İş adamları neden spor kulübü sahibi olur?

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
5 Ocak 2022 Çarşamba

Başarılı iş adamlarımızdan Acun Ilıcalı, kendi özel kanalında yayınlanan O Ses Türkiye Yılbaşı   özel programında, “İngiltere Championship'te bir takım satın aldım, Hull City.

Buradan tüm sevenlerimize ve seyircilerimize sesleniyoruz. Hull City'nin Instagram hesabını takip etmenizi istiyoruz” dedi.

The Daily Mail, 28 Ekim 2021’de bu konuyla alakalı bir haber yaptı. Habere göre Ilıcalı, Hull City'yi Assem Allam'dan 35,46 milyon Euro (396,7 milyon TL) karşılığında satın aldı. Acun Ilıcalı'nın en önemli önceliklerinden biri kulübü tekrar Premier Lig’e yükseltmek.

The Daily Mail’in Ilıcalı haberinde genel olarak şu düşünceler ortaya çıkıyor:

"İngiltere'deki tüm kulüplere tek tek baktığımda, bir şey beni Hull City’ye çekti. Finansal olarak diğer kulüplere baktığımda, Hull City’nin gerçekten ileride bir kulüp olduğunu gördüm.”

“Tüm hayatım zorluklarla dolu geçti. Bir futbol muhabiri olarak işe başladım. Muhabir olarak başlayıp çok büyük bir TV kanalına sahip olan dünyadaki tek kişiyim. Kariyerimde başarılar elde ettim. Bunun nedeni ise takım oyununu çok iyi oynamamdır. Sadece kendim buraya gelmedim. Çok iyi bir takımım var ve elbette futbol dünyasına da çok yakınım. Çünkü futbolu çok seviyorum.”

“İngiltere’ye para kazanmak için gelmiyorum. Ben ve ekibim sadece başarı için geliyoruz. Bütün ruhumuz sadece başarıyla besleniyor. Başarıdan daha önemli bir şey yoktur. Başarılı olmak için çok motive olduğumuzu söyleyebilirim. İngiltere’de eğlenmek için bir kulüp satın almıyorum. Başarı için ölüyoruz ve bu bizim stratejimiz.”

Ilıcalı’nın röportajında üç temel faktöre önem verdiğini görüyoruz. Bunlar;

Hull City’nin nispeten iyi bir finansal görünümde olması,

Ilıcalı’nın elinde futbolu seven iyi bir ekibinin bulunması,

Bu satın alımda finansal kazancın değil sportif başarının hedeflendiğinin ısrarla altının çizilmesi.

Al Jazeera’da 2015 yılında yayınlanan yazısında ünlü İngiliz spor yazarı Dr. David Goldblatt şu soruyu sordu: İş adamları neden milyonlar ödeyerek spor kulübü sahibi olur?

Goldblatt’in, 2014-2015 sezonu Deloitte Futbol Para Ligi verilerine dayanarak temellendirdiği fikirleri şu şekilde:

Milyar dolarlık iş hacmine rağmen, futbolun kârlı bir iş olduğunu söylemek pek de

mümkün değil. Nitekim 2021 Deloitte raporuna baktığımızda, COVID-19’un etkisiyle 2021 yılında yirmi kulübün gelirinin 2020’ye göre yüzde 12 düştüğünü görebiliyoruz.

2015 yılında listedeki yirmi kulübün toplam cirosu 7 milyar dolardan azdı. Goldblatt’in bakış açısıyla o dönem, bu kulüplerin cirolarının toplamı, listeyi hazırlayan Deloitte şirketinin gelirinin beşte birine ancak denk geliyordu. 2021 yılı Deloitte raporuna baktığımızda listedeki yirmi kulübün toplam cirosunu 8,2 milyar Euro olarak görüyoruz.

Deloitte’un 2021 cirosu ise 50,2 milyar USD olarak göze çarpıyor. Yani bugün aradaki fark daha da artmış durumda. 5,37 kat kadar. Bu açıdan baktığımızda aslında Deloitte'un yıllık geliri, sadece en zengin 20 kulübün toplamından değil, dünyanın en kazançlı beş futbol liginin toplam gelirinden bile fazla.

Goldblatt’e göre büyük ya da küçük çoğu futbol kulübü geleneksel şirketler gibi işletilmiyor. Deloitte listeyi hazırlarken kulüplerin gelir akışlarını ve Twitter takipçilerini dikkate alıyor, ama masraflarını, kâr zarar tablolarını ve borçlarını hesaba katmıyor. Bu verilerin göz ardı edilmesi ise, zirvedeki yirmi kulübün hiç kâr etmedikleri, kâr edenlerin ise kâr düzeyinin çok düşük olduğu gerçeğinin gözden kaçmasına neden oluyor.

Netice olarak bu büyük kulüpler ve içinde mücadele ettikleri lig organizasyonları uzun bir

süredir zararına çalışıyor. Kulüplerin bazılarının çok büyük borç yükü bulunuyor.

Goldblatt’in yukarıdaki tespitlerine dayanarak şu şekilde bir çıkarım yapıyorum:

Deloitte'un her sene yaptığı detaylı çalışma, bize “İş adamları neden milyonlar ödeyerek spor

klübü sahibi olur?” sorusuna aradığımız yanıtı veremiyor.

Çünkü mantık çerçevesinde baktığımızda bir iş adamı para kazanmak için yatırım yapar. Ancak futbol klüpleri para kazandırmaktan çok para öğütüyor.

Dolayısıyla futbol klüplerini satın alan işadamları, finansal getiriden çok klüplerden sağladıkları bir takım daha farklı faydaları maksimize etmek istiyorlar.

Bu açıdan baktığımızda Abu Dabi ve Katar gibi ülkelerin kraliyet aileleri, Manchester City ve Paris Saint-Germain'i akılcı birer finansal yatırım olarak değil de yumuşak güç aracı olarak satın almış olabilirler mi?

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, geçtiğimiz günlerde Newcastle United'ı 305 milyon Pound ödeyerek satın almasını da aynı çerçevede değerlendirebilir miyiz?

Nitekim bin Selman’ın, ülkesinde savunma bakanlığı görevini de üstlendiğinin altının çizilmesi

gerekiyor.

Sonuç olarak küresel süper zenginlerin önlerinde her türlü başka imkân ve seçenek varken niçin futbola yatırım yaptıklarına cevap verecek antropolojik bir çalışmaya ihtiyaç olduğu aşikâr. Acaba ileride bu çerçevede yapılan akademik çalışmalar görebilecek miyiz?

Bu vesileyle Acun Ilıcalı’ya ve Hull City’ye başarılar diliyorum.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün