Bir kitap yorumu: YANILGI

´Yanılgı´ bir varoluşsal romanı olarak dikkat çekici bazı özelleri içeriyor. Romanın yazarı İrène Nèmirovsky, 1903 yılında Kiev´de varsıl bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Çocukluk yaşamı bolluk ve bereket içinde geçer. 1926 yılında kendisi gibi varsıl bir ailenin çocuğu, Rus bankacı Michel Epstein´le evlenir. O güne kadar yaşamları güzel ve rahattır. Ancak Nazilerin iktidara gelmesiyle her şey değişir. Karı koca hemen güneybatı Fransa´ya kaçarlar. Ne yazık ki Naziler onları orada da bulur ve henüz 39 yaşındayken Nèmirovsky´nin yaşamı o uğursuz Auschwitz´de son bulur. Birkaç ay sonra da kocası terenle gönderilir ve aynı yazgıyı o da, o lanetli kampta paylaşır.

Sanat
24 Nisan 2024 Çarşamba

Tufan Erbarıştıran

‘Yanılgı’, yazarın 23 yaşındayken yazdığı ilk roman. Eser, İrène Nèmirovsky ile Michel Epstein çiftinin Fransa’nın güneybatısındaki bir sahilde tanışmasıyla başlar, savaş gazisi Yves Harteloup ile her zaman rahat yaşamış olan Denise Jessaint arasında devam eder.

Roman ilginç bir biçimde daha ilk sayfalarda cenneti andıran doğa güzelliklerini yansıtır. Bu doğal güzellikler kısa bir süre sonra cehenneme dönüşecektir…

Yazar, bu iki karakteri kurgularken bir yandan onları tanıtıp, öte yandan dönemin toplumsal gelişmelerini anlatmaktadır. İki karakterin kendilerine özgü kişilikleri vardır. Yves doğaya ve sessizliğe hayrandır. I. Dünya Savaşı’nda yaşadıklarını unutmaya yönelik bir dışavurumdur bu.

“Hava çok güzel, dedi Yves kendi kendine yüksek sesle, sanki hâlâ ortaokullu bir çocukmuş da bütün hazzı ve tasası hava durumuna bağlıymış gibi.” (s.2)

Dönemin bohem Paris’inde yaşamayı sevmiştir. Kadınlarla eğlenir, gece kulüplerine gider ve geçmişini unutmaya çalışır. Aslında bu yaptığı sadece kendinden bir kaçıştır… Cebinde çok para olmasa da umurunda değildir. Ancak bir süre sonra parasız kaldığında yaptıklarının yanlış olduğunu anlamaya başlar.

Bir gün Yves Harteloup, arkadaşı Jessaint’le karşılaşır. İki dost, eski günlerden konuşurken yanlarına gelen Jessaint’in karısı da (Mrs Denise) sohbete katılır. Bu yakınlaşma kısa sürede tutkulu bir aşka dönüşür. Kocasının sık sık çıktığı iş seyahatlerinde Denise, Yves ile buluşur. Aralarında kuvvetli duygusal bir çekim başlamıştır.

Tatil beldesindeyken Denise ansızın ortalıklarda görünmez. Yves telaşlanır ve onu aramaya başlar. “Sakinleşmek için bütün iradesini kullandı ve utanmış, sersemlemiş halde, tepeden tırnağa titreyerek kalakaldı.” (s.27) 

Denise kaybolduğu gibi ansızın ortaya çıkar ve aşkları kaldığı yerden devam eder.

Denise şımarık, biraz hoppa, varsıllığın verdiği ekonomik güçle istediğini satın alabileceğini zanneden bir kadındır. “Denise sabahları dekolte elbisesiyle, boynundaki elmaslarıyla otelin holünde belirdiği zaman, plajdaki erkeklerin bakışları onu hiç mi hiç huzursuz etmiyordu.” (s.35)

Denise’in özgüveninin yüksek olması, bedenini teşhir etmesi ve bundan haz duyması roman boyunca karşımıza çıkar. Onun gösterebileceği tek varlığı ya kocasının para gücü ya da bedeninin güzelliğidir. Bunun dışında hiçbir özelliği yoktur. İki âşık Paris’te gizlice gezerlerken Denise her zaman çılgın ve erotik duygulardan hoşlanmaktadır. Yves ona katılsa bile bazen geri çekilmek zorundadır. Ekonomik gücü onunla kıyaslanamayacak kadar düşüktür ve bu da ona acı vermektedir. Paris’in altını üstüne getirirler; çılgınlar gibi eğlenirler. Denise ilk kez bu kadar mutludur. Annesi Madam Francheville, onun bir başkasına âşık olduğunu anlamıştır; bu konuda yorum yapar:

“Senin sabahtan beri onun en hoşuna gidecek elbiseyi seçmekten başka hiçbir derdin olmamış, o ise ekmeğini kazanmak için bütün gün ter döktükten sonra dertli, yorgun, canı sıkkın, sinirli… Bir de anlaşamamanıza şaşırıyorsun!”

Yazar, Madam Francheville’in ağzından bu ikilinin iki ayrı dünyada yaşadığını anlatır. Denise, tipik bir genç kız gibi lüks giyinmekten hoşlanan, sürekli gezmek ve para harcamak isteyen biridir. Yves ise ailesinden fazla bir şey kalmadığı için çalışmak zorundadır. İkisinin ekonomik kazançları arasında dağlar kadar fark vardır. Ayrıca sosyal statüleri de bir araya gelemeyecek kadar farklıdır.

İkisinin arası zamanla açılır ve bir soğukluk girmeye başlar. Yves, toplumdaki dejenere yaşantıyı gördükçe kendinden bile tiksinir. Kadınların anormal derecede boyanmaları, gereksiz yere pahalı takılar takmaları, bedenlerini beğendirebilmek için yarı çıplak gezinmeleri karşısında iyice sıkılmıştır artık. Bir araya gelmelerinin gereksiz ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini anlamıştır. Üstelik arkadaşının karısını baştan çıkarmıştır. Bu da ona yoğun bir suçluluk duygusu yaşatmaktadır. Paris’in görkemli gece yaşantısı, başına buyruk kadınların ve erkeklerin erotik şakalarla yüklü sohbetleri ona göre değildir. O eski bir askerdir ve böyle bir yaşantıyı daha fazla kaldıramaz. Denise ise hiçbir şeyin farkında değildir. Kocasının sağladığı ekonomik güç sayesinde Yves’e biraz yardım eder ama bunun karşılığını onunla beraberliğinin devamı için yaptığını da sezdirir. Onun koluna girip Paris’in kafelerinde oturup kahve içmek, ağaçların altında şehvetle öpüşmek, beraberce şarkılar söylemek yeterli gelmektedir. Kendisinin böyle bir yaşam anlayışı vardır. Sadece kendi zevkini düşünmektedir. Ona mutluluk tattıran her ne varsa dalından koparıp kullanmaktadır.

İrène Nèmirovsky, böyle bir ikiliyi bir araya getirerek toplumun katmanlarını yansıtır. Paris’in sosyal yaşantısının içindeki kıskançlıklar, gizli aşklar, gece eğlenceleri, ağaç altlarında öpüşmeler ile sanal bir gerçekliği imliyor.

Nèmirovsky nereden bilecektir ki, bu toplumsal katmaları yansıtırken kısa bir süre sonra kendisi ve kocası, o ölümcül kamplarda yaşamlarını kaybedecektir…

 

YANILGI

İrène Nèmirovsky

Çeviri, Berna Günen

İş Bankası Kültür Yayınları

Roman, 2023,133 sayfa

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün