Bir hayırsever sembol: Moris Bencuya

İzmir´in büyük hayırseveri, Musevi Cemaati eski başkanlarından, herkesin dostu, Büyük Altaylı ve Beşiktaşlı Moris Bencuya´yı 26 Mayıs´ta kaybettik. Eşi Pola hanımefendiye, evlatlarına, İzmir Musevi Cemaati mensuplarına başsağlığı dileriz. 500.Yıl etkinliklerine eşsiz desteği olan Moris Bencuya´yı sevgiyle hatırlayacağız.

Toplum
31 Mayıs 2023 Çarşamba

Yaşar Aksoy*

Öncelikle Altay’ın, sonra tüm İzmirlilerin, Musevi Cemaati’nin ve Ege Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (ESİAD) sevgilisi; hoşsohbet, sevimli, toplumsal hizmet heyecanı taşıyan Moris Bencuya, örnek bir İzmirli işadamımız idi.

Moris Bencuya, 1934 Karataş doğumlu bir İzmir çocuğudur. Dedeleri 1375’te İspanya’dan Anadolu’ya göç etmiş, Manisa yangını yüzünden 1923’te İzmir’e gelerek Karataş’a yerleşmişti.

10 yaşındaki Moris, babasının Hisarönü’ndeki nalbur dükkânında çalışmaya başladı. O tarihten itibaren ‘dünyada yaşanacak en güzel yer’ olarak tanımladığı İzmir ve Çeşme’de soluk alarak, iş dünyasının içinde saygın bir yer kazandı. Yenişehir İnşaatçılar Çarşısındaki işyerinde çelik ve galvaniz boru ticaretiyle uğraşan Moris Bencuya, İzmir Musevi Cemaati’nin başkanlığını ve ESİAD’ın (Ege Sanayici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu üyeliğini yaptı.

İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca bilen Bencuya, tipik bir İzmirli olarak, çok sevimli ve sıcak, hoşsohbet, kibar, gerçek burjuva ve yardımsever bir portre çizdi. İki evlat, beş torun sahibidir.

O, eski Elhamra Sineması yıllarının çocuğudur. Atlı tramvaya binmiş, Karataş sahilinde balık avlamış, Asansör civarında arkadaşlarıyla piyasa yapmış, 9 Eylül kurtuluş günlerinde yüreği coşkuyla parlamış, Pasaport’taki Atatürk heykeline uzaktan bakarken gözleri ıslanmış ve Alsancak’ın parlak yıllarında o semti doya doya yaşamıştır. Dedim ya, o bir gerçek İzmir çocuğudur.

En büyük Altaylı

Ama kendisine sorarsanız, Moris Bencuya’nın en büyük aşkı, Büyük Altay’dır. “Öncelikle Altay’ı, sonra Türk Milli Takımı’nı, sonra Beşiktaş’ı ölesiye tutarım” derdi. Onun Altay aşkı, birçok Altaylıda teşhis ettiğim zengin aşkı değildi; ağırbaşlı, burjuva heveslisi bir soğukluğu onda göremezdiniz. Bencuya tam bir tribün taraftarıydı. Coşar, bağırır, hop der yerinden kalkar, hoppala der oturur, Altay aşkını coşkun bir sel gibi önüne katar götürürdü. Bana da şöyle demekten kendini alamazdı: “Bak Yaşar Paşa, siyah-beyaz renkleri sevdiğin için seni daha fazla severim!”

Yıllarca Altay yönetim kurullarında çalışan, Divan Kurulu daimi üyesi Moris Bencuya, Altay konusu açılınca daima birlik ve beraberlik vurgusu yaparak, Süper Lig’de bir İzmir takımının temsil edilmesi için mesaj verirdi. Altaylı olmanın bir ayrıcalık olduğunun altını çizerdi.

Altay, Milli Lig’deyken, İzmir’de oynanan Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında 65 bin kişinin stadı doldurduğunu, bazen kendisinin bile yer bulamayarak Ahmet Ertem isimli arkadaşıyla saha içinden maç izlediğini söyler; o günlerin üç büyüklere kafa tutan Büyük Altay’ını özlerdi. Hele hele Mennan Pastanesi günlerini hiç unutmazdı. 1955-60’larda Hisarönü’nde Mennan Pastanesinde oturup, başta Hakkı Gürüz olmak üzere, futbolcusuyla, taraftarıyla hep birlikte, Altaylı, Altınordulu, İzmirspor ve Göztepeliler olarak yaptıkları tadına doyum olmaz sohbetleri arar da arardı.

İş dünyasının gururu

 ESİAD’ın dergisinin bir sayısında ana portre olarak Moris Bencuya sunulmuştu. Can Uğur’un söyleşisini zevkle okudum. ESİAD, çok yerinde bir görüşle İzmir’in sevilen portresi, hepimizin sevgilisi Moris ağabeyi genç kuşaklara tanıtmakla bir vefa örneği göstermiştir. Bu söyleşide en dikkatimi çeken bölümü aktarmak isterim:

“Sabahları hep gülerek kalkan bir insanım. Her sabah müzik dinlerim. Klasik müziğe son derece tutkum var. Hindistan’da Hint müziği, Amerika’da Amerikan müziği, Türkiye’de Türk müziği dinlerim.”

İnanır mısınız, Moris Bencuya’nın en büyük özelliği sabahları gülerek kalkmasıydı. Bu yüzden gün boyu hep güler, daha da önemlisi, çevresindekileri de hep güldürürdü. Ciddiyetinde bile matrak bir sihir vardı, kahkahası bol, esprisi halk işi, arkadaşlığı sımsıcak, dostluğu kale gibiydi. Genelde asık suratlı İzmirli büyük işadamlarına hiç benzemezdi. Dedim ya, tam burjuvaydı, ama halkın içindeydi, sıcacıktı.

Aynı zamanda tam bir Avrupalıydı. 2004’te İzmir’i ve ESİAD’ı ziyaret eden AB’nin Genişlemeden Sorumlu üyesi Gunter Verheugen’in yüzüne karşı, “Biz, çoktan Avrupa ana kültürüyle birleştik, temennimiz bir sonraki gelişinizde bizi birer Avrupalı olarak görmenizdir” şeklindeki tarihi konuşması hâlâ hatırlardadır.

Unutulmaz hatıralar

Türkiye Musevilerinin 1492’de Anadolu’ya göç etmesinin 500. yılı kutlamalarında İzmir Komitesinde Moris Bencuya ile omuz omuza çalıştık. Mütevazı bütçemizle ve ailelerin desteğiyle büyük işler başardık. Komite içindeki tek Müslüman bendim. Evlerde günlerce toplanıp, aile dayanışması içinde, komşularımız Musevilerin bu büyük tarihi kutlamalarında vatanımıza yakışır sanat-kültür etkinlikleri gerçekleştirdik. Başta, toprağı bol olsun Başkanımız Jozef Özel, Moris Bencuya, Avram Ventura, Silviya Franko, Jacky Pardo, Sara Pardo, Jacky Pardo, Yusuf Tuvi, Bünyamin Finsh ve ben, komiteyi oluşturuyorduk.

500. Yıl etkinliklerine destek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yüksel Çakmur’a, İzmir Musevi Cemaati Başkanı Jozef Özel ve cemaat başkan muavini Moris Bencuya tarafından şükran plaketi takdimi. (1992)

Neler mi yaptık? Naim Güleryüz ve İlber Ortaylı’nın katıldığı 500. Yılı Anlamak Konferansı, Klasik Türk Müziği’nde Musevi Besteciler Konseri, Yusuf Tuvi’den saydam gösterisi, Suya Türkü konseri, Sara Pardo ile birlikte sunduğumuz ‘Hatırla Beni İzmir’ başlıklı görkemli panel…

Panelde ayakta dakikalarca alkışlanmıştık. Söyleşimizin ilk saatinin sonunda kopan alkışla birlikte aniden sahneye fırlayan Moris Bencuya’nın bize plaketlerimizi takdim etmesi, benim ise “Daha yeni başladık, iki saat daha konuşacağız” deyişim üzerine patlayan ve durmayan kahkaha fırtınasını nasıl unuturum? Moris Ağabey, sahneden aşağı indi, toplantı sonunda bir kez daha bize plaket takdim etti.

İzmir 500.Yıl etkinliklerinde İzmir Musevi Tarihi Paneli konuşmacıları Yaşar Aksoy ve Sara Pardo ile cemaat yöneticileri Jozef Özel, Moris Bencuya ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmail Sivri (ortada). İzmir Türk Amerikan Derneği konferans salonu (1992).

Bu etkinliklerin rüzgârı içinde, önerimiz üzerine, 20 Haziran 1993’te Yüksek Çakmur’un başkanlığındaki belediyemizin restore ettiği Asansör ve Dario Moreno Sokağı açıldı, Moris Ağabey ile omuz omuza idik. Aynı akşam ‘Asansör ve Dario Moreno’ kitabımın imza töreninde, bana ilk kitap imzalatan yine Moris Ağabey oldu.

28 Mart 1997’de ise Asansör’ün yanındaki parka ismim verilirken, yapılan törende boynuma ilk sarılan yine Moris Ağabey idi. Dedim ya; Moris Bencuya hepimizin sevgilisiydi. Onu tanımakla, onunla birlikte İzmir ve Çeşme havasını solumakla gerçekten pek keyif aldık.

Bana hep ‘Yaşar Paşa’ demiştir. Onu çok ama çok arayacağız.

Moris Amca hoş geldin!

Yüzlerce hayır hizmetinden birini anlatalım.

Manisa’nın bir ‘Moris Amca’sı’ vardı. Manisalı Moris Şinasi, bu şehre koskoca bir hastane armağan etmişti. Bizim İzmir’in de bir ‘İzmirli Moris Amcası’ vardır.

İzmirli büyük hayırsever, eşsiz insan ve koyu Altaylı işadamı Moris Bencuya, Çeşme TOKİ evlerindeki ‘Şehit Öğretmen Necmettin Yılmaz İlkokulu’ bünyesinde bir anaokulunu da halkımıza armağan etti.

Sevgili dostum Ilıcalı Moreno Margunato’nun beni götürdüğü sımsıcak törende, okulun müdürü ve Çeşme İlçe Milli Eğitim Müdürü ile de tanışarak hoş ve anlamlı saatler geçirdim.

Anaokulu öğrencilerinin taşıdığı ‘Moris Amca hoş geldin’ pankartları ile karşılanan Moris Bencuya ve eşi Pola Hanım açılış kurdelesini birlikte keserlerken, anaokullu miniklerin keyifli alkışlarını görmeliydiniz.

Çeşme TOKİ Evleri, binlerce dar gelirli ve evsiz vatandaşımızın başlarını sokacak bir daireye sahip olabildikleri bir gerçek toplumsal hizmet projesi olarak belirmiştir. İlk, orta ve lisenin de bu projenin içinde yerleştirilmesiyle, bir tek anaokulu eksik kalmıştı. Üstelik bu evlerde oturanlar gün boyu çalışan düşük ve orta gelirli vatandaşlardı. Gündüzleri çocuklarını güvenle bırakabilecekleri bir mekânları yoktu.

İşte İzmir’in büyük hayırseveri Moris Bencuya bu eksikliği gördü ve 2009’da yine hayır duaları almayı başardı.

Güle güle büyük vatansever Moris Ağabey…

*500. Yıl İzmir Komitesi üyesi

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün