İzmir´in Yahudihaneleri kültür dünyasında canlandı

Bir zamanların İzmir´inin toplumsal yaşamında dayanışmanın örneğini oluşturan Yahudihaneler / kortijolar, kültür dünyasının katkısıyla yeniden canlanıyor. Gazeteci Lütfü Dağtaş´ın 75 kültür insanının da katkısıyla gerçekleştirdiği fotoğraf sergisi, 11 Ağustos´ta açıldı.

Söyleşi
17 Ağustos 2022 Çarşamba

Sibel Önbaş

İzmir’in ‘Yavuthaneler’i vardı bir zamanlar

11 Ağustos’ta İzmir’in Urla ilçesi Karakuyu mevkiinde son derece özenerek inşa edilmiş, donatılmış Köstem Zeytinyağı Müzesi KZM Mavi 8 Sanat Galerisi tarih kokulu bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yaptı. Serginin adı ‘Yavuthane’. Sergi, adını, bir zamanların İzmir’inin toplumsal yaşamında dayanışmanın örneğini oluşturan Yahudihanelerden, İspanyol Yahudilerinin söyledikleri şekliyle de kortijolardan alıyor.

Gazeteci Lütfü Dağtaş’ın, 2014 - 2015 yıllarında yaptığı fotoğraf çekimleri sonucu oluşan sergi ile ilgili Dağtaş ile söyleştik.

  • Sayın Lütfü Dağtaş, önce serginin adından başlayalım. Niçin Yavuthane?

İzmirliler günlük konuşmalarında ‘r’ harfini pek kullanmaz. Kestirmeden konuşmayı yeğlerler. Örneğin geliyorum yerine geliyom, gidiyorum yerine gidiyom, derler. Buradan hareketle eski İzmirliler Yahudihaneye de Yavuthane demiş. Eski İzmir’in ve eski İzmirlilerin anılarına sergiye bu adı koydum.

  • Yahudihane ya da Yavuthanelerin önemi nedir? Nereden hareketle böylesi bir yapılanma oluşmuş?

Bir zamanların İzmir’inin toplumsal yaşamında onca yoksunluğa karşın dayanışmanın hep önde olduğunu görürüz. Yoksulluk ve yoksunluk denildiğinde elbet barınma konusu önde gelir. Barınma, yoksul Müslümanlar için ne denli büyük sorunsa İzmir’in yerli halkından olan Yahudiler, Ermeni ve Rumlar için de elbette o denli büyük sorundu. Peki, sorun nasıl çözümlenmişti derseniz; aile evlerinin varlığıyla, yanıtıyla karşılaşırsınız. Yoksul Müslümanlar klasik söyleniş biçimiyle aile evlerinde, yoksul Yahudiler Yahudihanelerde, Rumlar Rumhanelerde kalırlardı. Bekar erkekler için de çözüm üretilmişti bu arada; onların kaldıkları yerler de bekar evleriydi. Hatta İzmir Karşıyakalı pek değerli Yazarımız Tarık Dursun K.’nın romanlarından birisi Rızabey Aileevi adını taşır.

  • İster aile evi, ister Yahudihane ya da Rumhane olsun, fiziki bağlamda ortak özellikleri neydi?

Genelde büyükçe avluyu dönen yapılar zemin üstü iki katta yan yana sıralı odalardan oluşur; her odada yoksul bir Yahudi aile kalırdı. Avluyla birlikte mutfak, banyo tuvalet ortak kullanım alanıydı.

Fizikî özelliklerinin benzer oluşları dışında vurgulanması gereken bir diğer unsur ister Müslüman ister Yahudi ya da Rum olsun aralarındaki dostluk ve paylaşım ilişkisiydi. Birbirlerini iyi günde kötü günde arayıp sormaları hep öne çıkardı.

KORTİJOYA ÖRNEK MANİSA AKHİSAR OTELİ

  • Gelelim fotoğraf çekimlerini yaptığınız Yahudihane ya da Kortijoya. Biraz anlatır mısınız?

Elbette... Eskinin Yahudihanesi bugün Manisa Akhisar Oteli adıyla hizmet veren bir yer. Öncelikle şu bilgiyi vermeliyim: Manisa Akhisar Otelinin olduğu yer İkiçeşmelik Mezarlıkbaşı semtinde bulunan Agora Ören yerine hemen komşu konumda. Burası tarihi Basmane Garına değin küçük ölçekli otellerle doludur. Yine yakınlarda adı Oteller Sokağı olan bir sokak vardır. Buradaki butik oteller, genelde Anadolu coğrafyasından şehir ya da kasabaların adlarını taşır. Bunun nedeni şu: Anadolu’dan İzmir’e mal satmak ya da almak için gelenler genelde yabancılık çekmeme, bildik ortamlarda tanıdıklarıyla olmak adına tanıdık otellerde konaklamayı yeğlemişler. Akhisarlılar Akhisar Otelinde, Tokatlılar Tokat Otelinde, Aksekililer Akseki Otelinde, Denizlililer Pamukkale Otelinde, Konyalılar Konya Oteli’nde konaklamaktaydı. Yoksa Manisa Akhisar Oteli adının kortijo ya da Yahudihane ile doğrudan bir bağlantısı söz konusu değil.

Binanın fiziksel özelliklerine gelince; dar bir avlu kapısından içeriye girdiğinizde, sizi bir anda dışarının araç ve insan gürültüsünden kopartan dingin bir avlu ortamı karşılıyor. Aynı avludaki yediveren limon ağaçları ile nar ağacının hoş gölgesi ise ayrı güzellik sunuyor. Bina zemin üstü iki kattan oluşuyor. Üst kattaki koridor ve onun üstündeki terasta yer alan diğer koridor sizi yan yana sıralanmış odalarla buluşturuyor.

Bugün haliyle otelde kalanlar yoksul Yahudi aileleri değil. Yine yoksul insanlarla mülteciler kalıyor. Tek başına kalan erkekler gibi kadınların da kaldığını ve son derece rahat yaşam sürdüklerini gözlemleyebilirsiniz. Mülteciler dışında kalanlar bir biçimde evinden, barkından, yakınlarından uzaklaşmış kişiler. Kendileriyle konuştuğunuzda hemen hepsinin yaşamının roman konusu olduğunu görüyorsunuz.

  • Çalışmanızda nasıl bir yöntem izlediniz?

Çalıştığım proje belgesele dayalı bir fotoğraf projesi. Fotoğraflarda insan öğesine yer vermeseydim kuru bir mimari fotoğraf çalışması olacaktı, bunu istemedim. Önde ayrı ayrı modellerime yer verirken arka planda Yahudihaneden kesitleri aktardım.

Çalışmam yaz-kış, yağmurda soğukta güneş altında ortalama 1,5 yıl sürdü. Müzik dünyasından edebiyata, tiyatrodan arkeoloji ve fotoğraf ile sinema, moda ve karikatüre uzanan farklı sanat dallarından kültür insanlarımızdan bir liste yaptım. Sözünü ettiğim listedeki kültür insanlarımız İzmir’den ve İzmir dışından. Kendilerine projemi anlattım. İlgiyle karşıladılar ve kararlaştırdığımız tarihlerde mekânda çekimlerimizi yaptık.

  • Kaç kültür insanı projede yer aldı?

Projede 75 kültür insanımız yer aldı. Kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Bu arada projeden sonraki süreçte sonsuzluğa uğurladığımız kültür insanlarımız oldu; onları sevgi ve özlemle andığımı belirtmek isterim.

  • Ne gibi sürprizler yaşadınız?

Bu güzel sorunuz proje çalışmalarım sırasında aldığım ayrı bir tadı aktarmamı sağlayacak. Bir-iki anımı hemen aktarayım:

Tiyatro yönetmenimiz, Aktör Genco Erkal ile buluşup çalışacağız. O gün İzmir’de isil isil yağan bir yağmur var. Üstüne üstlük Genco Ağabey birkaç gün önce düşüp omzunu incitmiş, fizik tedavi görüyor. Sıkıntılıyım doğal olarak. Genco Ağabey, “Bir şey olmaz, ertelemeyelim, çalışalım” diyerek beni rahatlatıyor. Fotoğraflarını avluda çekeceğim. “Nasıl poz vereceğim?” diye soruyor. Genco Erkal’a, şöyle poz ver, demek terleme nedeni. Hemen bir çözüm buluyorum: Ağabey, siz bu avluda dolaşın, dolaşırken Nâzım’dan yüksek sesle şiirler okuyun, ben fotoğraflarınızı çekerim. Mutluluğuma bakar mısınız? Genco Erkal, akustik yönden de son derece elverişli avlu ortamında size Nâzım’dan şiirler okuyarak poz veriyor.

Tiyatrocu, yönetmen, usta oyuncu Genco Erkal da Yahudihane'nin avlusunda poz verdi

Bir gün, uzun yıllar İtalya’da kalmış Soprano Birgül Su Ariç ile çalışacağız. Hanımefendi olayı o denli içselleştirmiş ki buluşmamıza iki ayrı sahne kıyafetiyle geliyor. Neyse, peki Birgül Hanım nasıl poz verecek? “Bana aryalar söyleyin, çekimlerinizi öyle yaparım” diyorum. Opera sahnelerinden bizim Yavuthane avlusuna gelen Soprano Birgül Su Ariç, güçlü sesiyle aryalar söylüyor ve o sıra odalardan bir sürü müşteri, “Yangın mı var? Ne oluyor?” diyerek dışarı fırlıyor.

Birgün Su Ariç

Geçenlerde sonsuzluğa uğurladığımız Sinema Yönetmenimiz Erden Kıral ile çalışacağız. Erden Ağabey kısa süre önce yine bizim İzmir Yeşildere’de, Gece adlı filmini çekmiş. Bir gün öncesinde filmi birlikte izliyoruz. Ertesi gün Yahudihanenin avlusundan adımını içeriye attığında mekâna şöyle bir baktı, “Film yapma yüzünden borç batağındayım ve artık sinemaya nokta koymayı düşünüyordum. Ama şimdi bu mekânı görünce içimden birden siyah beyaz bir film yapmak geldi” demez mi?

Erden Kıral

Gizemli romanlar yazarı Sadık Yemni avluya girdi, Yahudihanede kalanlarla çay içimi oluşan dostlukları sonrası şöyle dedi: “Bir süreliğine burada bir oda tutup kalacağım. Buradaki her bir insan benim romanıma konu olur!”

Bir diğer gün, Devlet Tiyatrolarında genel müdür olarak görev yapmış Aktör Yücel Erten ile avludan içeriye adımımız attık. O sıra avluda kendi hallerinde oturan hane sakinleri Yücel Hoca’yı görür görmez ona yöneldiler. Kimi hoş geldin, diyerek boynuna sarılıyor, kimi elini sıkıyor. Çok şaşırdım doğal olarak. Ortalık sakinlediğinde sordum, “Hocam, bu insanlar sizi nereden tanıyorlar?” Yücel Erten gülümsedi, “Televizyonda dizi filan sanırım izlemiyorsun?” Evet, dedim. “Kanallardan birinde oynayan Kabadayı dizisinde filancanın babasıyım. Beni oradan tanıyorlar!” dedi.

Bir de Yazar Pelin Buzluk ile çalıştığım o sağanak yağmurlu günü unutamam. Yaz ayıydı ve İzmir’de gök delinmişti adeta. Pelin Hanım, Ankara’dan yazlık bez ayakkabılarıyla geldiği İzmir’de o yağmura karşın hiç yüksünmedi, çalıştık.

  • Gerçekten ilginç, unutulmaz anılar. Peki, mekânın yani Manisa Akhisar Otelinin sahipleri nasıl destek oldular projeye?

Projeme destek olan adsız kahramanlarım da var elbet. Manisa Akhisar Otelinin sahipleri Necat ve Salih Acar Kardeşlerdi; “Mekân senin!” diyerek büyük özveride bulundular. Necat Beyi ne yazık ki çok erken yaşta, yakın zamanda sonsuzluğa uğurladık. Fotoğraf çekimlerim bittiğinde sergisini de otelin avlusunda açma düşüncesi projenin son halkasıydı. O aşamada Konak Belediyesi ve belediyenin o dönem kültür müdürü olan arkadaşım Salim Çetin destek verdiler. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 

Sergi ilk olarak “Yavuthane’de Yaşam Var Kültür İnsanlarımız İle” başlığı altında, 28 Ocak 2017’de Manisa Akhisar Otelinin avlusunda açıldı ve büyük ilgi gördü. Sanatseverler, ilk kez adım attıkları binanın atmosferinden son derece etkilendiklerini dile getirdi. Orası bugün artık kültürel gezilerin bir parçası haline geldi.

  • Sergiyi şimdi de Urla’da bu kez müze atmosferi olan bir ortamda açtınız.

Evet, Köstem Zeytinyağı Müzesini kültürel varlığımıza kazandıran değerli hekimimiz Levent Köstem idealist bir kişi. Urla sınırları içerisinde, eski Çeşme karayolu üzerinde yoktan var ettiği müze tam bir yaşayan müze örneği. Sergi, müzenin hemen bitişiğinde KZM Mavi 8 Sanat Galerisi adıyla yeni açılan sanat galerisinde 11 Ağustos’ta açıldı ve 21 Ağustos’a değin açık kalacak.

Serginin açılması konusunda büyük desteğini gördüğüm küratör dostum Kubilay Han Kıray ile Müze İletişim Sorumlusu Sibel Önbaş’a ayrıca teşekkür ediyorum.

Köstem Zeytinyağı Müzesinde ‘Kent Belleğinden İzler’ teması çerçevesinde açılacak ‘Yavuthane’ sergisi, yine Yahudilere özgü başka varsıllıklarla da desteklenecek. Müzenin içerisinde yer alan Polima Restoran’ın ev sahipliğinde, Yazar Sara Pardo’nun İzmir Sefarad Kültürü söyleşisi, Sefarad lezzetleriyle tatlanacak. Müzisyen Selim Franko, Sefarad ezgileriyle ruhlara dokunacak.

Sanatseverlerin, İzmir’in yerleşik kültüründen desteğini alan böylesine dolu dolu bir sanat bütünlüğünü yaşayacağını düşünüyorum. 

Sergide portreleri yer alan kültür insanları

Ahmet Büke (Yazar), Akın Ersoy (Arkeolog, Yazar/ Doç. Dr.), Ataol Behramoğlu (Şair, Yazar, Çevirmen/ Prof. Dr.), Bedri Karayağmurlar (Ressam, Şair/ Prof. Dr.), Belkıs Güneş (Eğitim Vakfı Yöneticisi), Belma Özgün (Radyo Programcısı), Birgül Su Ariç (Soprano), Canan Altınbulak (Sinema Belgesel Yönetmeni), Çetin Erokay (Ressam), Demir Özlü (Yazar), Ekrem Kahraman (Ressam), Eray Özbek (Çizer), Ercan Akyol (Çizer), Erden Kıral (Sinema Yönetmeni), Ertuğrul Ateş (Ressam), Feyzi Tuna (Sinema Yönetmeni), Genco Erkal (Tiyatro Yönetmeni, Oyuncu), Gören Bulut (Ressam/ Prof. Dr.), Gülsin Onay (Piyanist/ Devlet Sanatçısı), Gürol Tonbul (Tiyatro Oyuncusu, Yönetmeni), Hakkı Ergök (Tiyatro Oyuncusu, Yazar), Hasan Özkılıç (Yazar), Hatice Doğan (Ressam), Hatice Gökçe (Moda Tasarımcısı), Hülya Savaş (Tiyatro Yönetmeni, Oyuncu), Hüseyin Yurttaş (Şair, Yazar), İlhan Pınar (Yazar, Çevirmen, Yayıncı), İrfan Ertel (Ressam), Jale Birsel (Tiyatro Oyuncusu), Kemal Başar (Tiyatro Yönetmeni, Oyuncu, Çevirmen), Kemal Özdemir (Yazar), Leyla Ruhan Okyay (Yazar), Lütfü Seymen (Sahaf), Mavisel Yener (Yazar), Mazlum Beyhan (Çevirmen), Mehmet Atillâ (Yazar), Mehmet Aydoğdu (Ressam), Mehmet Emin Erdoğdu (Ressam), Mehmet Mümtaz Tuzcu (Şair, Çevirmen), Muzaffer İzgü (Yazar), Nedim Gürsel (Yazar), Nedim Sönmez (Ebru Sanatçısı, Müze Yöneticisi), Nedret İşli (Sahaf), Nevzat Metin (Galeri Yöneticisi, Sanat Akademisi Kurucu Ve Yöneticisi), Nihat Demirkol (Müzisyen), Orhan Beşikçi (Yazar), Özdemir Nutku (Tiyatro Yönetmeni/ Prof. Dr.), Pelin Buzluk (Yazar), Rauf Beyru (Yazar/Prof. Dr.), Recai Atalay (Şair), Reyhan Abacıoğlu (Ressam), Ruşen Güneş (Viyola Sanatçısı, Devlet Sanatçısı/ Prof. Dr.), Sabiha Tansuğ (Folklor Araştırmacısı), Sadık Yemni (Yazar), Sema Barlas (Ressam), Semih Poroy (Çizer), Siren Bora (Yazar/Dr.), Suhandan Özay (Lif Sanatçısı/Prof. Dr.), Şadan Gökovalı (Yazar/Radyo Program Yapımcısı/Rehber/Prof. Dr.), Şenol Tilki (Ressam), Tarık Dursun K. (Gazeteci, Yazar, Sinema Yönetmeni, Çevirmen, Yayıncı), Tevfik Balcıoğlu (Tasarımcı/Prof. Dr.), Turgay Pasinligil (Tiyatro Oyuncusu, Radyo Programcısı, Yazar), Turgut Çeviker (Karikatür Tarihçisi/Yazar), Tülin Oğurman (Balerin), Umur Bugay (Yazar), Umur Türker (Ressam/ Yrd. Doç. Dr.), Ümit Tunçağ (Radyo Programcısı), Yaşar Ürük (Tiyatro Oyuncusu, Yönetmen, Yazar), Yusuf Tuvi (Fotoğraf Sanatçısı-Afıap), Yücel Erten (Tiyatro Yönetmeni, Oyuncu, Çevirmen), Yücel İzmirli (Yazar), Yüksel Pazarkaya (Yazar, Şair, Çevirmen/Dr.), Zafer Derin (Arkeolog/Doç. Dr.), Zuhal İzmirli (Yazar).

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün