Son günlerde laboratuvardan çıkma, tamamen insan yapımı — nur topu gibi bir varoluşsal tehdidimiz oldu. Nobellilerin de içinde olduğu 38 bilim insanı tarafından Science dergisine sunulan uyarı niteliğindeki makale olmasa ruhumuz bile duymayacaktı.
İnsan evladı atomu parçalamayı başararak ve onu kontrol edebileceğimiz yanılgısına düşerek varoluşsal bir kriz yarattı. Yapay zekanın da bu riski taşıdığını düşünenler azımsanmayacak sayıda. Yalnız unutulmamalı ki her iki buluşun da insanlığa faydaları bulunuyor. Kim nükleer santrallerin sağladığı enerjiye, tıbbi görüntülemeyle yapılan erken teşhislere veya radyoterapi tedavisine, kalsın, istemiyorum der? Ya da tekrarlayan sıkıcı işleri insanlardan alıp iş yükünü azaltan, hayatımızı her yönüyle kolaylaştıran yapay zekayı elinin tersiyle iter?
Fakat son günlerde laboratuvardan çıkma, tamamen insan yapımı nur topu gibi bir varoluşsal tehdidimiz oldu. Yaşamın bildiğimiz tüm formlarından farklı, kural tanımayan, istila gücü sınırsız bir.. bir.. söylemeyeceğim. Yazıyı okuyun. Başlığa dönmeyin, oradan bir şey çıkmaz. Başlık sadece Yeni Türkü ve kelime oyunu sevdalarımın sentezi.
Evet, yeni bir uçurumun kenarındayız. Bazı bilim insanları, sentetik biyolojinin ortaya çıkışıyla, yani biyolojik sistemleri tasarlama ve/veya yeniden tasarlama yeteneğiyle, üstüne de yapay zekanın bu yeteneğimizi aşırı hızlara çıkarmasıyla asla yaratılmaması gereken bir şeyi önümüzdeki on yıl içinde ortaya koyabileceğimiz konusunda uyarıyorlar. Onların bahsettiği şey, yeryüzü organizmalarının kelimenin tam anlamıyla zıttı, ‘ayna’ yaşam. Açalım, yalnız bunun için bir tık geçmişe gideceğiz.
3,5 milyar yıl önce Dünya bugünkünden çok farklıydı. Atmosferde oksijen yoktu, magma okyanusları, sık sık dünya dışından bombardımanlar vardı. Hayatın ilk yapı taşları olan amino asitlerin bir araya gelmesi için yeterli zamanı bulduğu yer, bu cehennem manzarasıydı. İlk kıvılcımın ne olduğunu bilmiyoruz. Yıldırım çarpması, derin deniz bacaları, bir meteor düşmesi ya da sadece şans. Sonra bir eşik aşıldı: bazı moleküller kendi kopyalarını üretmeyi başardı. Ardından bu ilkel kopyacılar, başka moleküllerin oluşturduğu katmanlarca çevrildi-işte zarın ilk hali. Sonrasında (ya da öncesinde tartışılıyor) metabolizma geldi yani besini enerjiye çevirme işi. Proteinler sahnedeydi. Karmaşıklığın hızı aşırı derecede arttı. İşte evrim burada RNA ve DNA’ların hayatın şemaları olacağına karar verdi, tüm bilgiyi depolayan, bir sonrakine aktaran. Kısaca hücreler oluştu, hayırlı olsundu. Bir tık ileri sarın ve bu yazıyı okuyorsunuz.
Bu elbette, düşünülemeyecek miktarda zaman boyunca, sayılamayacak kadar çok atom etkileşimi demek. DNA ya da amino asitler öylece ortaya çıkmadı. Muhtemelen bu süre boyunca işe yaramayan sayısız versiyonları oldu. Sadece farklı moleküller değil, aynı moleküllerin farklı dizilimleri bile.

Ve sahnede kiralite
Şimdi kimyada çok önemli bir başlık olan ve Yunancada el kelimesinden türeyen kiralite yani sağlaklık ve solaklık konusundan bahsedeceğim. Kiralite için gerekli malzeme bir aynalı balo. Sahte yüzler sonra gelecek. İnsanlarla birlikte.
Basit bir kibrit alın. Onun aynadaki görüntüsü, ki tamamen aynısıdır, kendisinin üzerine tam tamına yerleştirilebilir. Ya da bir çay kaşığı alın. Aynadaki görüntüsünü alıp döndürürseniz gerçeğinin üzerine tam tamına oturur. Kendisi ve ayna görüntüsü örtüşür yani, yüzde yüz.
Şimdi işler karışacak. Sol elinizi açın ve aynaya gösterin. Görüntüsü, sağ elinizin iç yüzünün aynısıdır, değil mi? Şimdi o görüntüyü - yani sağ elin içini - sol elinizin içiyle üst üste bindirmeye çalışın. Yapamazsınız. Böyle aydınlanma mı olur dediğinizi duyuyorum, ama bu aşırı derecede önemli. Bu kiralite. Yani ayna görüntüsü ile örtüşememe durumu.
Bu asimetri özelliği yani kiralite, yaşamı yaşam yapandır. Hayatın yapı taşları olan proteinler ve DNA’lar kiraldir. DNA sağ el gibidir, proteinler ise sol el gibidir. Bu tartışılmaz bir gerçektir. Tamamen tesadüfidir. Neden öbür türlü değildir, öbür türlüsü olsa yaşamın öbür türlüsü mü olur gibi sorular sormaya meyilli biz insanların ise yapacağı malumdur. Öbür türlüsünü yapmak. Bir başka deyişle sahtesini laboratuvarda yapmak. Başlıktaki sahte yüzler.

Kıyamet alarmı
‘Ayna yaşam’, karşıt kiralitede yapılmış biyolojik sistemler diyebiliriz. Önümüzdeki on yıl içinde bilim insanlarının yapay zekanın da yardımıyla istedikleri her türlü molekülü yaratma noktasına geleceği öngörülüyor. Ama bu bir katastrof olabilir.
Aralarında Nobellilerin de olduğu 38 bilim insanı, 2024 sonunda, Science dergisinde yayınladıkları bir makale ile, ayna yaşamın varoluşumuza en büyük tehdit olduğunu ve ayna yaşam ile ilgili tüm laboratuvar çalışmalarının derhal durdurulması gerektiğini duyurdu.
Görebildiğimiz her yüzey muhtemelen bir miktar mikroorganizma içerir. Göremesek de toplam sayısı diğer canlıların toplam sayısından çok daha üstündür. Tek hücreli organizmalar sadece tek hücredir ve bu nedenle, trilyonlarca hücreye sahip insan gibi bir organizmaya kıyasla çok daha hızlı şekilde daha fazla kendilerini üretebilirler. Teorik olarak, sınırsız yiyecek, hareket ve ömür ile, tek bir bakteri kendini her 20 dakikada bir bölse, üç günde, gözlemlenebilir evrendeki parçacıklardan daha fazla bakteri olurdu. Mikro organizmaların üstel büyümelerinin bu gücü gerçek dünyada sınırlıdır; besin, alan, hastalık ve avlanma darboğazları yüzünden. Ancak sentetik bir ‘ayna bakteri’ bu kısıtlamalara sahip olmayabilir.
Laboratuvardan bir sızıntı, insan hatası, ekipman arızası, sabotaj, kötü niyetli biri, kısaca bir olay nihayetinde gerçekleşecektir. Ve o zaman, bu ayna yaşamın istilası durdurulamaz hale gelir. Besin ve büyüme alanı olduğu sürece, mikroskobik bir istila mümkündür. Ve eğer o istila mümkünse, tüm ekosistemlerdeki besin zinciri kopar. Sürekli evrimleşen, hiçbir şeyin yiyemediği sayısız bakteri, geri kalan her şey için gerekli tüm mevcut besinleri yiyip bitirir. Geri döndürülemez bir ekolojik zarar. Tabii ki, insan vücudunu hiçbir bağışıklık yanıtı ile karşılaşmadan kolonize edebilecekleri sonucunu da çıkarabiliriz. Buyurun bizim ve yaşamın sonu.
Biyokimyasal etkileşimler konusunda çalışan araştırmacı Jerry Kasting ayna bakterilerin normal besinleri kullanacak şekilde evrilmeleri veya tasarlanmaları durumunda, sindirilemeyecek şekilde çoğalacaklarını, ekosistemi bozacaklarını ve doğada temizlenemeyen, sürekli büyüyen bir atık yığını oluşturacaklarını ta yedi yıl önce söyledi. Tabloyu daha ne kadar karartabiliriz diye Jim Kasting’e kulak verelim. Jim Kasting, Jerry Kasting’in ikizi hem de kiral; Jerry solak, Jim ise sağlak. Yemin ederim şaka yapmadım. Onun kıyamet senaryosu ise şöyle: “Hepsi için gereken şey okyanusa sıkılmış bir damla ‘ayna bakteri’. Birkaç jenerasyon içinde, küresel kıtlık, bir buzul çağı, tam bir evrimsel yeniden başlatma olur. O noktadan sonra Dünya’da var olan hayat ne olursa olsun bizi içermeyecektir.”

Bilim bu, gönlü ferman dinlemiyor
Karşı kiralitede DNA, protein, hatta bakteri üretmenin önemli faydalar sağlayacağını düşünen bilim insanları da var. Bu kadar kıyamet senaryosu okuduktan sonra hiçbir şey sizi ikna edemez biliyorum ama bilim böyle bir şey.
Mesela tıp alanında ‘ayna molekül’leri çalışmak için çok iyi bir neden var. Hastalıkla savaşmak için vücuda teslim edilmeye çalışılan ilaç yine aynı vücudun her şeyi parçalamak için yapılmış enzimleriyle karşılaşır. Ayrıca bağışıklık sistemi de ilacı yabancı olarak algıladığı için onu kovmaya çalışır. Hem enzimler hem beyaz kan hücreleri bu görevlerini molekülleri tanıyarak yapar. Eğer o ilaç molekülleri, enzimlerin tanıyamadığı yüzeylere sahip olsaydı, yani eğer ilaç ayna molekül versiyonu ile olsaydı, o zaman kovma mekanizmaları ilaçla etkileşime girmezdi, bu da vücut içine ilaç teslimini çok daha verimli hale getirirdi. İlacın etkisi işini bitirene kadar sürerdi.
Ayna yaşamı incelemenin bir başka nedeni, ayna yaşamın aslında evrimin çok erken yol ayrımlarının birinde öbür yolu seçmiş, temelde uzaylı organizmalar olmasıdır. Astrobiyologlar başka bir gezegenin atmosferinde hayatın kesin kanıtlarını bulsalar bile, büyük olasılıkla hiçbir Dünyalı o organizmaları kendi gözleriyle görmeyecek. Ayna yaşam, bize sadece yaşamın ne olduğu değil, evrende ne varyasyonları olabileceği hakkında fikirler sunabilir.
Daha verimli ilaçlar ve uzayda yaşamı incelemenin heyecanı dışında, ayna yaşamı yaratma riskini almak için pek iyi argüman yok gibi görünüyor. Bilim insanlarının son sözü: Araştırma durmalıdır! Fon kesilmelidir!
Barbra Streisand
Hayır, yazının içine illa Yahudi bir unsur sokmaya çalışmıyorum. Bağlayacağım, üstelik size minik bir pop kültür jargonu katarak: Streisand Etkisi. Barbra Streisand’ın evinin görüntülenmesine yasak getirdikten hemen sonra evinin daha çok dikkat çekmesinin, fotoğraflarının viral olmasının ve bunun Streisand Effect olarak dillere pelesenk olmasının üzerinden 23 sene geçti. Sizce bunun gibi bir durum olur da ayna yaşam araştırmaları daha fazla yaygınlaşır mı?