İzmir´in yeni kitapları

Biliriz ki İzmir´de her zaman güzel şeyler olur. Kültür, sanat, tarih adına yine güzel şeyler olmaya devam ediyor. Bunlardan biri İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi. İzmir Sefarad Kültür Festivali, pırıl pırıl onarılan sinagoglar ve heyecanla beklenilen yepyeni kitaplarla çok kıymetli meyveler veriyor. İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi´nin son meyvesi ise raflarda yerini alan çok değerli eserler…

Söyleşi
4 Ocak 2024 Perşembe

Aslıhan Karay

Proje kapsamında Siren Bora ‘İzmir Yahudi Basını’ ve ‘İzmir Yahudi Toplumunda Kadın’ kitaplarına imza attı. Sayın Siren Bora ile röportajda son derece engin bir bilgi birikimi ile karşılaştım ve çok şey öğrendim. Bakınız nasıl ve neler?  

İZMİR YAHUDİ BASINI

Kitabınızı hazırlamaya nasıl başladınız? 

1994 tarihinde Tarih Toplum Dergisi’nde bir makalem yayınlandı. Adı, “İzmir’de Yahudi Basınının Oluşumu – İlk Yahudi Gazetesi Üstad”. Esasen adı “İzmir’de Yahudi Basınının Oluşumu – İlk Türkçe Yayınlanan Yahudi Gazetesi Üstad” olmalıydı. Çünkü dergiye bu şekilde teslim etmiştim. Başlığı, onayımı almadan kısaltmışlardı. Kısaltma sonucu, tamamen farklı bir anlam ifade edecek şekle dönüştü. Makalenin basım tarihinden de anlaşılacağı üzere, İzmir Yahudi basınına ilişkin araştırmalara 1994 yılından önce başlamıştım. 1993’te Kudüs’teydim. Yaz aylarını, Kudüs İbrani Üniversitesi Milli Kütüphane ve Kudüs Ben Tsvi Enstitüsü’nde araştırma yaparak geçirdim. İzmir Yahudi basını hakkında epey doküman topladım. Gerçi İstanbul, İzmir, Selanik ve Edirne’de yayınlanan Yahudi gazetelerinin büyük bir bölümüne yıllarca ulaşılamadığı için bu arşivlerden edindiğim dokümanlar arasında eksiklikler vardı. Gazete ve dergilerin, ailelerin uhdesinde yıllarca saklı kalması, yangın, savaş ve kitlesel göçlerden dolayı ortadan kaybolması sebebiyle; ben dahil pek çok akademisyen, Osmanlı Yahudi Basınına ilişkin yıllarca, spesifik ve derli toplu bir çalışma yapma olanağı bulamadı. Adını yukarıda zikrettiğim makalem örneğinde olduğu gibi hepimiz, o zaman arşivlerde bulunan sınırlı sayıdaki nüshalardan faydalanarak kısa makaleler yazabildik. Nihayet son yıllarda, Kudüs İbrani Üniversitesi Kütüphanesi tarafından, Osmanlı ve Türk Yahudi Basını hakkında kapsamlı ve düzenli bir katalog/arşiv oluşturuldu. Her ne kadar günümüze ulaşan gazetelerin pek çoğunun tipografik kalitesi zayıf olsa da gazetelerdeki bazı makaleler, okuyucular tarafından kesildiği için kimi sayılarda maddi bir bütünlük bulunmasa da, nihayet otuz yıl sonra, İzmir Yahudi Basını hakkında kapsamlı bir kitap hazırlama olanağı buldum. Fakat özellikle altını çizerek belirtmeliyim, bu kitabın yazım ve basımını sağlayan baş aktör, İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi Koordinatörü Nesim Bencoya’dır. Eğer Bencoya, AB tarafından finanse edilen Cultural Wealth of İzmir-Sustaining Jewish Heritage Projesi kapsamında, bu kitabı yazmamı teklif etmeseydi, daha kaç yıl beklerdim bilemiyorum. Bu yüzden Nesim Bencoya’ya teşekkür borçluyum. Dolayısıyla kitabım, İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi Koordinatörü Nesim Bencoya, İzmir Yahudi Cemaati Vakfı ve benim ortak çabamızın eseridir diyebilirim.

 

Kaynaklarınız nelerdi? Araştırmalarınızı nasıl yaptınız? 

İlk soruyu yanıtlarken, faydalandığım iki arşivin adını vermiştim. Başvurduğum diğer önemli arşiv, İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşividir. Bu arşivde, İzmir’de Yahudi basın organlarının yayınlanması için yapılması zorunlu başvurulara ve onlara verilen yanıtlara ilişkin belgeler yer alır. Ayrıca, basın yayın organlarının yayınına ve denetimine ilişkin düzenlemeler ve değişiklikler mevcuttur. Bunları da kitabım için arşivime ekledim. Alliance’ın İzmir’deki faaliyetlerinin başladığı 1870’li yıllardan itibaren Paris Merkez Büro’ya gönderilen raporların ve mektupların korunduğu Paris Alliance Israélite Universelle Arşivi’nden faydalandım. İzmir’in yerel Osmanlıca Basınında Yahudi gazeteleri hakkında yayınlanan haber ve makaleleri takip ederek kitabımın arşivine ilave ettim. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Türk Yahudi Basın Tarihine ilişkin makalelerin ve kitapların pek azı Türkçedir. Bu eserlerin büyük bir bölümü, İbranice, Ladino, İngilizce ve Fransızcadır. Mevcut iki Türkçe kitaptan biri, Nesim Benbanaste’nin ‘Örneklerle Türk Musevi Basınının Tarihçesi’ (1988); diğeri ise, Naim Güleryüz’ün ‘Türk Yahudi Basın Tarihi’dir (2015).  Fakat ne yazık ki, her ikisi de kapsamlı bir envanter çalışmasından öteye gitmemiştir. Osmanlı Yahudi basınından örnekler vererek Osmanlı Ladino Edebiyatı hakkında ayrıntılı bir değerlendirme yapan Olga Borovaya’nın ‘Modern Ladino Cultura’ (2012) başlıklı eseri, akademik bir çalışma olup, aynı zamanda, Osmanlı Ladino basınına ilişkin sağlıklı bir perspektif sunar. Fakat doğal olarak, Fransızca, İbranice, Türkçe yayınlanan Yahudi gazetelerinin sadece adlarından söz etmektedir. Öte yandan, İstanbul, İzmir, Edirne ve Selanik Yahudi basınına dahil gazetelerden sadece birini ya da ikisinin değerlendirmesini yapan İbranice, Fransızca ve Ladino makaleler mevcuttur. Ben de Osmanlı Yahudi basını ve İzmir Yahudi gazeteleri ile dergileri hakkında kaleme alınan ne kadar makale ve kitap varsa, hemen hepsine ulaşıp okudum.

Yazarken nasıl bir yöntem izlediniz? Bu yöntemi seçme sebebiniz nedir?

Kitabım, İzmir Yahudi Basını hakkında, ileride yapacağım araştırmaların bir başlangıcı niteliğinde. Bu sebepten ötürü önce, süreli yayınların ortaya çıkış hikâyesini araştırdım ve Antik dönemden itibaren geçirdiği evreleri ele alıp periyodik bir anlatım planı uygulamayı tercih ettim. İÖ 586 tarihinden itibaren, Akdeniz Havzasındaki coğrafyalara göç edip yerleşen Yahudi toplulukları ilk süreli yayınlardan kağıdın keşfine, kağıdın keşfinden ciltleme faaliyetine, matbaanın keşfinden basım yayına değin, dünya kültürel faaliyetlerinin her evresine bizzat şahit olmuşlar. Bir bölümüne de katkıda bulunmuşlar. Hatta şu saptamayı da yapabilirim; Yahudi diasporasının kültür tarihi ile dünya kültür tarihi arasında karşılıklı etkileşime dayanan bir ilişki mevcut. Sözgelimi, 9. yüzyılda elle yapılan ciltçilik mesleği, Gerona Yahudilerinin tekelindeydi. Gerona’da gelişen ciltçilik faaliyeti, Geronalı Yahudi ciltçiler vasıtasıyla, İtalya, Almanya ve Balkanlara taşındı. 13. ve 14. yüzyıllarda, Akdeniz Havzasındaki kağıt ticareti Katalonya ve Mayorka Yahudilerinin tekelindeydi. İzmir’de kurulan ilk matbaa, İber Yarımadasından Livorno’ya gidip bir matbaa kuran, sonra bu matbaayı İzmir’e taşıyan Gabay Ailesinin eseriydi. İzmir’de yayınlanan Yahudi gazetelerinin neredeyse tümü, İber Yarımadasından ayrıldıktan sonra Livorno’ya yerleşen; buradan dolaylı yolla ya da doğrudan İzmir’e gelen Livorno Yahudileri tarafından çıkarılmıştı. Kısacası, beşeri kaynak Yahudi diasporasıdır. İber Yarımadası ve İtalya kökenli Yahudilerdir. O halde, İzmir Yahudilerinin kültürel ve ekonomik faaliyeti, Diaspora’nın göç güzergâhları ve tüm Akdeniz limanları dikkate alınmadan değerlendirilemez. Öte yandan, Yahudi cemaatinin kültürel faaliyeti, bir tarihçi perspektifiyle, özellikle de bir Yahudi tarihçisi perspektifiyle ele alınmadan izah edilemez. Peki, nedir bu tarihçi perspektifi? Öncelikle, Osmanlı Devleti’nin, İzmir’in, Osmanlı Yahudi Cemaati’nin ve İzmir Yahudi Cemaati’nin tarihi çok iyi bilinmelidir. Sonra bu cemaatlerin, 19. yüzyıl boyunca geçirdiği siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel evrelerin ayrıntılarından kentte, ülkede ve dünyada meydana gelen felâketlerden ve yol açtığı değişimlerden haberdar olunmalıdır. En son, İzmir Yahudi gazetelerinde yayınlanan makale ve haberler, bu bilgiler ışığında ele alınmalı, karşılaştırılmalı, yorumlanmalı ve değerlendirilmelidir. İzmir’de yayınlanan Yahudi gazete ve dergilerinin yayın hakkına sahip gazetecilerin büyük bir bölümü matbaa sahibidir. Esasen, bir süreli yayının basılabilmesi için de bir matbaaya ihtiyaç vardır. Kitapta, İzmir’de kurulan Yahudi matbaalarının tarihçesine ayrı bir bölüm ayırdım. Kitabın kaynaklarını temin etme, okuma, tasnif ve yazma süreci iki yıl sürdü. Fakat avantajlıydım çünkü 1993’ten beri bu konuya ilişkin araştırma yapıyor; belge ve bilgi topluyordum. 

Kitabınızı hazırlarken zorlandığınız konular oldu mu? 

Bazı zorluklarla karşılaştım. Bunların ilki, arşivimdeki eksikliklerin tamamlanması süreciydi. Bu konuda, Kudüs İbrani Üniversitesi Milli Kütüphane mensupları çok yardımcı oldu. Eksik olan Ladino, Fransızca ve İbranice gazete ve dergilerin tümünü oradan temin ettim. Özellikle, Zmira Reuveni, Olga Zemnukha ve Yael Franklin’e yardım ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. 

Karşılaştığım ikinci zorluk, çok dilli bir topluluğun, çok dilli basın organlarını inceleme ve yazma aşamasıydı. Bu topluluğa ait gazete ve dergilerde, ağırlıklı olarak, dört farklı dil ve alfabe kullanılmıştı: Ladino, İbranice, Fransızca ve Osmanlıca dilleri; Raşi, İbrani, Latin ve Arap alfabeleri… Raşi, İbrani, Latin ve Arap alfabelerini okuyabiliyordum. İbranice, Fransızca ve Osmanlıcayı anlayabiliyordum. Sadece Ladino bilmiyordum. Bu yüzden kitabımı yazmaya başlamadan önce Oxford School of Rare Jewish Languages’te Ladino eğitimi aldım. İki senelik eğitim sonucu, Ladino’yu mükemmel mi öğrendim? Hayır. Hala başlangıç aşamasındayım. Okuyabiliyor ve okuduklarımın bir kısmını anlayabiliyorum. Çalışmaya devam ediyorum. Kanımca, bu dili/jargonu kim mükemmel biliyorum derse hatalı bir saptama yapmış olur. Bu dil, coğrafi farklılıklar içerir. Hala akademisyen ve araştırmacılar arasında, bu dilin adına ve tanımına ilişkin bir fikir birliği dahi mevcut değil. Dil midir, lehçe midir? Hangi adla tanımlanacaktır? Judaismo mu? Judeo İspanyol mu? Ladino mu? Halen, bu soruların kesin bir yanıtı verilmedi.

Üçüncü zorluk ise, süreli yayınların kendine özgü özellikleri sebebiyle, değerlendirmeleri esnasında karşılaşılan bilgi kıtlığıydı. Bu yüzden, tıpkı diğer araştırmacılar gibi, yazım sırasında, çoğunlukla belirsizliği ifade eden sözcükler, tamlamalar, sıfatlar kullanma zorunluluğuyla karşı karşıya kaldım. Nitekim, kitabımın bazı bölümlerinde, bu tarz ifadelere rastlayacaksınız.

Bu süreçte neler hissettiniz, sizi en çok neler etkiledi? Sizi şaşırtan bilgiler edindiniz mi?

Akdeniz Havzasında yaşayan Yahudi topluluklarının entelektüel birikimine ilişkin öğrendiklerim beni hiç şaşırtmadı. Bir bölümünü kitabımda paylaştım. Böylesine zengin kültüre sahip bir topluluktan ve tarihinden öğrendiklerim ve öğrenmeyi umduklarım o kadar çok ki… Kendimi şanslı ve ayrıcalıklı hissediyorum. Bu yüzden, sürekli çalışıyor, araştırıyor ve okuyorum. Bu yüzden, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarından itibaren, Cumhuriyet’in eşit vatandaşları oldukları ilan ve iddia edilen Yahudilerin, dini inanç ve etnisite farkından dolayı yetkililer tarafından dışlanmasını, hor görülmesini ve çifte standart bir uygulamayla mağdur edilmesini büyük bir hayret ve esefle karşılıyorum. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna katkıda bulunan Yahudilere, bir ulus devlet kurma uğruna “misafir” muamelesi yapılmasını kınıyorum. Halbuki bir arada ve eşit koşullarda mesai yaparak, eğitim, ziraat ve ticaret sektörlerinde yüzyıllara varan engin birikim ve deneyimlerinden faydalanılabilir; İzmir dahil pek çok kentle birlikte ülkenin kalkınması ve gelişmesine bizzat katkıda bulunmaları sağlanabilirdi. Yazık. Ne büyük kayıp…

Bu kitap yeni araştırma konuları doğuracak mı?

Bugüne değin, İzmir Yahudi gazeteleri hakkında pek çok makale kaleme alındı. Ancak spesifik olarak, İzmir Yahudi Basınını ele alan bir kitap mevcut değildi. Sadece, basılmamış İbranice bir doktora tezi mevcut. İzmir Yahudi Basınına dahil bazı gazete, gazete ekleri ve gazeteciler hakkında Henri Nahum, David Bunis, Elena Romero, Julia Phillips Cohen, Sarah Abrevaya Stein, Elyezer Papo ve Dov Cohen tarafından kaleme alınan İbranice, İngilizce, Ladino ve Fransızca makaleler, son derece değerli çalışmalar. Fakat bu araştırmalar, İzmir Yahudi gazetelerinden sadece bir ya da ikisinin veya yayınlanan eklerinden birinin kısa bir tanıtımını yapmaktan öteye gitmiyor. Ayrıca, Israel Science Foundation tarafından desteklenen, David Bunis tarafından yürütülen Alexandre Benghiat ve edebi faaliyetleri hakkında devam eden bir proje mevcut. Bunlara rağmen, İbranice, Türkçe, Fransızca ya da Ladino basılan İzmir Yahudi gazetelerinden herhangi birini ele alarak, başlangıçtan kapanış tarihine dek yayınlanan tüm sayılarını inceleyen ve tek tek değerlendiren bir çalışma yapılmadı. Halbuki, Osmanlı’nın geçirdiği siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerin İzmir ve İzmir Yahudi Cemaati üzerindeki yansımalarını konu alan tüm makale ve haberlerin tasnifi son derece önemli. Bu makale ve haberlerin çevirileriyle birlikte birer listesi verilmeli; editör ve yazarlarının tümünün tanıtımı yapılmalıdır. Etik eserler, macera ve aşk hikayeleri; dini literatüre dahil yazı ve maniler tercüme edilmeli, tanıtılmalıdır. Her gazetenin genel yayın politikası, kapsamlı değerlendirmelidir. Hatta sadece İzmir değil; İstanbul, Selanik ve Edirne Yahudi basın organları için de aynı çalışmaların yapılması gerektiğinin altını özellikle çiziyorum.

İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi Genel Koordinatörü Nesim Bencoya:

“İzmir Musevi Cemaati Vakfı’nın proje ekibi tarafından yürütülen ve AB fonu tarafından finanse edilen İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi kapsamında somut ve somut olmayan kültür mirasımızın sürdürülebilirliği için çalışıyoruz. 

Bu amaca ulaşmak için bir yandan somut kültür mirasımızı tarihi sinagoglarımızı restore ederek korumakta ve ‘İzmir Yahudi Kültür Mirası Mahallesi’ni yaşatmakta, diğer yandan somut olmayan kültür mirasımızın Türkiye ve dünya kültür mirası sahnesinde layık olduğu yeri alması ve sürdürülebilirliği için çalışmaktayız. Bu bağlamda, kültür mirası literatüründe yer almak ve bu literatürü zenginleştirmek adına AB fonu tarafından finanse edilmiş dört kitap yayınlıyoruz. Bu kitapların her birinin gelecekteki İzmir Yahudi Kültür Mirası araştırmalarına ışık tutacağına inanıyoruz.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün