Üslup sorunu

Avram VENTURA Köşe Yazısı
6 Ekim 2021 Çarşamba

Üslup sözcüğünü genelde ‘biçem’ olarak kullansam da, bana sanki anlamı çok sınırlı kalıyor, karşılığını bulmuyormuş gibi geliyor. Aslında kullanma amacıma göre bir seçim yapmam gerektiğini biliyorum. Nasıl ki edebiyat alanında bir üsluptan söz ettiğimde, doğrudan bir yazarla ilişki kurabiliyorsam; Dostoyevski’yi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Tolstoy’u, Homeros’u başkalarından ayıran üslubu gibi… Dilin olanaklarından yararlanarak, duygu, düşünce ve hayallerini kendilerine özgü bir anlayışla ortaya koyan bu tür yazarlar için, biçem sözcüğünü kullandığımda bana yanlış ya da çok aykırı gelmiyor. Belki de alışkanlıklar kadar, sözcüklere yüklediğimiz anlamlar, bizi bu tür bir seçime zorluyor.

Üslubu, bir müzik terimi olarak da kullanıyoruz. Bu durumda bir eserin bestelenme ya da icra aşamasında uygulanan ifade biçimleri aklımıza geliyor.

Benim özellikle ele almak istediğim, sanat ve edebiyat alanının dışında, tüm ilişkilerimizde, birbirimize karşı nasıl bir yaklaşım gösterdiğimizdir. Buna elbette biçem diyemiyor, üslup sözcüğünü kullanmak istiyorum. Sanırım içinde daha zengin anlamları barındırıyor: Konuşma şekli, yöntemi, beden dili, sözcüklerin seçimi gibi… Nitekim kimileri konuşurken, söz ve hareketleriyle bizleri öylesine sımsıkı bağlıyor ki, ne söylediğinden çok, nasıl söylediğine odaklanıyoruz.

Kullandığımız üslupla, sağlıklı ya da kötü bir iletişim sağladığımız gibi, bu doğrultuda hayatımızın şekillendiğini de görebiliyoruz. Bir bakıma sözlerimizle, karakterimizi yansıtmış olduğumuzu söyleyebilirim. Nitekim karşımızdaki her kim olursa olsun, ona emir kipiyle de seslenebiliyoruz, sevecenlikle de…

Hilmi Yavuz, Doğunun Gurbetleri şiirindeki şu dizeler geliyor aklıma:

“akşam en güzel masaldır

iyi anlatılırsa”

Evet, her konuda iyi anlatabilmek önemlidir. Bu da mutlaka birbirimize karşı kullandığımız üslupla ilişkilidir. İçten, doğru, güvenilir, sevgi dolu olabiliriz; ama bu özelliklerimizi sözlerimizle olumlu bir şekilde yansıtmadığımız sürece, gerekli olan sağlıklı iletişimi kuramamış oluruz. Başta aile içinde olmak üzere, sosyal çevrede, iş ilişkilerinde kendimizi en iyi anlatabildiğimiz ölçüde, başarılı olacağımız kuşkusuzdur.

Bu konuya girmemin bir nedeni de siyasetçilerin birbirlerine olan yaklaşımlarından kaynaklanıyor. Gazetelerdeki, televizyon haberlerindeki tartışmaları, atışmaları hepimiz kimi zaman şaşkınlık, kimi zaman da kızgınlıkla izliyoruz. Her birinin söylemlerindeki farklı üslup, bize çok şey anlatabiliyor. İzledikçe, onların değişik örneklerini görebiliyoruz. Konuşmaların içinde yer alan gülmeceyi ve düşünsel birikimi barındıran sözlerden tutun, yalnızca hamaset kokan, kitleleri heyecanlandırmayı hedefleyen boş sözlere kadar… Her biri, konuşan kişinin yapısından kaynaklanan ya da bilinçli olarak seçilen üslubunu yansıtıyor.

Ünlü Amerikalı yazar, hatip ve kişisel gelişim uzmanı Dale Carnegie’nin bir sözü ile konuyu noktalamak istiyorum:

“Söz söylemekte, sözcüklerden üstün olan bir şey vardır ki, sözü etkileyen odur; bu da onun söylenişindeki tattır. O yüzden söylenenden çok, söyleyiş tarzına bakılır.”

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün