1971 Yılı: Bahribaba Yahudi Mezarlığı (Maşatlık)

“Karşıyaka´dan Konak istikametine giden vapura hiç bindiniz mi?” Eğer bindiyseniz ve sağ tarafta, pencere kenarında oturduysanız, vapur Konak İskele´ye yaklaşırken gözünüze çarpan ilk görüntü, Değirmendağı ve etekleridir. Bugün tarihi göçmen evlerinin ve biçimsiz apartmanların arasında, kentin pek az kalmış yeşil alanlarının küçük bir bölümünü barındıran bu dağ ve etekleri, 1926 yılına değin, İzmir Yahudi Cemaati´nin eski mezarlığıydı. Yaygın olarak, Bahribaba Mezarlığı ya da Maşatlık olarak anılan bu alanın adı, İzmir´in Yunanistan tarafından işgali kesinleştiği zaman, işgali reddeden Redd-i İlhak Heyeti tarafından 14 Mayıs 1919 gecesi hazırlanan bildiride de (Maşatlık Bildirisi) gündeme gelmişti. Ayrıca, 15 Mayıs 1919 sabahı, henüz gün doğmadan binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen işgali protesto mitinginin yeri de İzmir Maşatlık´tı.

Perspektif
2 Kasım 2022 Çarşamba

 

Siren Bora

İzmir’i, Roma, Bizans, Beylikler ve ilk Osmanlı dönemlerinde tasvir eden krokilerde ve haritalarda, kentin küçük bir üçgen alandan ibaret olduğu görülür. İzmir, Kadifekale eteklerinde, bir yelpazenin sapı gibidir. Yelpaze açılır, bir ucu yaklaşık Pasaport, diğer ucu ise, Değirmendağı sınırına ulaşır ve her iki yön de denizde sona erer. Değirmendağı ve arkasında devam eden arazi üzerinde, yapılaşmaya dair bir iz bulunmaz. Dağ, Roma surları aracılığıyla, kentin sınırları dışında bırakılmıştır. İşte, surların dışında bırakılan alan, Maşatlık’tır (Fotoğraf 1). 1590’lardan itibaren yoğun Yahudi göçüne maruz kalan İzmir’de, Yahudi cemaatinin kuruluş tarihi, 1605 ile 1610 arasıdır. İzmir Yahudi Cemaati Nizamnamesi ise, Rabbi Yaşua Azarya Aşkenazi ve Rabbi Yosef Eskapa tarafından 1631 tarihinde hazırlanmıştı. Elimizde bulunan, mezarlığa ait en eski mezar taşı 1646 tarihlidir. Öte yandan, cenaze törenlerini düzenleyen “Heset şel Emet”in kuruluş tarihi ise 1656’dır.  Başbakanlık Arşivinde yer alan 1070 Suğla Sancağı Mukataa Defteri’ndeki bir kayıt da, İzmir Yahudilerine ait bir gur’anın (Farsça گور mezar, گورستان mezarlık), 1658 tarihindeki mevcudiyetini kanıtlar.

17. yüzyılın başıyla 20. yüzyılın başı arasındaki zaman sürecinde, kaç kişinin bu mezarlıkta toprağa verildiğini kimse bilmiyor. Ancak, 1921 ile 1926 tarihleri arasında gerçekleşen mezar nakiller sırasında, kaç mezarın taşındığına ilişkin bir öngörüde bulunulabilir. Çünkü elimde, mezarların taşındığı Bornova ve Gürçeşme Yahudi Mezarlıklarındaki mezar taşlarının envanteri mevcut. Bornova Yahudi Mezarlığına iki mezar taşındı. Salgın hastalıklardan dolayı vefat edip Gürçeşme Mezarlığına defnedilenlerle, bu mezarlığın define açık olduğu 1933 yılına değin, toprağa verilenleri listeden çıkardığım zaman, Maşatlık’tan Gürçeşme’ye taşınanların yaklaşık sayısına ulaşabilirim. “Peki geride kaç mezarın ve mezar taşının bırakıldığını biliyor muyuz?” Hayır. “Peki, 17. yüzyılın başından Maşatlık’ta definin yasaklandığı 19. yüzyılın son çeyreğine değin (1868-1885 arası), kaç kişinin vefat ettiğini biliyor muyuz?” Yaklaşık, 300 yıllık bir zaman sürecinden söz ediyorum. Daima, istikrarlı bir şekilde, İzmir kent nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan İzmir Yahudilerinin, 300 yıllık süreçteki ölüm oranına ilişkin ya da doğum ve ölüm oranlarının yıllara göre dağılımına ilişkin somut bir veri ve bilgi mevcut değil. Sadece, öngörüde bulunulabilir. Kanımca, on binlerce olmalıdır… Çünkü, hem mezarlık arazisi çok geniştir: 1882 tarihinde, mezarlığa ait arazi, 205+49=toplam 254 dönümdür. Hem de, günümüze değin, Değirmendağı’nda yapılan inşaatlar ve tadilatlar sırasında, İbranice mezar taşlarına ve kemiklere ulaşılmıştır. 2013 yılı boyunca, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından İzmir Konak Tüneli Varyant girişinden itibaren yapılan kazılar sırasında peş peşe bulunan yaklaşık iki yüz mezar taşı, İzmir Yahudi Cemaati yetkililerine teslim edilmiştir. Bu sayıya, kazıların başlangıç aşamasında bulunan ve Smyrna Agorası Kazı Evine teslim edilen 25 mezar taşını da ilave edersek (200+25); batıda deniz, Sarı Kışla ve Göztepe yolu, kuzey ve kuzeydoğuda Kemeraltı, İkiçeşmelik ve Ulu Mezarlık, doğuda ise Seydiköy (Gaziemir) ana yoluyla sınırları olan bu eski mezarlık arazisinde, toprağın altında saklı on binlerce mezar taşını öngörmek zor olmasa gerek… 

Maşatlığı gündeme getirmemin nedeni, Central Archives for the History of The Jewish People in Jerusalem’de (Kudüs Yahudi Tarihi Merkez Arşivi) bulduğum Bahribaba Mezarlığına, bu mezarlıktaki mezar taşlarına ve muhtemelen o mezar taşları altındaki kemiklere ilişkin altı fotoğraf. Bu fotoğrafların dosyası içinde, İbranice bir not yer alıyor: İzmir 5.1.71 Makom: Beit HaKıvarot HaYaşan Bahribaba (İzmir 5.1.71. Yer: Eski Yahudi Mezarlığı Bahribaba). 05.01.1971 tarihinde çekilen fotoğrafların hepsinde, İbranice mezar taşlarının görüntüleri var. Ayrıca ilk fotoğrafta, sağdan sola üç kişi yer alıyor: Yami Deron, Şemuel Kohen ve Danon (Fotoğraf 4). Mezar taşları üzerindeki kitabeleri tek tek okudum ve bir envanter çıkardım:

AD

VEFAT TARİHİ

Meir Zakirina(?)

2 Elul 5410 (29 Ağustos 1650)

Şimuel Habib

12 Şevat 5482 (30 Ocak 1722)

Avraham İsrael Pardo

14 Tamuz 5411 (3 Temmuz 1651)

Haham Şlomo Halevi’nin eşi (K?)aruna

6 Nisan 5441 (25 Mart 1681)

Bahribaba Yahudi Mezarlığındaki mezar taşlarının, tedricen, zahiren ve alelacele taşındığı yılları (1921-1926) izleyen gelişmelere kısaca göz atalım: 1922 yangını, kentin büyük bir bölümünü yok ettikten sonra, 1923 yılında, İzmir’in yeniden imarı gündeme gelmişti. Bahribaba Yahudi Mezarlığının taşınma faaliyeti devam ederken 1925’te ve ardından 1950’de, kente ilişkin iki imar planı hazırlandı. İlk plan René Danger’e, diğer ise Le Corbusier’e aitti. 1950 yılına gelindiğinde, her iki planın uygulama aşamaları, II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu ekonomik kriz ortamından dolayı gecikmişti. Ancak adlarını zikrettiğim planlarda, Bahribaba Yahudi Mezarlığı arazisini yakından ilgilendiren öneriler mevcuttu. Nitekim, Karataş ve Karantina’nın üst kısımlarıyla, Eşrefpaşa’dan güneye doğru olan alanlara yeni konut gelişim alanı olarak dikkat çeken René Danger’in önerileri, Halkapınar-Güzelyalı arasındaki kıyı şeridi ile Kadifekale’ye çıkan yamaçlardaki yerleşmelerin bugünkü dokusunu büyük ölçüde etkilemişti. Le Corbusier’in, Konak-Güzelyalı arasında kalan alanların çevresinde yeni konut alanlarının oluşturulması önerisi ise bu bölgede meydana gelecek önemli değişikliklerin başlangıç noktasını oluşturmuştu. Esasen, her iki imar planının hazırlanmasının diğer nedeni, gitgide artan oranlardaki göçmen varlığı ve konut gereksiniminin karşılanmasıydı. Bu yüzden, Karataş ve Karantina’nın üst kısımlarıyla, Konak-Güzelyalı hattında yeni konut alanlarının oluşturulması kaçınılmazdı. İzmir’in ilk Nazım İmar Planı, 1951 tarihlidir. Yarışmada birinci gelen ve belediye imar bürosunca onaylanan bu plan (Kemal Aru, Gündüz Özdeş ve Emin Canpolat Planı), kente gelecek göçmen sayılarına ilişkin öngörüler eşliğinde ayrıntılı hazırlanmıştı. Ancak bu plan da  gecekondulaşmaya ve kentin katlanarak artan büyüme hızına ayak uyduramadı. Böylece, 1972 yılında, ikinci İzmir Nazım İmar Planı hazırlandı. Bir önceki paragrafta vurguladığım gibi, Central Archives for the History of The Jewish People in Jerusalem’de bulduğum Bahribaba Yahudi Mezarlığı’na ait fotoğraflar, 1971 tarihlidir. 1924 ile 1971 tarihleri arasında İzmir’e yönelik iç (Orta ve Doğu Anadolu) ve dış (Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya) göçlerin oranı o kadar yüksekti ki cüz’i miktardaki mezarın naklinden sonra imara açılan Bahribaba mezarlık arazisinin büyük bir bölümünde kaçınılmaz olarak, konutlar ve kamu yapıları inşa edilmişti. Kalan arazinin bir bölümüne önce çocuk parkı yapılmış, sonra kaldırılmış; ayrıca alanın bir kısmı, park olarak (Bahribaba Parkı) düzenlenirken kalan kısmı, orada mevcut İbranice mezar taşlarıyla birlikte, Yahudi mezarlığı niteliğini gayrı resmi olarak korumuştu. Nitekim, gerek 1940’lı yıllara ait İzmir kent içi arazi kullanımını gösteren bir haritada, gerek 1960’lara ait İzmir Tadilatlı İmar Planı üzerinde, yıldan yıla gitgide küçülen Bahribaba Yahudi Mezarlığı alanını rahatlıkla görebiliyoruz (Harita 1, 2 ve 3). Hatta geride kalan bu küçük mezarlık, paylaştığım renkli fotoğrafta Konak’taki tek yeşil alan olarak hemen göze çarpmakta (Fotoğraf 3).

Sonuç ve Değerlendirme:

1971’e ait fotoğraflardan birinde yer alan Şemuel Kohen, İzmir’de More (Öğretmen) unvanıyla tanınan, sevilen, son derece saygın bir din adamıydı. Ruhu şad olsun…More’nin fotoğraftaki varlığından anlaşıldığına göre, Bahribaba Mezarlığından geride kalanları gören ve fotoğraflarını çeken Yami Deron, Danon ve dördüncü kişi, İzmir Yahudi Cemaati’nin bilgisi dahilinde bu geziyi düzenlemişti.

Anadolu’daki mevcudiyetinin somut verilerle 2600 yıl geriye tarihlendirilmesinden dolayı, yarımadanın hayatta kalan en eski yerleşik topluluğu olarak tescillenen Yahudilerin İzmir’deki varlığı, 2000 yıl öncesine uzanmaktadır. İzmir’in tarihini bilmeyen ‘bazı amatörler tarafından’, İzmir tarihinin ‘küçük bir ayrıntısı’ olarak nitelendirilen Yahudiler, İzmir’deki 2000 yıllık tarihsel geçmişleri bir yana, Osmanlı döneminde, Avrupalı tüccarlarla birlikte İzmir’e ‘liman kent/ticaret kenti’ kimliğini kazandıran ana unsurlardan biridir. Akdeniz’in parlayan yıldızı, nasıl İzmir ise; İzmir Limanının ve ticaretinin parlayan yıldızı da Yahudilerdir. Onlar, Konverso ve Franko adı verilen Portekiz kökenli Yahudilerdi. Bir süre yaşadıkları Livorno ve Marsilya kentlerinden İzmir’e gelip yerleşerek, önceden (15. ve 16. yüzyıllarda) oluşturdukları Akdeniz ticaret ağına İzmir’i de ilave etmişlerdi. Zamanla, Avrupa ülkelerinin İzmir ticaret kumpanyalarıyla yarışacak güce ulaşmışlardır. “O küçük ayrıntıyı”, İzmir tarihinden çıkarın… Bakın, elde ne kalır?…

Gelelim, Yahudilerin İzmir ticaretine verdiği 300 yıllık hizmetle eşgüdümlü bir tarihsel sürece sahip 300 yıllık Bahribaba Yahudi Mezarlığına… Bugün Karşıyaka’dan Konak’a vapurla gelirken, Konak sahilinde gözünüze ilk çarpan Değirmendağı ve eteklerinde, toprak altında, on binlerce İbranice mezar ve mezar taşı saklıdır. Arşiv niteliğine sahip olan mezar taşları, toplulukların, kentlerin, ülkelerin hatta coğrafyaların nüfus kütüğüdür, kimliğidir, hafızasıdır. Aşağıda, farklı yıllarda, Konak’ta inşa edilen bazı yapıların adlarını paylaşıyorum. Her İzmirli, tarihçesini bilmese bile, bu adlara ve ait oldukları yapılara aşinadır: İzmir Etnografya Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesi, Konak Subay Orduevi, Konak Astsubay Orduevi, İzmir Kız Lisesi, Şato Kütüphane, yıkılan İl Halk Kütüphanesi, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi, Sabancı Kültür Merkezi, İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi, Bahribaba Trafo Merkezi… Adlarını zikrettiğim bu önemli ve çoğunlukla cüsseli yapıların hepsi, eski Yahudi Mezarlığı arazisi üzerine inşa edilmişlerdir. O dağın herhangi bir noktasında, “Burada bir zamanlar İzmir Yahudi Mezarlığı vardı. Ruhları Şad Olsun” levhası gördünüz mü?...

Bir kent, topla tüfekle, bombayla, yangınla, depremle yok edilmez. Yıkılır, yeniden inşa edilir.  Bir kenti tamamen yok etmenin yegâne yolu, kentin hafızasını silmektir…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün