Bazı isimler yalnızca sanatıyla değil, taşıdığı tarihsel yükle de ko nuşur. Richard Wagner bunlardan biri. Adını klasik müzik tarihine yazdıran besteci sadece müziğiy le değil, antisemit fikirleri ve Nazi ideolojisinin kültürel temel taşların dan biri oluşuyla da tartışmalı fi gürlerden biri. Bugün hâlâ konser salonlarında çalınan müziği kadar, belleğimizde açtığı yaralarla da yan kılanır. Bu tartışmayı günümüzde yeniden sahneye taşıyan kişi ise bir İsrailli besteci: Avner Dorman. Geçtiğimiz günlerde The Times gazetesinde bu konuda kapsamlı bir yazı yayınlandı. Dorman’ın yeni operası Wahnfried: The Birth of the Wagner Cult, yalnızca Wagner’in ölümünden sonraki kültleşme süre cini değil, bu sürecin içinde şekille nen antisemitik söylemleri, Wagner ailesindeki aile içi politik ilişkileri ve Bayreuth merkezli ideolojik bir yapı nın doğuşunu da masaya yatırıyor. İlk olarak 2017’de Almanya’da sah nelenen bu eser, bu yıl İngiltere’de Longborough Opera Festivali kapsa mında yeniden sahneleniyor. Yazıdan anladığımıza göre Dor man için bu hikâye kişisel bir sor gunun da ürünü. Dorman, Tel Aviv’de, ‘çok Alman bir evde’ bü yüdüğünü söylüyor. Babası İsrail Filarmoni Orkestrası’nda fagot sa natçısı olan Dorman, Bach ve Schu bert çalışmış, Goethe ve Nietzsche okumuş biri. Anlatısında Wagner’in, kültürel hayatlarındaki yokluğuna dikkat çekiyor. Bu eksikliğin za manla bir tür ‘İsrail-Alman-Yahudi kimlik krizi’ne dönüştüğünü belir ten Dorman, “Bu operayı yazmak, tüm bu unsurların bir arada nasıl yaşayabileceğini sorgulamak gibiy di” diyor. Dorman’ın bu sorgulamada ki en derin referansı ise babaan nesi. Almanya’dan son Kindert ransport’la kaçabilmiş bir Holokost kurtulanı olan babaannesi, ona çocukluk anılarını aktarırken sokakta “Yahudi! Yahudi! Yahudi!” diye bağırılarak sokaklardan ko valandığını aktardığı sahne bugün Dorman’ın operasında yer alıyor. Geçmişin bağırışları Dorman’ın operasından yükseliyor. Bu tür ha tıraların, Dorman’ın müzikle olan ilişkisini yalnızca estetik değil, etik bir zemine de taşıdığı muhakkak. Dorman operasında Wagner’i değil, onun etrafında oluşan kül tü ve bu kültün tarih boyunca ta şıdığı politik ideolojileri merkeze alıyor. Operada yalnızca tarihsel figürler değil, kolektif belleğin ta nıkları da sahne alıyor. Dorman, operasını klasik bir Wagner este tiğiyle değil, neredeyse absürt bir tiyatro yaklaşımıyla kuruyor. Ken di ifadesiyle bu bir “anti-Wagner operası.” Zira Wagner’in izleyiciyi tanrıların ve kahramanların mi tik evrenine sürükleyen dünyası nın aksine, bu opera karakterlerini teşhir ediyor, eleştiriyor ve yer yer alaya alıyor. Eserde yalnızca Wagner’in ha yatı değil, onun çevresinin de yoz laşmışlığı, ideolojilere duyduğu hay ranlık ve bu kültün zamanla Na zizm’e evrilen karanlıkla ilişkisi de sorgulanıyor. Dorman’ın anlatısı, kutsal sayılan bir mirası sahne üze rinde parçalarına ayırıyor. Diğer taraftan Wagner’in yalnız ca müziği değil, mirasının taşındı ğı aile yapısı da oldukça tartışmalı. Bestecinin ölümünden sonra bu mi ras, ailesi ve özellikle Bayreuth Fes tivali çevresinde şekillenen bir ‘Wag ner kültü’ halini aldığı biliniyor. Ne var ki, bu kült, yalnızca müzikle de ğil, ideolojiyle de yoğruluyor. Wagner’in eşi Cosima Wagner, kocasının mirasını neredeyse dog matik biçimde koruyarak Bayreuth Festivali’ni sanatsal bir merkezden çok, siyasi muhafazakârlığın bir üs süne çevirir. Wagner’in ölümünden sonra Wahnfried adını taşıyan ev bir sembole dönüşür. Cosima’nın mirası, Bayreuth’ta yalnızca müzi kal değil, ideolojik bir tutarlılığı da zorunlu kılar. Bu yapının en karan lık figürlerinden biri, Wag ner’in evlilik dışı kızı Eva ile evlenen İngiliz asıllı Houston Stewart Cham berlain’dir. Chamberlain, Aryan ırkının üstünlüğü nü savunan bir antisemit olarak Adolf Hitler’in de ilgisini çekmişti. Zaman la yazdığı metinler, Nazi ideolojisinin kültürel ze minlerinden biri hâline geldi. Dorman’ın operasın da Chamberlain sahnede “Yahudi, Yahudi, Yahudi!” nidalarıyla çevreleniyor. Bu dramatik sahne, yal nızca bir tarihsel an değil, belleğin bugün hâlâ kana yan bir noktasına da do kunuyor. Peki, Wagner ailesin den ‘çürümeden’ kalabi lenler oldu mu? Bu soru yu Dorman da soruyor. Cosima’dan Chamberla in’e, Eva’dan Siegfried’e uzanan aile zinciri, nere deyse tümüyle ideolojik bir kapanmanın temsilci leri ile dolu. Bu soru için Dorman, “Sanırım sadece Siegfried’e biraz empa ti duyulabilir” diye cevap vermiş. Bestecinin oğlu Siegfried, büyük umutlarla yetiştirilmiş, ancak muhte melen eşcinsel olduğu için aile tarafından dışlanmıştı. Bayreuth Festivali’ni dev ralan kuşaklar, müzikten çok mirasın politik kontro lüyle ilgilendi. Wagner, bugün İsra il’de resmi bir sansür uy gulanmaksızın dondurul muş bir figür. Oysa Dor man’ın da belirttiği gibi, “Bugün İsraillilerin çoğu Alman arabaları sürüyor, Alman çamaşır makineleri kullanıyor ve bu ürünle ri üreten şirketlerin çoğu vaktinde Nazi aygıtının bir parçasıydı.” Bu açıdan yaklaşıldığında bir nokta da Wagner ile de yüzleş mek, hesaplaşmak kaçı nılmaz bir sanatsal zemin olarak duruyordu. Bu zeminde yükselen Avner Dorman’ın Wah nfried operası, sanatın hesaplaşma kapasitesi ne güçlü bir örnek. Wag ner’i yok saymıyor; ancak onunla yüzleşiyor. Müzi kal mirasın estetik olduğu kadar politik de olduğunu hatırlatıyor. Belleği sil meden, bastırmadan, ona sahnede yer açıyor. Zira sanat, yalnızca güzelliği değil; geçmişin yükünü de taşır. Ve bazen bir opera, yalnızca bir hikâyeyi değil; bir halkın sesi hâline gelir.