneklerden gitmek gerekirse Aykut Kocaman, futbol bilgisi olarak gerçekten üst düzey bir insan, ancak bir Fatih Terim olamamasının sebebi siyaset örneğinde söylediğim Kılıçdaroğlu gibi düz ve sıradan bir insan imajı çizmesi.

Geçtiğimiz hafta oynanan Gaziantep FK – Fenerbahçe maçından sonra Erol Bulut’un basın toplantısını dinledim, gerçekten olacak iş değil. İki kelime konuşamayan Erol Bulut, Fenerbahçe gibi bir camiada teknik direktörlük yapabildi. Fenerbahçe demek kaos demek, verilen mesajlarla basını, taraftarı, yönetimi ve oyuncuları yönetmek demek, ancak Erol Hoca Türkçeyi bile zor konuşarak takımı yönetmeye çalıştı. Ancak suç onda değil bunu ölçemeyen ve göremeyen yönetimde.

Bu sene de yine ligi her yerde olduğu gibi sadece sahada oynanan oyun belli etmeyecek. Dışarıda camia liderlerinin ilişkileri, duruşları, mesajları da belirleyecek. Kimsenin aklına şike gelmesin. İnsanın olduğu yerde biri çıkıp “Bu ligi bitirtmeyiz” derse, arkasında da büyük bir destek veren kitle varsa, o hafta o maça atanan hakem düdüğü çalarken iki kere düşünür. Ya da bir basın toplantısında taraftarıyla karşı karşıya kalmak pahasına oyuncusunu koruyan ve “Ona gösterilen tepki bana gösterilmiştir” diyen bir hocan varsa, sen o sezon diğer takımlardan çok daha şanslısın demektir. Bu tip kişiler camialar için önemli figürlerdir. Yine Fenerbahçe üzerinden konuyu sonlandırmak istiyorum. 2007 yılındaki Bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçından sonra şu anki Fenerbahçe Başkanı o dönemin yöneticisi Ali Koç; “Bugün burada bir hırsızlık yapılmıştır, emeğimiz-ekmeğimiz çalınmıştır”, “Bir film gibi, bir tiyatro gibi oynanıyor her şey”, “Şerefsizlik, ahlaksızlık ancak bu kadar olur” gibi ifadelerle Fenerbahçe’nin haklarını korumaya çalışmıştı. O gün taraftar kendisini böyle bir yöneticiye sahip olduğu için ne kadar güvende hissettiyse, bugün de yine aynı sakinlik ve hakkı yendiği zaman sesinin bile yükselmemesi ile kendini o kadar çaresiz hissediyor. İşin içinde karizma olduğu zaman o kişilere ve o kişilerin kurumlarına, camialarına karşı olumlu ya da olumsuz bir eylem yapılmadan önce konu iki kere düşünülüyor. İşte bu sebeple, başkan ve teknik direktör gibi figürlerin kendine has yönetimleri, duruşları, konuşmaları ve dış görünüşleri olmalı. Böyle bir lider bulunup, o liderin arkasında ne kadar durulabilirse başarılı olma ihtimali de bir o kadar artacaktır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün