“Uuuuu siz bedensiz ruhlar, ruhların diyarının gizemli yasalarında yaşlanmış sizler, size selam veriyoruz… Houdini... Burada mısın?.. Burada mısın, Houdini? Lütfen kendini herhangi bir şekilde göster… Seni bekledik Houdini, çok uzun süre... gecelerin gecesi şimdi... KONUŞ HOUDINI! MASAYI UÇUR, ZİLİ ÇAL, KODU SÖYLE, LÜTFEN HOUDINI…”
Her yıl Cadılar Bayramının kutlandığı 31 Ekim’in, kaçış sanatçısı, illüzyonist ve imkansızların ustası Harry Houdini’nin ölüm yıldönümüne rastladığını ve 99 yıldır onun için bu sözlerle ruh çağırma seanslarının yapıldığını biliyor muydunuz? Tam Halloween ruhuna uygun bir ritüel. Bu vesileyle biz de şaşırtıcı bir şekilde ruhaniyete savaş açmış, kasıtlı dolandırıcılık olarak addetmiş ve Amerikan Kongresi’nde falcılığı, medyumluğu hatta astrologluğu ücret karşılığı yapmaya karşı yasa geçirtmeye çalışan Houdini’yi tanıyalım. Spoiler: Yasayı geçirtemedi. Ama ruhu da hiçbir zaman geri gelmedi. O yüzden 1-1.
Harry Houdini kimdi?
Harry Houdini -gerçek adıyla Erik Weisz- 1874'te Budapeşte’de Yahudi bir ailede doğdu. Babası Haham Samuel Weisz, göçmen bir hahamdı. Önce Wisconsin’e, sonra da 1887’de New York’a taşınan aile büyük bir fakirlik içinde yaşıyordu. Erik ailesine yardım etmek için dokuz yaşında trapez sanatçılığına başladı. 1892'de babası ölünce, 18 yaşındaki Erik saatini satıp bir medyuma koştu. Medyum, "Haham çok mutlu" dedi. Houdini, borç batağındaki babasının gözü arkada gittiğini bildiği için medyumun yalanını hemen anladı. Kendisi de bir süre para kazanmak için bu yola başvurarak ölülerle sahte sohbetler yaparak yas tutan insanları kandırdı. O dönem kendinden nefret etti.
25 yaşında kelepçelerden kurtulma performansıyla ünlü bir menajerin dikkatini çekene kadar Houdini nerdeyse açlık sınırında yaşıyordu. Bu esnada ileride karısı ve sahne ortağı olacak Bess ile tanıştı.
Şöhret kapısı açılıyor
1900-1920 arasındaki yıllar boyunca Houdini, ABD ve Avrupa’da büyük başarıyla performanslar sergiledi. Kendisini hapishanelerden, kelepçelerden, zincirlerden, halatlardan (ters asılı iken bile) ve deli gömleklerinden kurtardı. Eylül 1900'de Houdini, performansından önce Alman polisi tarafından sahte olduğu şüphesiyle çağrıldı. Sonrasında Berlin'de, 300 polis memurunun önünde çıplak bir şekilde bir kaçış rutini yapmaya zorlandı. Houdini, başparmak vidaları, parmak kilitleri ve beş farklı el ve dirsek demirleri ile sıkıca bağlandı. Altı dakikada kaçmayı başardı ve daha sonra bu olayı reklamlarında kullandı.
Taklitçiler nedeniyle Houdini, kelepçe numarasını 1908'de bırakarak, kilitli ve su dolu bir süt kovasından kaçmaya başladı. Başarısızlık ve ölüm ihtimali seyircilerini heyecanlandırıyordu. Houdini ayrıca repertuarını, halkı onu tutmak için aletler icat etmeye davet ettiği kaçış meydan okuma numarasıyla genişletti. Bunlar arasında çivilenmiş ambalaj sandıkları (bazen suya indirilen), perçinli kazanlar, ıslak çarşaflar, posta çuvalları, hatta Boston'da kıyıya vuran bir balinanın karnı bile yer alıyordu.
Houdini, Çin Su İşkencesi Hücresi'ni 1912'de Berlin'de tanıttı. Ters asılı bir şekilde, suyla taşan kilitli bir cam ve çelik dolapta, üç dakikadan fazla nefesini tuttu. Bu kaçışı hayatının geri kalanında sergilemeye devam etti. 1915’te ise canlı canlı toprağa gömüldü ve nihayet kurtulmayı başardığında panikten kalbi durmak üzereydi, asistanları onu son anda bilincini kaybetmiş olarak çektiler.
Harry Houdini'nin kendi itiraflarından kaçış numaralarının sırları
Kariyeri boyunca Houdini, ‘Handcuff Secrets/ Kelepçe Sırları’ ve ‘Magical Rope Ties and Escapes – Sihirli Halat Düğümleri ve Kaçışlar’ gibi kitaplarında bazı kaçış sırlarını ifşa etti, ve önceliğini şöyle vurguladı: “Numaranın kendisi basit olabilir, ama sunum asıl sihirdir.” Kelepçe kaçışlarında eski tip kelepçelerin çoğunu ayakkabı bağıyla açabileceğini anlattı, ipi halka yapıp vidayı yakalayıp mandalı iterek anahtarla açılmış gibi temiz bir sonuç aldığını, gizli anahtar veya maymuncuk taşıdığını, bileklerden kaydırma veya sahte çiviler kullandığını belirtti; halat kaçışlarında kaçışın sırrının başlangıçta gevşeklik elde etmek olduğunu, kaslarını şişirerek yer açtığını, uzun halatlarda kıpırdanarak kurtulduğunu ve saklanmış keskin kancalı bir bıçağın düğümleri kesmek için faydalı olduğunu itiraf etti.
Yazılarında nefes tutma ve kilit açma becerisini gizli anahtarlar ve fiziksel manevralarla üç dakikadan fazla su altında kaldığını açıkladı. Hayatı boyunca tüm numaralarında bilimsel hazırlık ve gösteri sanatını birleştirdi.
Houdini’nin asıl hatırlanmak isteği şekil
İllüzyon yaratmadaki ustalığı ile insanları rahatça kandırabilmesi Houdini’nin, düşünce okuyanlar, medyumlar ve falcılar gibi insanların zaaflarından yararlanan hilebazları kolaylıkla teşhir edebilmesine olanak sağladı. Scientific American komitesinin üyesi Houdini doğaüstü yeteneklerini başarıyla gösterebilen herhangi bir medyuma 10 bin dolar ödül teklif etti. Hiçbiri bunu başaramadı ve ödül asla alınamadı. Sahtekarlara gerçek bir savaş açtı çünkü bu ruhaniyetçi ‘şaklaban’lar onun yeteneğinin etik boyutunu ve sanatsallığını karalıyordu. Diğerlerince numaralarının sırrının kendisinin doğa üstü güçleri olduğunun söylenmesine çok sinirleniyordu. Tarih onu ‘skeptik’ duruşuyla, her zaman aklın üstünlüğünü savunan kişiliğiyle hatırlasın istiyordu; illüzyonist olarak ya da kaçış sanatçısı olarak değil.
Houdini kılık değiştirerek, polis eşliğinde seanslar basardı. Medyumlara, kendisinin sihirbaz numarasıyla taklit edemeyeceği herhangi bir hayalet iletişimini göstermelerini meydan okurdu. Her defasında Houdini galip gelirdi. Masadaki vuruşlar, hayalet inlemeleri, havada yüzen şeyler… Hepsinin özel efektler, gizli teller ve benzerleriyle yapıldığını gösterirdi.
1920’de, Houdini Sherlock Holmes’un yaratıcısı Conan Doyle ile arkadaş oldu. Doyle ruhaniyetçilerin en büyük destekçisiydi ve eşi Jean çok ünlü bir medyumdu. Jean, Houdini’nin 1913’te ölen annesinden beş sayfalık mesajı Houdini’ye verdi. Mesaj doğru olamazdı çünkü bir hahamın karısı asla sayfaların üzerine haç resmi çizmezdi. Houdini’nin ruhaniyete açtığı bu savaş onun aslında çok derinden öbür tarafla bir iletişime geçme isteğini bastırmıyordu. Aksine 1913’te ölen annesinin ruhunu geri çağırmak için yüzden fazla seans yapmıştı. Her birini çürütmesi aslında her defasına kalbini parçalıyordu.
Bess ile 10 yıllık anlaşma
Tüm şüphelerine rağmen, Houdini, tarihin en büyük kaçış sanatçısı olarak, bir gün öteki dünyadan kaçmayı başarabileceğini ve yaşayanlarla temas kurabileceğini umut etti. Bunun için ölümünden önce, Houdini ve Bess bir anlaşma yaptılar: Her kim önce ölürse, hayatta kalanla kararlaştırılmış kod kelimelerini kullanarak temas kurmaya çalışacaktı. Her iki taraftan da çabalar, ölümden sonraki on yıl boyunca devam edecekti.
Houdini 1926'da apandisit komplikasyonları sebebiyle öldü. Bess, ölülerle gerçek iletişimi kanıtlayabilen herkese 10 bin dolar ödül sunmaya devam etti. Medyumlar ve psişiklerin öteki dünyada Houdini ile temas kurduklarını sürekli iddia etmeleriyle Houdini gizemini sürdürdü.
Bu medyumardan biri Arthur Ford'du; ölümünden bir yıldan az bir süre sonra, Houdini'nin yanı sıra annesiyle de temas kurduğunu iddia etti. Ford, hatta annesinin oğluyla öteki dünyadan temas kurarken kullanmayı vaat ettiği kararlaştırılmış kod kelimesi ‘forgive/affet’i bile üretti.
Bess şüpheci kaldı ve “Houdini ve ben on kelime içeren daha karmaşık bir kod düzenledik. Eğer onları alsam, emin olurdum” dedi.
1929’da yas ve alkol mücadeleleri arasında Bess, Ford'un başka bir seansı yönetmesini izledi. Bu sefer Ford kararlaştırılmış on kelimelik kodu söyledi. Bess, Ford'un meşruiyetini kabul eden bir açıklama yayınladı ve şöyle dedi: “…Kocamın benimle konuştuğuna ve kabrin ötesinde hayat olduğuna tamamen ikna oldum.” Gazeteler sansasyonel manşetlerle takip etti.
Ancak kısa bir süre sonra, New York Graphic, “Houdini Mesajı Büyük Bir Sahtekarlık! Seans Medyum ve Dul Tarafından Önceden Düzenlendi” manşetiyle bir hikaye yayınladı. Makale, Bess ve Ford’un gösteriyi yaratmak için önceden buluştuğunu, Bess’e ilgi uyandırmak ve Ford’la birlikte sahneye dönüşünü başlatmak için bir girişim olduğunu iddia etti. Basında yer almasa da Ford ve Bess arasında kişisel bir ilişki söylentileri dolaştı. Bess önceki açıklamasını geri çekti ve ne Ford’un ne de başka birinin kendisi ve kocasının kararlaştırdığı kodu bulduğunu söyledi.
Son seans
Hiçbir medyum çiftin ortak kodunu bulamamıştı. Anlaşmanın koşuluna göre son seansa gelinmişti.
1936 Cadılar Bayramı'nın parlak, berrak, soğuk akşamı, Hollywood'un tanınmış Knickerbocker Oteli'nin çatısı... Harry Houdini'nin gösterişine yakışır bir ortam... Loş ışıklı bir ruh çağırma seansı.
Masanın üzerinde, ipek bir yastığın üstünde kilitli bir çift kelepçe, bir trompet, bir de tef yatıyordu. 300 kişilik bir izleyici grubu, tribünlere sıkışmış halde, ölünün canlanıp canlanmayacağını görmek için bekliyordu.
Törenin çoğunu yöneten performans sanatçısı Edward Saint, Houdini'nin kariyeri üzerine 10 dakikalık bir hitabet verdikten sonra bir Hıristiyan duası mırıldandı ve sonra Houdini’nin ruhunu çağırmaya başladı. Arkasından Houdini'nin şov açılış ve kapanışları için kullandığı sahne müziği çalındı. Grup, Houdini'den bir temas, bir mesaj için bekledi. Asla gelmedi.
Bess’in Kararı
Seansın son kısmında radyo dinleyicileri Bess’ten bir anons duydu: “Houdini gelmedi. Son umudum gitti. Houdini'nin bana veya kimseye dönemeyeceğine inanıyorum. Artık ruh iletişimi herhangi bir biçimde imkansız olduğuna dair kişisel ve kesin inancım var. Hayaletlere veya ruhlara inanmıyorum. Houdini’nin mabedi on yıl yandı… Şimdi, saygıyla ışığı söndürüyorum. Bitti. İyi geceler, Harry!”
Her şey bitmişti.
1943’te, ölümü yaklaşırken, Bess on yıllık nöbetini hatırladı. Durduğu için üzgün değildi, “Herhangi bir adam için on yıl beklemek yeterince uzun” dedi.
Trick or Treat
Milyonlarca insanın radyodan canlı dinlediği, daha sonra da yapımcıların ilave seslendirme ve montajlarıyla düzenlenen son seansın ses kaydını dinlemek isterseniz Youtube’da ‘The Final Houdini Seance (1936)’ bağlantısını kullanabilirsiniz. Programın 20.30 ila 24.09 dakikaları arasındaki süresinde ruh çağırma ayinini duyabilirsiniz. Bu Cadılar Bayramında farklı bir eğlence peşindeyseniz format hazır, isimleri değiştirin yeter. Şeker değil, şakaydı. Aman.