Güzellik acıyı örter mi?

Selin Sebla OK Perspektif
12 Haziran 2025 Perşembe

Bir ‘mit’ten bahsediyorsak öncelikle onun ölümsüzlüğünü ilan ederiz. Çağımızın modern mitleri arasında yer alan Sebastião Salgado’nun 81 yaşına atıf yaparak yazılan tüm ‘ölüm ilanları’ yüzyılın vicdan arayışının bir temsilcisi olan bu adamı yazarken belki bunu bir daha gözden geçirilir. Salgado, hem zamanımızın en güçlü tanıklarından biri hem de bu tanıklığın ne kadar temsil edilebilir olduğuna dair en keskin sorgulamaların rol modeli oldu. Ancak aramızdan ayrılışından şu ana kadar okuduğum yazıların çoğunda yine ölenin ardından konuşmamaya anlaşmış bir hipokrasiye tanıklık etmiş olduk ve yazılanların çoğu da bu açıdan matbu birer

‘ölüm ilanı’ndan farksızdı açıkça. Bakış yönü ‘içeriden’ olduğunda sömürücü, ‘dışarıdan’ olduğunda güzelleyici bir yabancı bulunduğu ve yarım yüzyıldan fazla, asıl bu eleştirilere karşı yine de iyi insan olmak için mücadele eden bir devrim adamı olduğunun hatırlatılması doğru olmazdı, çünkü o artık ölmüştü ve yapıtları da daha fazla para edecekti.

Aktivist, Ekonomist, Brezilyalı

Brezilyalı fotoğrafçı Sebastião Salgado, “Fotoğrafı tüm ideolojinizle çekersiniz” sözünü sıklıkla kullanırdı. Sadece fotoğrafçı değil, aynı zamanda kendini sürekli olarak hatırlatma ihtiyacı duyan bir aktivistti. İnsana ve doğaya hassasiyetini, Brezilya’daki çiftliğinde başlattığı orman restorasyon projesiyle somutlaştırdı. Bu proje, verimsiz bir arazinin dönüştürülmesiyle örnek bir ekolojik model haline geldi. Ancak Salgado’nun toplumun üst sınıfından gelen bir ekonomist olması, yaşamsal kaygılar taşımasının inandırıcılığına dair eleştirileri beraberinde getirdi. Eleştirmen Luc Sante, onun fotoğraflarını “sefaletin anlamsız evrenselliği” ve “politik edilgenlik” yaratmakla suçladı. Salgado’nun, zor koşullarda yaşayan insanlara nasıl bu denli yakınlaşıp mahremiyet kurabildiği de sorgulandı. Bu eleştiriler, sıradan izleyicilerden çok, özellikle kendi ülkesindeki entelektüellerden geliyordu. Fotoğraflarındaki estetik yoğunluk ve dramatik anlatım, içeriden bakıldığında sömürücü, dışarıdan bakıldığında ise romantize edici bulunuyordu. Susie Linfield, Eduardo Galeano ve Jose Saramago gibi isimlerin hayranlığını dile getirmesine rağmen, yerel çevrelerde Salgado’nun fotoğrafları “duygusal röntgencilik”, “kitsch” ve “sanat yönetmenliğiyle yapılmış duygusal şantaj” olarak yorumlandı. En çok da “acıyı estetize etmek” gibi bir eleştirinin hedefi olarak gösterildi.

Fotoğrafta Acının Estetikle Temsili: Suç mu, Yöntem mi?

Fotoğraf eleştirisi metinlerinde rastladığımız yaygın bir anlayışa göre acının içerisinde hiçbir zarafet ve güzellik mevcut olamaz ve fotoğraflarda acı çeken herkes kurbandır. Gerçekten bu genel geçer bir saptama mıdır? Bu irdelenmesi gereken sorulardan biridir. Çünkü fotoğraf tarihi, fotoğrafçıların çektikleri fotoğraflar sayesinde görünebilir olan yıkımların iyileştirildiği hikâyelerle doludur. Brezilyalı fotoğrafçı Sebastião Salgado, tam da böyle öyküleri anlatırken kullandığı tekniği dolayısıyla eleştirilmiştir. Salgado, fotoğraflarının yarattığı şiddetli tepkilere karşılık şu sözleri dile getirir: “Dünyada fotoğraftan korunması gereken hiçbir insan olduğunu düşünmüyorum. Dünyada yaşanmakta olan her şey gösterilmelidir. İşte bir belgesel fotoğrafçının sahip olması gereken vektörel işlev de budur; insana diğerinin varlığını göstermek. Çoğunlukla zengin, bazen de yoksul bir ülkede yaşanıyor bu. İnsanlar, dünyanın diğer yerlerindeki insanların çok zor bir hayat yaşadıklarını öğrendiklerinde şoka uğruyorlar. Bu insanlar gayet ciddi ve dürüst, çünkü bunu daha önce görme fırsatı bulamamışlar. Onlara bu fotoğrafları gösterip orada yaşananları anlattığınızda, bu problemle bütünleşmiş hale geliyorlar, bu sorun onların hayatlarının bir parçası haline geliyor.”

Eleştirmenlerin ve tarihçilerin ahlaki ve etik değerler üzerine eleştirileri ile sıradan izleyicilerin tepkileri arasında daima farklar oluşmuştur. Eleştirmenlerin acı ve sefalet yüklü fotoğrafların bir merhamet yorgunluğuna yol açabileceği yönünde endişeleri vardır. Ancak Salgado ve daha birçok belgesel öykü anlatan fotoğrafçı, öncelikle betimledikleri konulardan belki de hiç haberi olmayan ve olmayacağı öngörülen izleyicileri hedefler. Buradaki soru ilk anda şu olabilir: Haberdar olunmaması mümkün müdür ve fotoğraflar eşsiz haber kaynakları olabilirler mi? Bu soruya cevap olabilecek birçok örnek mevcuttur. Yani bu aslında mümkündür ve evet fotoğraflar gizlilikleri ortaya çıkarabilir. Özellikle de dünyada bu anlamda fotoğrafların gücünden ve açığa çıkarabileceklerinden korkan yapıların hep var olduğu düşünüldüğünde belki de Salgado’nun bu bağlamda söylemiş oldukları daha anlamlı hale gelir.

Estetik Suçlamalara Karşı Teknik ve Kavramsal Bir Yanıt

Diğer taraftan teknik ve estetik mükemmeliyeti açısından eleştirilen ve gösterilmeye çalışılan acıyı baskılayan güzellikte fotoğraflar çektiği iddia edilen Salgado ile ilgili şu soru sorulabilir: Güzel fotoğraflardan kasıt nedir? Fotoğraf makinesi teknik ve teknolojik bir araçtır. Fotoğrafçının elindeki bu teknik malzeme onun düşündüklerine ve anlatmak istediklerine aracı olur. Yaratabileceği görsel etkiler ve bu etkilerin limitleri vardır. Fakat konu estetik değerler ve ‘güzel’ üzerinden ele alındığında öncelikle buradaki ‘güzel’in tanımını yapmak gerekir. Burada amaç, ‘güzel’ tanımıyla ilgili uzun bir araştırma metni oluşturarak konudan sapmak değildir. Fakat bu eleştiriler çok sık yapıldığı için kısaca değinmek gerekebilir ki konusu acı yüklü bir görsel, birilerine ‘güzel’ tanımını yaptırıyorsa bu ancak görselin kullandığı teknik dile, baskı kalitesine, ışık, ton, gölge, poz değerlerine dair bir ‘güzel’ tanımıdır. Fotoğraflar tekniğinden ve materyallerinden soyutlanarak bakılabilen görüntüler değildir. Ayrıca bir şeyleri “güzel ve/ama kötü”, “güzel ve/ama acı”, “güzel ve/ama zararlı” gibi ifadelerle betimlemek diyalektik bir anlatım mantığı içinde düşünülebilir. Bu nedenle ‘güzel’ tek başına ve sürekli olumsuzlanan bir şey olamaz. Salgado ise tüm bu eleştirilere çok etkileyici bir soruyla karşılık vermiştir: “Yoksunluk neden zenginlikten daha çirkin olmalı ki? Buradaki ışık da oradakiyle aynıdır, tıpkı haysiyetin aynı olduğu gibi…” Bugün küçücük bir umudu yeniden filizlendirerek yarattığı Instituto Terra haysiyetli işçileriyle vahşi flora ve faunayı dünyanın nefesi için korumaya devam ediyor. Unutmamak gerekir ki Salgado bir tarihçi değildir ancak fotoğraflarının tarihi bir belge olup olamayacağını tarih belirleyecektir. O, insanların fotoğraflarına bir öyküyü doğru olarak anlattığı için bakmalarını istemiştir. Fotoğraflarını tarihi bir an’a bağlamaya çalıştığını ve nihayetinde bunun okunabileceği fotoğraflarının insanın tarihiyle birlikte anılacağını ifade etmiştir. Özetle kendi vizyonundaki dünyayı ve onu nasıl önemsediğini anlatmayı seçen Sebastião Salgado’nun aydınlığı fotoğraflarıdır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün