Selim Çiprut´un son romanı: SANA BİR SIR VERECEĞİM´

Bu kitabı okumaya başladığınız andan itibaren, sizi hızla içine çekecek, elinizden bırakamayacağınız, gece gündüz o müthiş kurgunun içinde yaşadığınız bir süreç başlıyor olacak. Selim Çiprut´un ses getiren ´As Maça´ ve ´Cıva´ romanlarından sonra, Netflix dizisi olmaya aday, ´Sana Bir Sır Vereceğim´ adlı yedinci kitabı, Kasım 2020´de okuyucusuyla buluştu. Keyifle okuduktan sonra, Çiprut´a yeni kitabıyla ilgili sorular yönelttik.

Miryam ŞULAM Söyleşi
17 Şubat 2021 Çarşamba

Öncelikle, bize kendinizi tanıtır mısınız?

1972 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokulu Özel Dost Okulunda okuduktan sonra, Saint Joseph Lisesini bitirdim. Üniversite tahsilimi Marmara İşletme’de yapmanın ardından tekstil sektöründe ticarete atıldım. Oldum olası yazmayı çok severdim; küçük hikâyelerimle yapım şirketlerinin kapısında yattım diyebilirim ve şansım yaver gitti. İlk önce, film-dizi senaryoları yazmaya başladım. Ardından bir arkadaşımın “Neden roman yazmıyorsun?” sorusuyla birlikte ilk romanım ‘As Maça’yı 2011 yılında yazdım ve gerisi çorap söküğü gibi geldi.

“Kitap yazmadan evvel film senaryoları yazdım” dediniz. Ne tür filmlerdi bunlar?

İlk önce ufak hikâyeler yazarak başladım. Bir arkadaşım vesilesiyle MED Yapım’la tanıştım. Hikâyelerimi onlarla paylaşmanın ardından ‘Deli Dolu’ isimli sitcom dizi projesini yazmaya başladım. Bu ilk senaryo deneyimimdi. Ardından yazmış olduğum başka bir hikâyeyi senaryolaştırdım ve bunu Faruk Aksoy yapımcılığında ‘Ayakta Kal’ ismini koyarak çektik. Sonra sırasıyla ‘Süpürrr’, ‘Nereden Nereye’ ve ‘Tatlı Bela’ filmlerini yaptım. Genellikle komedi tarzında filmlerdi bunlar. O dönem kendimi komediye daha yakın hissediyordum.

‘Sana Bir Sır Vereceğim’ yedinci kitabınız. Önceki kitaplarınızdan kısaca bahseder misiniz?

İlk romanım ‘As Maça’, benim ilk göz ağrım ve en çok okuyucu ile buluşanı oldu. Çok iyi geri dönüşler aldım; okuyanlara duygu yoğunluğu yaşatabilmiştim. Ardından ‘Cıva’ ve ‘C2va’ ile polisiye serisi yazdım; o da en çok satan ikinci romanım oldu. Belli bir türde sabit kalmayı sevmediğimden, bir sonraki ‘Rüya Tanrısı’ adlı romanım fantastik, ‘Sazan Mevsimi’ komedi ve ‘Hayatımın Başrolü Olur Musun?’ romantik komediydi. İçimden ne geldiyse onu yazdım ve okuyucusuyla buluşturdum.

Son romanınız ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ ile kitap yazma serüveninizi farklı bir boyuta sürüklediğiniz söylenebilir mi?

Son kitabımla bir önceki arasında büyük fark var. Herhangi bir okuyucuya iki romanı arka arkaya okutun; yapacağı yorum, “Kesinlikle bu iki romanı aynı kişi yazmış olamaz!” olacaktır. Bu tabii hem güzel, hem de riskli. Genelde, her yazarın belli bir tarzı vardır. Stephen King bu tür yazarlardan değil. Bir bakıyorsunuz ‘O’ diye bir korku romanı yazıyor, sonra bir bakmışsınız ‘Yeşil Yol’ gibi çok sağlam bir dram yazmış. Aslında, ondan ilham alıyorum desem yalan olmaz. ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ bence, gerek kurgusu gerek yazı dili olsun, diğerlerine göre daha başarılı, akıcı ve akılda kalıcı olduğuna inanıyorum. Elbette son karar okuyucularındır.

Bu sıra dışı kurgunuzun ilhamı nereden geldi? Gerçekten uçak korkunuz var mı?

İlk uçağa bindiğimde, tahminen ben de romanın kahramanı Neil yaşlarındaydım. Dürüst olmam gerekirse aşırı korkuyordum. Günlerce stresten uyuyamadım. Hiç unutamadığım o ilk uçuşum, Atina’ya idi. Bar-mitzva olalı sadece birkaç ay olmuştu. İçinde bulunduğum stresi ve sıkıntıyı benimle yaşayan rahmetli annem korkumu yenmem için uçağa binmeden önce pembe bir yalan söyledi ve o masum yalanla birlikte uçağa bindim. Spoiler vermemek adına o sırrın ne olduğunu söylemeyeyim; romanı okuyan herkes nasılsa öğrenecek. J

“BİZİ KORUYAN DOĞAÜSTÜ GÜÇLERİN VARLIĞINA HER ZAMAN İNANDIM”

Kitabınızın ana teması ne diye sorsalar ‘melekler’ diyebiliriz. Selim Çiprut’un meleklerle arası nasıl?

Meleklere inanırım ama öyle körü körüne değil. Bizi kollayan ve koruyan doğaüstü güçlerin varlığına her zaman inanmışımdır. Sonuçta bu manevi bir duygu ve herkes bunu kendi içinde farklı düzeylerde yaşar. Ben köşesinden inanırım diyelim, fazla abartmadan. Kimsenin, varlığını ya da yokluğunu ispat edemeyeceği mistik bir konu bence.

Kitabın ana karakteri ve başka Yahudi karakterler vesilesiyle Yahudilik örf ve adetleriyle ilgili pek çok bilgi aktarıyor kitap. Bunun özel bir sebebi var mı?

Kendimi bildim bileli Yahudi oluşumla gururlandım. Yabancı filmlerde ve dizilerde Yahudi karakterler gördüğümde nedense çok heyecan duyarım. Yahudi zekâsını ve iyi mizah anlayışını kimse inkâr edemez. Bu sebepten, kitabımda Yahudi karakterleri kullanarak bu heyecanımı kendi kitabıma da taşıdım. Yahudiliğe ait örf ve adetlerle henüz tanışmamış okurlarım için de bazı dini ve geleneksel terimlerin açılımlarını yazdım. Antisemitizmin doruk yaptığı bu günlerde, kim olduğumuzu, nasıl yaşadığımızı, inançlarımızı satır aralarında insanlara aktarmayı misyon edindim.

“HİÇBİR ZAMAN FİNALİN ADINI KOYARAK YAZMAYA BAŞLAMAM”

Hikâyenin örgüsünde, Trump, Spielberg, Wright Kardeşler gibi ünlü kişilikler, 9/11 terör saldırısı, 1976 Entebbe kurtarma operasyonu ve 2007 Virginia Tech Üniversitesinde yaşanan dehşet dolu saldırı gibi gerçek olay ve kişilerle karşılaşıyoruz. Final ise bizi günümüze taşıyor. Kitabı yazmaya başladığınızda bunlar var mıydı aklınızda?

Roman yazarken, hiçbir zaman finalin adını koyarak yazmaya başlamam. Rüzgâr beni nereye götürürse oraya giderim. Bahsettiğiniz olaylar, yazdıkça şekillendi ve romanın içine dâhil oldular. Forrest Gump’ filminde tarihe şahitlik edilen olaylara nasıl Forrest karakteri dâhil edilmişse, ben de romanımda Neil karakterini yaşanmış olayların içine dâhil ettim. Bu arada Mark Zuckerberg de sayfalarıma konuk oldu.

Satır aralarında ana karakter, okuruna sık sık duygularını ifade ediyor. Hatta adeta ona konuşup samimi bir ilişki kuruyor…

Aslına bakarsanız, ilk kez bir romanımı ana karakterin ağzından yazdım. Neil’in hayat hikâyesini kendi ağzından dinliyorsunuz. Duygularını okura direkt hitap şeklinde yansıtmam, tam da edindiğiniz izlenim gibi, okurla özel bir bağ kurmak adına seçtiğim bir yoldu. Hikâyeyi karakterin kendi ağzından yazmak, yazarı çok fazla etkiliyor; öyle ki yazı sürecinde, Selim’le Neil arasında gel-gitler yaşamadım diyemem.

Bu kitabın devamı ne zaman geliyor? Bir sonraki kitabınızla ilgili küçük bir tüyo verir misiniz?

Bu romanın devamını yazmayı çok istiyorum ama biraz zaman geçmesini bekliyorum. Kafamda kurgusunu yaptım ve muhtemelen bu dünya edebiyatında bir ilk olacak. ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ serisini üç kitapta bitirmeyi düşünüyorum. Hayalim ve hedefim bu eserimin yurt dışında basılıp satışa çıkması. Global bir hikâye olduğundan dolayı herkesi içine alacağına inancım sonsuz. Ancak en büyük arzum, bu romanımı bir dizi ya da sinema filmi olarak izlemek. Bunu gerçekten çok istiyorum. Melekler de yardımcı olur sanırım.

 

Sana Bir Sır Vereceğim…

“Babasını 9/11 saldırılarında kaybetmesi ardından Neil Goldberg’de uçak korkusu yeniden nükseder. Cenazesinden aylar sonra, babasının vasiyeti olarak düşündüğü yurt dışı yolculuğunu, vicdanını rahatlatmak ve annesinin zorlamasıyla kabul eder. Ancak ilk kez uçağa binecek ve yolculuk 12 saat sürecektir. Günlerce stresten uyuyamaz. Havalimanına geldiklerinde, korkudan titrerken annesi yanına yaklaşıp ona bir sır vereceğini söyler. İşte o an, Neil’in hayatı alt üst olur.” 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün