Korona kelimesini ilk duyuşumuzun üzerinden bir yıl geçti. Bu süreçte hepimizin hayatında pek çok şey değişti şüphesiz. Sizin hayatınızda neler değişti, oturup sorguladınız mı?
Aslında çok özenerek bir yazı hazırlıyordum bu ay için, ancak o kadar sinirliyim ki bu aralar biraz dertleşmek istedim. Yazının sonunda kozmetiğe buluşacağız elbet ama önce söylemek, paylaşmak istediğim başka şeyler var.
Korona kelimesini ilk duyuşumuzun üzerinden bir yılı devirdik. Hatta ülkemizde de ilk kapanmaların başladığı 16 Mart’ın bile yıl dönümü dolmak üzere. Bu süreçte hepimizin hayatında pek çok şey değişti şüphesiz. Sizin hayatınızda neler değişti, oturup sorguladınız mı? Sadece evde oturmaktan, dışarda yemek yiyememekten, eğlencelerden, kilo almaktan, seyahat edememekten, sevdiklerimize sarılamamaktan bahsetmiyorum. Tüketiminizde neler değişti? Neler arttı, neler azaldı mesela? Geçen mart, nisan ayında, makarna, baklagilleri ve tuvalet kağıdı stokladınız, biliyorum. Fazladan satın aldık ama fazladan tükettik mi? Yoksa altı ayda satın aldıklarımızı, bir kere de satın alıp altı ayda mı tükettik? Öyle ise bundan da bahsetmiyorum. Önceden olmayan bir ürün ya da miktarda tüketimden bahsediyorum. Mesela kolonya, ofis masamda, yatak başucumda her zaman vardı. Yılda bir yenilerdim. Şimdi ise ne ara aldım, ne ara bitti yetişemiyorum. Peki ya maske? Özel bir rahatsızlığı olmayıp, düzenli maske tüketimi olanınız var mıydı? Dezenfektanlar, sabun, plastik eldivenler, çamaşır suları? Bunları tüketiminiz ne kadar arttı?
Marketten aldığınız zeytin kavanozunu, aman eve korona girmesin diyerek çamaşır suyuna bastınız mı? Aman, yürüyen virüsler ayakkabıyla eve girmesin deyip, ayakkabınızın altına dezenfektan sıktınız mı? Steril bile olmayan maskeleri, birkaç tane üst üste takıp, kulaktan dolma bilgilerle mum testi yaptınız mı? COVID ile ilgili bildiklerinizi, sırf okuyucu etkilemek için, alakasız başlıklarla haber yapan, etik değerleri olmayan medyadan mı? Hastalarıyla ilgilenip, işini yaparak para kazanmak yerine, her gün başka kadın programında boy göstererek para kazanmaya çalışan doktordan mı? Komşumun, amcasının oğlunun, kayınçosu dokturmuşdan mı? Yoksa Instagram ve Twitter gibi sosyal medya uygulamalarından mı edindiniz? Peki, Dünya Sağlık Örgütünün sitesine kaç kere açıp baktınız? Ya da hiç açtınız mı?
Ben gördüm! Kavanozun üzerine COVID’li birinin hapşırıp, 48 saat sonra bile onu tutarsa, eline, elini burnuna götürürse, onu hasta edecek kadar virüs alabilme ihtimalinin, göz göre göre çamaşır suyuna basılan kavanozun içerisine kimyasal sızmasından daha yüksek ihtimali olduğunu düşünen gördüm. Solunum yolu ile bulaşan bir hastalığın ayakkabının tabanından bulaşacağını düşünen de gördüm, 10 metre uzağında sokakta su içen adama maskesini çıkardığı için bas bas bağıranı da gördüm. Habere tıklamadan, sadece başlığını okuyarak, kafasına göre bebeğine süt vermeyi keseni de gördüm. İşte ve ofiste, aralıksız maske taktığı için bağışıklık sistemi gerileyen ve COVID’den değil ama basit bir gripten hastaneye yatıp, ağır tedaviler almak zorunda olanı da gördüm.
Okuyunca nasıl geldi bunlar size, mantıklı mı? Şimdi marketleri boşalttığımız zamanı tekrar hatırlayalım. Ne olmuştu? Biz o an için kendimizi koruduğumuzu sanmıştık ama sonra çocuğuna bez bulamayan bir hemşirenin feryatlarını görünce içimiz cız etmişti değil mi? Ne oldu birden, 7 milyar insan tüketimimizi kat ve kat arttırdık sonuç bomboş marketler. Peki, hâlihazırda kirlilik ve küresel ısınma bangır bangır devam ederken iyi diye düşünerek yaptıklarımızın sonucunu düşündük mü? Evet, 7 milyar insan her gün bir maske takıp atsa mesela, hammaddesi petrol-plastik olan bu maskelerin oluşturduğu atık ne olacak.
İşte bunları sorgulayarak makyaj ve cilt bakım ürünlerimde sadeleşmeye gitmeye karar verdim. Evimde küçük bir kozmetik market açmaya yetecek kadar ürünüm var. Ama devamlı ve sürekli kullandıklarım belli ve ayrı bir bölmede duruyor. Zaten normal bir insan ömrü hayatında kaç farklı renk sim kullanabilir ki? Çoğu zaman, kullanmayacağımı bildiğim ya da cilt tipime uygun olmayan ürünleri bile sırf meraktan denemek için, ambalajını beğendiğim için, markayı çok sevdiğim için, indirime girdiği için alabiliyorum. Hâlihazırda olan ürünlerimi çöpe atmayacağım tabii, alınmış ve kullanılabilir durumdaki ürünleri çöpe atmak atık oluşumunu azaltmayacak. Ancak bundan sonra sık kullanılanlar bölmesindeki ürünler bittikçe yenilerini almaya karar verdim. Sık kullanılanlar çekmecemin bile oldukça geniş olduğunu tahmin edebilirsiniz. Aranızda benim gibi, işin ucundan bende tutmak ve karbon ayak izimi azaltmak istiyorum diyen varsa, sık kullanılanlar makyaj çekmecemde ne var ve bundan sonra sadece neler almaya devam edeceğim, fikir olması için aşağıda paylaşıyorum.
Baz: İki farklı baz ile bundan sonra devam etme kararı aldım. Biri silikon ve mat yapıda gözenek kapatıcı, diğeri de benim çok sevdiğim görüntü için nemlendirici ve aydınlatıcı yapıda olan olacak.
Fondöten: İki farklı fondötenle devam edeceğim. Biri sivilceli dönemlerim için mat ve pudra bitişli, diğeri de su bazlı, ince yapıda ve parlak bitişli olan olacak. Ayrıca yazın cilt tonumuzun değiştiği dönemler için, onlarca ton fondöten almaktansa bir tane de fondöten rengi koyulaştırıcısı alarak, kullandığım fondötenleri, bronzlaştığımda cilt tonuma göre ayarlayabileceğim.
Kapatıcı: Dört kapatıcı ile hayatıma devam edeceğim dersem beni yuhlar mısınız? Gözaltı ve cilt için farklı yapıda ürünler kullandığım için, bir tane yüzümdeki sivilce ve kızarık gibi bölgesel ufak sorunlar için krem yapıda, bir tane gözaltım için ince, bir tane de daha kalın yapıda ürün kullanmaya karar verdim. Dördüncüsü ize yazın bronzlaşan tenime uygun bir renk olacak.
Bronzer/Kontür: Yazın kontür çok fazla kullanmıyorum. Bu nedenle kışın cilt tonuma uygun stick yapıda bir kontür ürünü çekmecemde kalmaya devam edecek. Bronzer’ımı ise uyguladıkça rengi artırılabilir bir ürün seçerek - yaz - kış kullanabilmeyi planlıyorum.
Allık: Hâlihazırda aydınlatıcı uygulamayı çok sevdiğimden bundan sonrası için ışıltılı allıklara ihtiyacım olmadığına karar verdim. Mat renklerde dört allıkla devam edebileceğimi düşünüyorum. Biri sıvı ya da krem yapıda, özellikle yazın ve yok gibi makyajlarda kullanabileceğim bir ürün olacak. Diğerleri de toz formda gülkurusu, şeftali ve soğuk tonlu kahverengi. Gülkurusu ve şeftaliyi ayrı ayrı kullanabileceğim gibi, karıştırarak da cildime uygun farklı tonlar elde edebiliyorum. Çok renkli makyaj yaptığım zamanlar için de soğuk bir kahve her zaman hayat kurtarıcı olabiliyor.
Far: Özellikle farlarıma karşı ayrı bir bağım var. Bu kısım benim için zorlayıcı olacak ancak günlük hayatımda her zaman toprak tonlarını kullanıyorum. Bu nedenle kahve tonlarında bir palet ve parlak ve renkli farların olduğu bir palet işimi görecektir. Ayrıca çekmecemde her zaman bir adet de far bazı bulundurarak daha yoğum uygulama isteğim zamanlarda yeni far arayışlarına girmektense elimdeki ürünleri daha işlevsel hale getirebilirim.
Mascara: İki mascara bana fazlasıyla yetecektir. Biri her zaman kullanmak için, biri de yaz için waterproof.
Göz kalemi: Saydım, tam 23 renk göz kalemim var. Göze kaç renk sürülebilir ki! 23 göz kalemim neden var, ben de bilmiyorum. Ancak üç tanenin yeteceğine karar verdim. Siyah, kahverengi ve ten rengi...
Aydınlatıcı: Geldik en hassas noktalarımdan birine daha. Fazla altın ya da çok fazla pembe alt tonlu ürünleri zaten nadiren sürebiliyorum. Bu nedenle şampanya tonlarında iki aydınlatıcı seçmeye karar verdim. Böylece her makyajımla kullanabilirim. Peki, neden iki derseniz; biri krem, biri toz yapıda olacak.
Kaş: Birkaç kaş ürünüm olmasına rağmen elimin gittikleri hep belli üç ürün. Biri renkli, biri şeffaf iki kaş mascarası ve ince uçlu kaş kalemim.
Ruj / Dudak kalemleri: Burada gerçekten karar veremeyeceğim kadar çok ürünüm var. Ancak farklı yapılarda da olsa genelde ten rengi ürünler kullanıyorum. Bu nedenle muhtemelen farklı yapılarda birkaç ten rengi, bir bordo, bir pembe rujla bundan sonrasında devam edebilirim. Çekmecemde lila rengi rujum bile var. Bir insan kaç kere lila ruj sürebilir ki?
Mutlaka atladığım ürünler vardır, ancak genel itibariyle, elimdekiler bittikçe ya da son kullanma tarihleri geçtikçe bu şekilde sadeleşmeye karar verdim. Yanlış anlamayın, “Hadi sadeleşelim, dolabımızı küçültelim” insanlardan hiçbir zaman olmadım. Hayatımı sadeleştirmekten değil, geleceğimiz için endişelendiğimden bu kararı verdim. Şimdi bazılarınız “Bu mu az ürün!” diyebilir ama inanın benim için çok az. Her şey bir adımla başlar. Evimde uzun zamandır temizlik ürünü alışverişlerime ve çöplerimi ayırmaya dikkat ediyorum. Bu da bir sonraki adımım olsun. “Bir tek ben ne yapabilirim” diye düşünmeyin, böyle düşünen milyonlar olsa ne olur onu düşün. Bugün hep beraber bir adım atalım, belki siz de benim gibi kozmetik çekmecenizden başlamak istesiniz.
Çocuklarımız ve torunlarımızın da, adada denize girebileceği, kışın boyları kadar kardan adam yapabileceği, salgın hastalıklar yüzünden sokağa çıkmalarının yasaklanmayacağı günler görmek ümidiyle.