Moris Crespin
Önceki yazımızda toplumsal kutuplaşmanın doğru tanımını bulmaya çalışmış, ne gibi riskler içerdiğini ve ne zaman tehlike çanlarının çaldığını irdelemiştik. Diğer birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, laik/sekülerler ile muhafazakarlar arasında olduğu gibi, bazı konularda kutuplaşma maalesef ciddi boyutlarda ve artmaya devam etmekte. Bazı zararlı şeyler vardır, bize zararlı olduğunun farkında olmayız ve o konuda ısrar ederiz, devam ederiz. Bazılarında ise farkında olup önüne geçemeyiz. Kutuplaşma da aynı böyle, zararı genelde bilinip, bu bilince rağmen sürdürülen, hatta arttırılan bir yapıdadır. Bu özelliği ile de önlenmesi, hatta geriletilmesi zor bir konudur.
Kutuplaşma, ‘öteki’ olarak görülenler hakkında hoşlaşmama ve güven duymama ile başlar, ‘onlar’ ile etkileşimden kaçma, sosyal mesafe koyma, dışlama, olumsuz genellemeler yapma ile devam eder ve nihayetinde düşmanlaşma boyutunda sonuçlanır. Bu çok önemli konuda hangi seviyede olunduğu, yani kutuplaşmanın ölçümü 3 kavram üzerinden yapılabilir.
Sosyal mesafe: Karşıt olarak kabul ettiğimiz grupların birbirlerine sosyal yaşantıda mesafe koymalarıyla ilgilidir. Konu üzerindeki çalışmaların başlangıcı pek de yeni değil. Bogardus, 1925’te geliştirdiği ‘Sosyal Mesafe Ölçeği’ metodu ile kişilerin, kendinden ırk, din, dil, siyasi görüş vb. bazında farklı grupları sosyal kabulünü veya sosyal mesafesini ölçmüştür. Bu ölçek, kişilerin ‘karşı grup’ bireyleri ile aşağıdaki ilişkiler içinde olmayı onaylayıp onaylamadığını baz alır.
- Evlilik yoluyla yakın akrabalık bağı oluşumu
- Yakın arkadaşlıklar
- Aynı sokak/mahallede komşuluk
- Aynı işyerinde çalışma/karşılıklı çalışma
- Aynı ülkede vatandaşlık
- Kendi ülkesinde ancak ziyaretçi olarak bulunabilme
- Hiçbir şekilde kendisiyle aynı ülkede bulunmaması gerektiği
Gruplar arasındaki yüksek sosyal mesafenin önüne ancak ‘temas’ sağlanarak geçilebilir. Zira, temas olmadan karşıt görüşlülerin birbirlerini anlamaları ve birbirleri hakkındaki ön yargılarını kırabilmeleri mümkün değildir. Bu noktada, ‘temas’ olgusunu detaylandırmak yararlı olacaktır. Burada ‘yüzeysel temas’ olarak adlandırılabilecek günlük, derinliği olmayan temaslardan söz edilmemektedir. Hatta böylesi temasların kutuplaşmayı daha da arttırması söz konusudur. Oysa daha yakından tanıdığımız ve birer ‘gerçek insan’ olarak gördüğümüz kimselerle kurulacak, daha derin ve kapsamlı nitelikte ‘samimi temas’ olarak adlandırabileceğimiz temas bize bazı kazanımlar sağlayabilir1.
Ahlaki üstünlük: Kutuplaşmada, birey genelde kendi grup üyelerinin iyi ve olumlu nitelikler taşıdığını düşünür, onlara erdemli bir insanda bulunduğu kabul edilen özellikler atfeder. ‘Karşı grup’takileri ise zalim, cahil, kibirli, kayıtsız bazı değerleri taşımayan gibi olumsuz özelliklerde ve ülkesini sevmeyen, ülkeye tehdit oluşturan gibi olumsuz fikir veya yaklaşımlar içinde olduğuna inanır. Ahlaki üstünlük, sorgulamadan ve ‘toptancı bir anlayışla’ genellemelerde bulunarak kendi grubuna karşı hep olumlu, karşı gördüğü gruba karşı da hep olumsuz hislerin duyulması ve buna inanılması ile ilgilidir.
Siyasal hoşgörüsüzlük: Bireyin, kendi grubunun gerçekleştirmesinde veya kullanmasında hak gördüklerini, karşı grup için hak görmeme durumudur. Daha açık anlatımla, bireyin, kendi grubunun siyasal hakkı olarak kabul ettiği toplanabilme, yürüyüş/gösteri yapabilme, bir fikrin geniş kitlelerce tanınması veya bilinmesi için kamuoyu oluşturma çalışmaları, hatta seçimlere girebilme hakkı gibi hakların, karşı grup söz konusu olduğunda sınırlandırılması, hatta önlenmesinin yaralı/gerekli olduğuna olan inanç ile ilgilidir. Bu konuda dikkat çekici bir örnek olarak, bazılarının, karşı gruptan gördüğü kimselerin telefon görüşmelerinin dinlenmesini, sosyal medya kayıtlarının takip edilmesini yerinde görmesini gösterebiliriz. Kutuplaşmış toplumlarda, bir grubun ‘radikalleşmiş’ bazı üyeleri, karşı taraf ile ilgili öyle şüpheler taşırlar ki, ‘onlar’dan bazı kimselerin görüşmelerinin takibe alınmasını yadırganmaz, hatta gerekli görür.
Kutuplaşma ile ilgili İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Sn. Emre Erdoğan ve Sn. Pınar Uyan Semerci’nin çok değerli ve kapsamlı araştırmaları ve çok güzel kitapları mevcut. Kendileri ayrıca 2020 yılında ‘Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmak için Stratejiler ve Araçlar Projesi’ni (TurkuazLab) yürüten ekibin başındadır ve bu çalışmada yukarıda değinilen kriterlerle bahsi geçen tarihte ülkemizde kutuplaşmanın hangi aşamaya geldiğini ölçümlemişler. Aşağıda çalışmanın sonuçların bazılarını paylaşmaktayım2. Tablolar her ne kadar 2020 yılına aitse de, mevcut durumun daha da kötü olduğuna ve bu konunun önlenmesi/azaltılması için gerekli çabaların gerçekleştirilemediği (belki de gerçekleştirilmediği) görüşündeyim.
Farklılıklarımızla, aynısının kopyası olmadan birlik olmanın değerini bilebilmemiz ve buna sahip çıkmamız dileklerimle,
Sevgiyle kalın,
1 Youtube, Sn. Uyan Semerci’nin ‘sosyal mesafe nedir’ konusundaki sohbetleri
2 Turkuazlab, Türkiye’de Kutuplaşmanın boyutları araştırma sonuçları
Birinci bölümün linki:
https://www.salom.com.tr/haber/137693/toplumsal-kutuplasma-i