Akademi ve basının gözünden Şalom

Akademi ve basın dünyasının önemli isimleri Şalom´u değerlendirdi.

Toplum
26 Ekim 2022 Çarşamba

Şalom, düşünce hayatımızı zenginleştiriyor - HAKAN ÇELİK

Günümüzde kâğıda basılı gazete ve dergilerle dijital medya arasında çok ciddi bir rekabet söz konusu.

İnsanların bilgi alıp inceleyebilecekleri mecraların sayısı arttı. YouTube bir okyanus gibi büyüyor. İnternet siteleri ve sosyal medyanın en büyük avantajı, hızlı erişim imkânı vermesi. Görsel içerikleri sınırsız şekilde aynı anda sunabiliyorlar. Bu süreçte gazete ve dergileri ayakta tutabilecek, etkinliklerini sürdürmesini sağlayacak en temel unsur kaliteli ve doyurucu içerik.

İşte Şalom Gazetesi, formatını, ‘farklı ve doyurucu içerik’ doğrultusunda geliştiren çok önemli bir yayın organı.

29 Ekim 1947’den bu yana basılıyor.

Ben, Şalom’un iyi bir okuruyum. Başarılı Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas’ın makalelerini, diğer köşe yazarlarını ve Şalom Dergi’yi uzun yıllardır yakından takip ediyorum.

Şalom bütünüyle Yahudi topluluğuna seslenen, içe dönük bir yayın organı değil. Siyasi, ekonomik ve kültürel yelpazesi hayli geniş.

Şalom’un mottosunda “Türk Yahudi basınının tek temsilcisi” ifadesi kullanılsa da aslında çizgisini, etnik bir kimlikle sınırlandırmayan, konuları çok katmanlı ele alan bir yayın organı olarak görüyorum.

İsrail-Türkiye ilişkilerine dair pek çok kritik kulis haberini ilk kez Şalom’da okudum. Bununla sınırlı kalmayıp Suriye, İran ve Rusya’dan ABD ve Avrupa’ya kadar geniş bir alandaki gelişmelere farklı bir bakış getirdiklerini gördüm.

Diğer taraftan Türkiye’deki Yahudi toplumunun gelenek-görenekleri, bayramları, özel günleri ve önem verdikleri konular doğal olarak gazetede geniş şekilde yer alıyor.

Ülkemizde sayıları azalan ve demografik olarak yaşlanan Yahudi toplumunun kendi kültür dünyalarıyla ilgili iletişimde uzun yıllar boyunca Şalom önemli bir yer tuttu.

Bugün özellikle genç kuşak haber alma, dünyayı izleme noktasında çok farklı araçları eş zamanlı kullansa da Şalom, geleneklerini koruyan, prestijli bir yayın organı olarak hayatını sürdürüyor.

Şalom’un bana göre önemli özelliklerinden biri günümüzde kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Ladino diline de sahip çıkması. Ülkemizde ve yakın coğrafyamızda belli kuşaktan Yahudilerin konuştuğu bu dil, farklı kültürlerin kaynaştığı bir bilgi ve kelime dağarcığına sahip. Gazetenin içinde daha çok kültür ve sanat içerikli bir bölüm Ladino dilinde yayınlanıyor.

Bunun dışında gazetenin yayın dili Türkçe.

Şalom’un ana gazetesinin sayfalarında ekonomi, dış politika analizlerinin yanı sıra basketbol, sinema, resim, fotoğrafçılık gibi çok farklı alanlara dair çok güzel yazı ve makaleler karşıma çıkıyor. Aynı zamanda Türkiye entelektüel dünyasının tanınmış bazı isimlerinden oluşan yazar-çizer kadrosu, gazeteye farklı bir tat ve enerji getiriyor. İlginç isimlerle yaptıkları röportajlar çok başarılı.

Derginin başarısı

Şalom Gazetesi’nin kardeş yayın organı Şalom Dergi’yi de çok beğeniyorum. Yayın Yönetmeni Suzan Nana Tarablus ve ekibi iyi bir iş çıkarıyor. Türkiye’de, konu, içerik çeşitliliği, derinlik ve nitelik açısından en iyi içeriği sunan basılı yayın organlarından biri olduklarını düşünüyorum. Kapaklarını da titiz hazırlıyorlar. Grafik ve illüstrasyonlarını da çok beğeniyorum.

Kurulduğu günden bu yana özgün içeriklerle yayın hayatına devam eden Şalom Gazetesi ve Şalom Dergi, ülkemizin kültür ve düşünce hayatını zenginleştiriyor.

Şalom, 75 yıllık tarihiyle sadece ülkemizin değil Avrupa’nın sayılı köklü gazetelerinden biri durumunda. Umarım daha uzun yıllar yayınlarına devam ederler.

***

Şalom’un 75. yılı – PROF. DR. İLBER ORTAYLI

Şalom’la ilk defa 500. Yıl Vakfı’nın faaliyetleri sırasında ilgilenmeye başladım. Faaliyetlere katıldığım için bunlar gazetede haber konusu oluyordu. Şalom’un önemli bir özelliği dış dünyadaki Yahudi basından İsrail’e ilgili aldığı özetlerdi. Bunları okuduğunuz takdirde epey bilgilenirsiniz ve bu özellik bugün de devam ediyor.

Bir önemli özellik daha Şalom, Osmanlı ve Cumhuriyet’in Yahudi tarihiyle bir şekilde ilgi kurup röportajlar yapmakta. Ayrıca bütün semavi dinlerin menşei olan Yahudilik hakkında gayet okunur, öğretici yazılar kaleme alınıyor. Bugüne kadar yaptıkları hizmet takdirin ötesindedir.

75. yılında Şalom’a uzun ömürler ve mensuplarına sağlıklı çalışmalar diliyorum.

***

Şalom: En önemlisi nerede bulacağını bilmek - MURAT YETKİN

Değerli meslektaşım İvo Molinas bana Şalom’un 75. yıldönümü nedeniyle bir şeyler yazmamı önerdiğimde duraksamadan kabul ettim.

Şalom’la tanışmam, 1990’ların başında, BBC World Service Ankara Bürosunda çalışırken Türkiye’deki dini azınlıkların çıkardığı yayınlar üzerine hazırladığım bir dosya vesilesiyle Liz Behmoaras sayesinde oldu. Önemini zaman içinde algıladığımı itiraf etmeliyim. Şalom Türk Yahudi toplumunun iç haberleşmesinin ötesinde toplumlar arası köprüleme işlevini de yerine getiren, ağırlığı cüssesinin ötesinde bir gazete.

Özellikle Türkiye’den İsrail’e göçenlerin sayısı arttıkça siyasi iniş çıkışlardan fazla etkilenmeden -ki hayli zor bir iş olduğunu tahmin ediyorum- iki ülke arasında da güvenilir bir iletişim kanalı işlevini üstleniyor.

Kırk küsur yıldır Ankara merkezli siyasi gazetecilik yapıyorum, iç, dış, güvenlik politikalarındaki gelişmeleri izliyorum ve süreç içinde Şalom’un açık haber kaynaklarımdan biri haline geldiğini söylemeliyim…

Düzenli okuyucusu olduğumu söyleyemeyeceğim; zaten günümüzün hızla değişen temposunda düzenli takipten çok belli bir bilgi gerektiğinde nerede bulacağımı bilmek daha öne çıkıyor günlük çalışmam açısından. O nedenle de haftalık gazeteden çok İvo Molinas idaresinde haber merkezinin kapasitesini ortaya koyan dijital yayıncılığına ve sosyal medya yayınları takibimde. Şalom ağırlıkla Türkiye’nin İsrail, Filistin, İran -son zamanlarda Rusya-Ukrayna, bölgesel ekonomi projeleri, bölgesel güvenlik ve terörizm konularında başvurduğum kaynaklar arasında.

Sadece ses, lisan, kültür değil bilgi çeşitliliğinin de toplumların entelektüel sağlığı bakımından vazgeçilmez olduğuna inananlardanım. Dolayısıyla son dönemde içinde geçtiğimiz entelektüel çoraklığı aşmanın bir yolunun da çok renkliliğe, sesliliğe ve bilgi çeşitliliğine yeniden önem vermekten geçtiğini düşünüyorum. Bu meyanda Şalom’un yaşamasının, devamının da önemi olduğuna inanıyorum.

Şalom’un doğum günü aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin de doğum günü. Gazeteyi 1947’de Cumhuriyet’in yıldönümünde kuran Avram Leyon güzel bir karar vermiş. Nice yıllara.

***

Şalom bir direnişin simgesidir - SOLİ ÖZEL

Şalom Gazetesi pek çok bakımdan bir direniş simgesidir. Kültürel varlığı hem demografik nedenlerle, modernleşmeyle hem de fazla ortalıkta sergilenmesine pek sıcak bakılmadığı için eriyen, eşit yurttaştan çok muhafazaya mazhar bir cemaatin kendini bulduğu bir mecradır. Cemaat mensuplarının, inanç düzeyleri ne olursa olsun, kendilerini benim çocukluğumda daha çok Ladino dilinde, bugünlerde ise zamanın gerçeklerine uyum sağlayarak sayfalarının çoğu Türkçe çıkan bir gazetede bulmaları bu gazeteyle hemfikir oldukları anlamına da gelmezdi elbette. Yıllar içinde giderek daha dışa açık hale gelen cemaatin bu yeni kimliğine uygun olarak fikirler de çeşitlendi. Şalom Gazetesi de aslında hem bu çeşitliliğin hem de cemaatin kabuk değiştirişinin bir aynası oldu.

Şalom aynı zamanda 75 yıl gibi bir süreyle ayakta kalabildiği için de bir direniş simgesidir. Zengin bir geçmişe sahip Yahudi gazetecilik geleneğinin ayakta kalmış son kurumudur. Ortaokuldan terk Avram Leyon’un kurup geliştirdiği, çok uzun zaman ‘kayadez’ geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir gazeteydi. Ama bir gazetecilik etiğine sahip, mesleğin altın kurallarına uymaya çalışan ve özveriyle yayına katkıda bulunarak biraz da o deneyin içinde pişmiş kıymetli yazarları yetiştirmiş bir mektepti aynı zamanda.

Bir zamanların “aman etliye sütlüye karışmayalım”, her türlü resmi çizgiyi zorlamayalım tedbirliliği yıllar içinde daha cesur, hatta yer yer cüretkâr bir çizginin benimsenmesine de yol açtı. Türkiye, Soğuk Savaş’ın ardından 1990’lı yılların kimi zaman dehşet veren günlerinde garip şekilde medyasında zengin bir çeşitliliğe kucak açarken, Şalom Gazetesi de kendisini değişen çağa, dönüşen cemaatin taleplerine uydurarak kalıp değiştirdi. Cemaat gazetesi kimliği bunun içerdiği tüm kısıtlara karşın yumuşadı. Rahmetli Bensiyon Pinto’nun deyişiyle ‘geniş toplum’da da yankı bulacak yazılar, söyleşiler gazetede yer bulmaya, farklı görüşler, Türkiye’yi ve dünyayı ilgilendiren konularda yetkin, özgün yorumlar yayınlanmaya başladı.

Hiyerarşinin tepesi erkeklerde kalsa da Şalom kadınların hazırladığı, büyüttüğü, renklendirdiği bir gazete haline geldi. Bu bakımdan da Türkiye medyasının genelinden ayrıştığını düşünüyorum. Belki de son direniş hattı diye bunu tanımlamak gerekir. Kadınlar içe kapalı, muhafazakar tarafları da ağır basan bir cemaat kültürünün, Türkiye medya ortamının dayattıklarına direnerek öne çıkmayı başardılar.

Bu gazeteyi 75 yıllık yaşamı boyunca ayakta tutan, geliştiren, şu sıra erimekte olan Türkiye medyasının pırıltılı bir mensubu haline getiren kimisi rahmetli olmuş katkıda bulunanların tümüne saygı ve şükranla, nice yıllara Şalom Gazetesi.        

**

Güven veren bir yayın - GİLA BENMAYOR

Geçenlerde kütüphaneyi karıştırırken “Sephardi Jews of Turkey” kitabının arasına koyduğum Şalom Gazetesi’nin eski sayfalarını buldum.

Biri 2010 tarihli Mois Gabay’ın Edirne Yahudileri, diğeri 2013 tarihli Anadolu’nun Yahudi Tarihi eki.

Ayrıca açılışına annem ve teyzemle gittiğim Edirne Sinagogu töreniyle ilgili 1 Nisan 2015 tarihli Şalom Gazetesini de saklamışım.

Annemin Edirne sevgisi bana geçmiş olsa da Şalom’un sayfalarını özenle bunca yıl saklamış olmam sadece bununla izah edilemez.

“Günün birinde işime yarar” dürtüsüyle sakladığım sararmış sayfalar, bu topraklardaki Yahudi varlığına dair merak ve ilgimin olduğu kadar Şalom’a kaynak olarak güvendiğimin kanıtı.

Şalom’un dış haberler, ekonomi, kültür, sinema sayfalarında, son derece özenli ve titizlikle hazırlanan Şalom Dergi ekinde, Ladino El Amaneser ekinde daima konunun uzmanlarına yer vermesi güven veren bir şey.

Üstelik medyaya güvenin iyice sarsıldığı bir ortamda çok değerli.

Bu arada El Amaneser ekinin, Ladino gibi kaybolmakta olan bir dili yaşatma çabası, sadece ülkemizde değil dünya çapında önemli bir misyon.

Belki seçtiğim meslek, mesleğimin doğal uzantısı olarak çevrem, arkadaşlarım, belki daha derinlerde olan ve tam teşhis edemediğim nedenlerden ötürü Türkiye Yahudi Toplumu ile güçlü bağlar geliştiremedim. Cemaatte olup bitenlerden hayli uzak kaldım.

Düzenli okuru olmasam da Şalom Gazetesi biraz da bağları geliştirmemi sağladı, beni cemaatle yakınlaştırdı.

Öte yandan Şalom’a yönelik eleştirilerim de var elbette.

Yazmasam olmaz!

Ortadoğu Barış Süreci’nin başladığı Madrid’ten, Cenevre’ye kadar pek çok merkezde taraflar arasındaki görüşmeleri izlemiş, Arafat’ın dönüşüne tanıklık etmiş, Hamas henüz ortalarda yok iken Gazze’yi ziyaret etmiş, Peres’in İsrail-Ürdün-Filistin arasında ekonomi ağırlıklı konfederasyon hayalini yazmış, Rabin’in cenaze törenine katılmış, bir zamanlar barış umudu beslemiş dinozor bir gazeteci olarak yazmasam olmaz.

Şalom’un İsrail-Filistin çatışmasına çok dar bir çerçeveden baktığını düşünüyorum. Şöyle ki, Gazze’de, Batı Şeria’da, Kudüs’te olaylar patlak verdiğinde yabancı tv’leri izliyorum. Sosyal medyada mutlaka insan hakları savunucusu Elizabeth Tsurkov’a göz atıyorum.

Şalom’un olayları ele alışı bu kaynaklara göre ne kadar farklı? Neden gazetede daha cesur, daha eleştirel analizlere yok? Zaman zaman ABD’deki JStreet’vari İsrail’in politikalarına yönelik eleştirel bir bakıştan söz ediyorum.

Hepimize iyi gelecek.

75. yılını geride bırakan Şalom inanıyorum ki böyle cesur bir adım atabilir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün