Sağlık artık sadece irade meselesi değil

Yaşam
19 Kasım 2025 Çarşamba

Melis Doğlu

Hiç kendi kendinize şu şekilde söylendiğiniz oluyor mu?

“Denemediğim diyet kalmadı… Ne yapsam şu kiloları veremiyorum. Azıcık versem de, diyeti bırakınca çok daha fazlasını geri alıyorum…”

“Her yediğime dikkat ediyorum, sporumu yapıyorum ama hâlâ enerjim yerlerde sürünüyor. Akşamüstü elim kahve veya şekere gitmeden günü çıkaramıyorum.”

“Her stres olduğumda kendimi buzdolabının önünde buluyorum. Bende irade yok galiba…”

“Uykularım darmadağın. Ya bir türlü uyuyamıyorum ya da uyusam bile sabah dinlenmiş kalkamıyorum. Her sabah kendimi yataktan kazıyorum.”

“Eskiden birkaç haftalık rejimle hemen toparlanırdım. Şimdi ne yersem yiyeyim, ne kadar spor yaparsam yapayım bu göbek gitmiyor. Aynada kendimi tanıyamıyorum. Galiba yaşlandım… Artık ne yapsam boş.”

Bu cümlelerden herhangi biri size tanıdık geldiyse…
Yalnız değilsiniz.

Bunları hem danışanlarımdan hem de çevremdeki insanlardan sürekli duyuyorum.

Ve nedeni aslında çok net. Yıllardır beynimize şu mesaj işleniyor: “Daha az ye, daha çok hareket et, iradeli ol. Başaramıyorsan suç sende.”

Ama gerçek çok daha farklı: Bedeniniz sizinle sürekli konuşuyor. Her şikâyetiniz size “Dengem bozuldu, bana destek ol” diyen bir sinyal.

Ve bu sinyallere kulak vermedikçe kim kazanıyor biliyor musunuz?
Diyet endüstrisi, gıda endüstrisi, ilaç endüstrisi.

Diyet sektörü 200 milyar dolarlık bir sektör.
Gıda endüstrisi trilyonlarca dolarlık bir güç.
İlaç endüstrisi ise 1,5 trilyon dolarlık bir sektör.

Sağlığımız ne durumda?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bugün on kişiden dördü fazla kilolu, altı kişiden biri obez.

Ama bu yeni bir durum değil… 1935’te yetişkinlerde kronik hastalık oranı sadece yüzde 10, çocuklarda yüzde 2 idi.
2020’de ise yetişkinlerde bu oran yüzde 60’a, çocuklarda yüzde 40’ın üzerine çıktı.

Yani endüstriler büyüyor, bizim sağlığımız ise hızla kötüleşiyor.
Ve siz her diyete başlayıp bıraktığınızda, her “Bende irade yok galiba” deyip suçluluk yaşadığınızda… Onlar kazanıyor.

Peki başka bir senaryo mümkün mü?
Ya bedeninizi çok iyi tanısaydınız? Size iyi gelen yiyecekleri doğal bir yaşam stili hâline getirseydiniz? Sizi hasta eden o paketli yiyecekleri canınız bile çekmeseydi? Hangi endüstrilerin pek hoşuna gitmezdi acaba?
Cevabı biliyorsunuz…

Bugün yeni bir bakış açısı sunmak için buradayım:
Bu üç sektörün arasında kaybolmak yerine, sağlığınızın direksiyonuna siz geçin.

Nereden başlayacağım?
Her şey, bedenin verdiği küçük sinyalleri ciddiye almakla başlıyor.

Önce şunu kabul ederek… Bedenimiz bir makine değil; birbirine görünmez bağlarla bağlı bir sistemler ağı. Fiziksel, zihinsel-duygusal ve ruhsal bedeniniz sürekli iletişim halinde. Biri dengesiz olduğunda diğerleri de etkileniyor. Yani iyi hissetmenin üç kapısı var.

Ve işin güzel yanı şu: En kolay başlangıç noktası fiziksel beden.

Çünkü hemen bugün atabileceğiniz adımlar var:

  • Kan şekerinizi dengeleyen, hücrelerinize yeterli yakıt sağlayan gıdalarla beslenmek,
  • Kemik ve kas sağlığınızı güçlendiren ve kalp sağlığınızı koruyan doğru egzersiz,
  • Kaliteli uyku ile hormon, detoks ve bedenin kendini tamir sistemlerinin düzgün çalışmasına izin vermek,
  • Size özel takviyelerle besin eksiklerini tamamlamak.

Bunu danışanlarıma şöyle bir benzetme ile anlatırım hep:
“Birlikte bir bina inşa ediyoruz. Bu bina senin en sağlıklı, en enerjik, en ışıl ışıl halin. Temeli fiziksel bedenin. Binayı kum üzerine inşa edersek… Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, en ufak sarsıntıda göçer. Ama temeli sağlam atarsak dört katlı bina da dikebiliriz, 144 katlı gökdelen de!” 

Çünkü beden optimum sekilde çalıştığında sis kalkiyor, netlik geliyor. Kişi stres altında yeme dürtüsünün altında hangi duygunun olduğunu çok daha iyi görüyor. Bedeninin, sinir sisteminin gerçek ihtiyaclarini daha iyi anlamaya başlıyor. İşte bunlar binanın üst katları.

Fakat temeli atmadan önce dikkate alınması gereken iki kritik konu var:
Hücre içi inflamasyon ve bağırsak sağlığı.

“Fen dersine mi girdik Melis?” demeyin… Çünkü her şey burada başlıyor. Söz, çok basit anlatacağım… Bu ikili aslında binanın temelinin atılması için kazılan yer, yani ilk hazırlık!

Kısaca şöyle özetleyeyim:

Akut inflamasyon, normalde bir yerimizi kestiğimizde bizi hayatta tutan çok kıymetli bir fonksiyon. Kronik sessiz inflamasyon ise hücrelerin kapasitesini düşürür, besinler içeri yeterince giremez, toksinler çıkamaz. Sonuç? Kapasitesinin yalnızca yüzde 20’siyle çalışan bir beden.

Bağırsak ise dış dünya ile iç dünyanız arasındaki kapı. Bağırsaklarınızdan ne emilirse kan dolaşımına karışıyor. Ama kapının kilidi yalama yaptıysa ve her gelen elini kolunu sallaya sallaya o kapıdan içeri girebiliyorsa işte o zaman o evde güvende değilsiniz demektir.

Bu yüzden danışanlarımla çalışmaya başlarken önce bu iki durumu parmaktan yapılan bir kan testi ile ölçüp kişiye özel bir yol haritası çıkarıyoruz. Sonuçlara göre kişinin inflamasyonu düşürecek ve bağırsak sağlığını sağlamlaştıracak doğru dozda doğru takviyeleri belirliyoruz. 

Beden dengeye geldiğinde zihinsel, duygusal ve ruhsal katmanlar da doğal olarakiyileşmeye başlıyor.
Kişi bedeninin verdiği sinyalleri daha net duymaya başlıyor.

Ve sağlığına iyi gelen şekilde yaşamak gününün doğal bir parçası hâline geliyor.

Bu anlattığım yolda ilerlediğimiz danışanlarımda gördüğüm farklar hayret verici: Şeker krizleri bir anda bitiyor, uyku kaliteleri artıyor, enerjileri yükseliyor ve “ne yesem, ne yemesem” tahmin oyunları sona eriyor.

Danışanlarımdan duyduğum bazı dönüşüm cümleleri:

“Artık şeker aklıma bile gelmiyor.”

“Hayatımda ilk kez bu kadar iyi uyuyorum.”

“Güne kahvesiz bomba gibi başlıyorum.”

“Acıktığımda yiyorum, yüzde 80 doyunca duruyorum.”

“İlk defa neyi ne kadar yemem gerektiğini bir listeden kontrol etmiyorum. Vücudum bana tam olarak neye ihtiyacı olduğunu söylüyor ve ben onu dinliyorum.”

Bu değişimlerin nedeni şu: Temel sağlam olduğunda duygusal ve ruhsal iyileşme de hızlanıyor. 

Şimdi iki seçeneğiniz var…

Aynı döngüde kalıp bu sektörlerin kazanmaya devam etmesi
veya…
Kendinize şu soruları sormak:

  • Vücudum bana ne anlatmaya çalışıyor?
  • Bugün küçük bir adımla bedenime nasıl destek olabilirim?
  • Bu adımı merakla ve şefkatle nasıl atabilirim?

Bu sorular sağlıklı, enerjik ve dengede bir hayatın ilk adımları… 

Bu arada şunu da sakın unutmayın, bu keşif yolculuğunda yalnız değilsiniz… Aklınıza gelen sorular için sadece bir e-posta uzağınızdayım (Bana [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz).

Kişiselleştirilmiş önleyici sağlık, size özel tasarlamış yaşam stili artık gelecekte ulaşmayı ümit ettiğimiz uzak bir olasılık değil. Bugün burada ve hazır sizi bekliyor - yeni realite bu. Ve en güzel haber de şu: Başlamanız için bugünden daha iyi bir zaman yok!

Çünkü sağlıkli kalmak artık kısıtlanmak veya fedakârlıktan ibaret değil. “Aç kal, çok spor yap, iradeni kullan” günleri bitti…
Tam tersine bütün mesele, eşsiz biyolojinizi anlamak, bedeninizin isteklerini duyabilmek ve ona gerçek ihtiyacını vermek.

Şimdi hayal edelim…
Enerjiniz sabit, zihniniz net, duygularınız dengeli.
Şeker aklınıza bile gelmiyor.
Aynadaki yansımanızdan gurur duyuyorsunuz…

Hayatınız nasıl değişirdi? Ne hissederdiniz? 

Vücudunuzu dinlemenin gücü işte o zafer duygusunda saklı.

Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Sakın tuzağa düşmeyin. Sizde bir sorun yok. Sorun sistemde…

Siz sadece yeni bir dil öğreniyorsunuz: bedeninizin dili.
Dinledikçe akıcılığınız artacak.
Ve birlikte harikalar yaratacaksınız.

Bedeniniz her gün size iyileşme yolunu gösteriyor.
Tek yapmanız gereken…
Onu dinlemeye karar vermek…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün