Hepimiz şiddetsiz bir toplumu hak ediyoruz!

iryam Anjel gönüllü çalıştığı YÖRET Vakfı ile birlikte şiddetsiz bir toplum için uğraşıyor. Şiddet ile ilgili farkındalığı arttırmak amacında olan ve şiddeti önlemeye yönelik eğitimler veren Yöret’i ve çalışmalarını Uzman Psikolojik Danışman Miryam Anjel’den dinledik.

Miryam ŞULAM Toplum
5 Şubat 2020 Çarşamba

Miryam Anjel, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Kudüs İbrani Üniversitesinde, Meşguliyetle Tedavi Eğitimi almak için İsrail’de üç sene kaldım. Ardından, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Lisans bölümünü tamamladım. Mezun olduktan sonra, 1. Karma İlkokulunda çalıştım; ilk çocuğum doğumu nedeniyle ara verdim ancak Okul Aile Birliğinde kalarak okulla bağımı kopartmadım. 1994’te Ulus Musevi Lisesi Rehberlik Servisinde çalışmaya başladım. Eş zamanlı olarak, Boğaziçi’nde yüksek lisansımı da tamamladım. Emekli olana kadar 12 yıl boyunca, okulda çalıştım. Bu arada, Boğaziçi Üniversitesinde ders verdim. YÖRET Vakfı’yla yollarımız 1990 yılında kesişti. Robert Kolej’de rehberim olan, YÖRET’in o dönemki başkanı Nüket Atalay bana sivil toplumu öğreten çok iyi bir rol model oldu. Bunun dışında psikolojik danışmanlık merkezlerinde bireysel ve grup danışmanlığı yaptım. Kariyer danışmanlığı yapan İnsparkus adlı şirkette beş yıl, koçlara eğitici eğitimi eğitmenliği verdim ve online kariyer danışmanlığı yaptım. Bunun dışında, cemaatimizde gönüllü görevlerim var.

Bünyesinde gönüllü eğitimci olarak çalıştığınız YÖRET Vakfının kuruluş hikâyesi nedir?

YÖRET 1972 yılında, Bilge Koloğlu tarafından kuruldu. O dönem açılımı Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı idi. Yeni açılımı ise Toplumsal Gelişim ve Eğitim Vakfı yani ‘Yenilikçi, Öncü, Rehber, Etkin, Toplumsal’ olarak değişti. Kuruluş amacı PDR (Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik) mesleğini tanıtmak, yayılmasına katkıda bulunmak ve bu branşta okuyan gençleri ya da uzmanları güçlendirmek. Özellikle farklı illerden İstanbul’a okumaya gelen üniversite gençlerine oryantasyon vermek, destek vermekti.

YÖRET Vakfının misyonunu nasıl açıklarsınız?

Misyonumuz çocuk hakları doğrultusunda hak arama ve demokrasi kültürünün yaygınlaşması, çocuk ve genç katılımının arttırılması, çocuğa karşı şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi, cinsiyet eşitliği, farklılıklara saygı, barışçıl ortamlar ve barışçıl iletişim, çocuk dostu alanlar ve okullar, çocuk haklarının hayata geçirilmesi ve savunusu gibi konuları ele alarak; çocuk, aile ve okul ortamlarında, barışçıl bireyler yetişmesine katkıda bulunmaktır. Misyonumuz doğrultusunda belediyelerle, okullarla, diğer STK’larla projeler gerçekleştiriyoruz, seminer, sempozyum, çalıştay ve kongreler düzenliyoruz. Kampanya ve savunuculuk faaliyetlerimiz var. Alandaki öğrenci ve uzmanlara eğitim vererek, onlar çocuklar ve ailelerle çalışırken süpervizyonla destekliyoruz. İnteraktif eğitimlerimizde sanat ve oyunu kullanıyoruz. Bir PDR öğrencisi veya uzmanı, çalıştığı okuldaki tüm öğretmenlere ve öğrencilere ulaşabildiği için, eğitimlerimiz çarpan etkisi ile daha geniş kitlelere yayılıyor.

Genç Gönüllüler Kulübü adlı bir oluşumunuz da var

Evet. Liseli ve üniversiteli gençlerin gönüllülük ve sivil toplum bilincini arttırmak için bir takım grup çalışmalarımız var. Bu gençler, çocuk hakları konusunda çeşitli araştırmalar ve sokak röportajları yapıyor; hatta kısa filmler çekiyorlar. Bir yandan çocuk haklarını kendileri öğreniyor, diğer yandan başka çocukların savunuculuğunu yapıyorlar.

“Şiddet öğrenilen bir davranıştır”

Şiddet sadece ülkemizde değil, maalesef evrensel bir sorun. Nedir şiddeti tetikleyen ve arttıran unsurlar?

Öncelikle şunu bilmemiz çok önemli; şiddet öğrenilen bir davranıştır. Aile yaşamı ve toplumun yaşam tarzı her an değişiyor. Aile bireyleri büyüdükçe, birbirlerinden uzaklaşıyor. Hem mekân olarak hem de psikolojik olarak uzaklaşma söz konusu. Bu uzaklaşmalar, yalnızlığa da sebep oluyor. Şiddet maalesef normalize ediliyor. Sosyal medyadan, televizyondan, farklı basın yayınlarından, bu konuya dair bir sansür olmadığı için, sanki her şey şiddetle çözülebilir gibi mesajlar alıyor çocuklar. O kadar çok şiddet haberi, normalmiş gibi aktarılıyor ki, çocuklar da bunu bu şekilde öğreniyor. Çocukların oynadıkları video ve internet oyunları şiddet içeren mesajlarla dolu. Silah ve uyuşturucu maddelere ulaşımın kolay olması da şiddeti tetikleyen unsurlardan. Ayrıca, toplumumuzda çocuk yetiştirirken, erkekler gücünü göstermeye özendiriliyor ve kız çocuklarına da “Sus, karışma, ayıptır, alttan al, idare et” gibi mesajlar iletiliyor. Böylece, cinsiyet farkından kaynaklı da, insanlar arası etkileşim gitgide gerginleşiyor. Aslında sözel ve duygusal şiddet de bir o kadar etkili.  Yöneticilerin topluma olumlu rol model olmaları, sorunları, çatışmaları çözerken barışçıl dil kullanmaları çok önemli.

Aileler, farkında olmadan hatta belki de iyi niyetle, çocuklarına ne gibi şiddet uyguluyor?

Gerçekten de, çok iyi niyetle yapılan duygusal ya da sözel şiddet olabiliyor. Örneğin, çocuğunu diğer çocuklarla kıyaslamak, çocuğun odasına kapıyı vurmadan girmek, çocuğun eşyalarını izinsiz karıştırmak, onun sosyal medya hesaplarına girip ne yaptığına bakmak, bunlar hepsi şiddet. Her ne kadar çocuklarını takip ve korumak amacı ile yapılsalar da, bu çocuk haklarına aykırı; çünkü çocuğun özel alanına saygı göstermek zorundayız. Çocuğun yaptığını önemsizleştirmek, ona hitap ederken küçümseyen lakaplar kullanmak da şiddet. Benlik saygısını düşüren, kendine güvenini azaltan duygusal ve sözel şiddet davranışları bunlar. Çocuğun haklarından biri de, onu ilgilendiren kararlara katılım hakkı; yaşına göre, düzeyine göre, mutlaka çocuğun da fikri sorulmalı ve dikkate alınmalı. Bu demek değil ki dizginleri çocuğun eline verin; çocuklar istediğini yapsın değil elbet. Hak, sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Çocuğa, hakkını kullanırken, başkalarının haklarına da saygılı olmayı öğretmemiz çok önemli. Ayrıca, günümüzde örneğine çok rastladığımız bir şiddet türü de, çocuğun ilgi alanları ve beceri düzeylerini dikkate almadan, çocuğun vaktini doldurmak amacıyla, bir kurstan diğerine koşturmak.

YÖRET Vakfı, çalışmalarını yaparken kimlerden destek alıyor ve ne gibi engellerle karşılaşıyor?

Çoğu zaman, üniversite hocalarımızdan destek alıyoruz; çünkü yaptığımız her şeyin bilimsel bir altyapısı olması gerekir. Çalışmalarımızı yapmak ve hedef kitlelerimize ulaşmak için belediyelerin kapıları da bize açık. Belediye merkezlerinde, kurslara gelen pek çok aile ve çocuk var. Buralarda, onlara eğitim verebiliyoruz. Okullar da eskiden kapılarını bize açardı ancak darbe girişiminden sonra, Milli Eğitim Bakanlığı ile protokolümüz yenilenmediğinden okullara girmekte zorlanıyoruz. Yetiştirdiğimiz liderler çalıştıkları okullarda veya kurumlarda aldıkları eğitimleri öğrenci ve velilere aktarıyor.

υ ‘Kuşaklar Köprüsü’ projeniz bu yıl 14. yılına girdi. Bu proje sayesinde nasıl bir köprü kuruluyor?

Bu proje, artık bir YÖRET klasiği oldu. Kuşaklar Köprüsü’nde gençler ve yaşlılar bir araya geliyor. PDR, Sosyal hizmet veya psikoloji alanında okuyan üniversite öğrencilerine, yaşlılık dönemi ile ilgili eğitimi veriliyor. Onlar da huzur evlerindeki yaşlılarla grup çalışmalarını, süpervizyon eşliğinde yürütüyor. Böylece hem gençler yaşlılardan öğreniyor, hem de yaşlılar gençlerin enerjisiyle daha kaliteli zaman geçirerek hayata bağlanıyorlar.

Şiddetsiz toplum

“Vurma! Konuş…” projeniz de devam ediyor mu?

Evet. Bu projede, çocuklara şiddetsiz iletişimi öğretiyoruz. Bu çocukların arasında (genelde) dezavantajlı bölgelerde oturan ve okullara gidenler de var. Sekiz yaş üstü çocuklar ‘Vurma, Konuş’ projemizde eğittiğimiz gönüllü gençler sayesinde, resim, heykel, drama gibi pek çok farklı sanat dalını kullanarak, çocuklara hem kendilerini ifade etme alanı açıyoruz hem de çocuk haklarını öğretiyoruz. Birbirleriyle nasıl şiddetsiz iletişim kurabilirler veya sorunları nasıl çözebilirler. Geliştirdiğimiz bir kutu oyunu var ‘Vurma, Konuş’ oyunu… Masada dört kişinin (dört çocuk veya iki ebeveyn iki çocuk) oynayabileceği bir oyun. Vakfımıza 150 TL bağış karşılığı bu kutu oyununu herkes alabilir.

Son olarak, hâlihazırda süren ‘Rüzgâr Gülü’ Şiddetsiz Toplum Kampanyanız hakkında da bilgi alabilir miyiz? 

Bu kampanyanın amacı, şiddetin ne olduğunu ve nasıl önleyebileceğimizi toplumumuza öğretmek ve bu bilincidaha fazla insana yaymak. Sembolik olarak, “Sen de çocuğa karşı şiddet savunulamaz, kabul edilemez diyorsan şiddetsiz toplum için bize katıl! Rüzgâr olalım, rüzgâr güllerimiz şiddetsiz toplum için dönsün! Çünkü hepimiz şiddetsiz toplumu hak ediyoruz! diyoruz. Pencerene veya balkonuna koyacağın rüzgâr gülü ile hem şiddete karşı olduğunu, hem de hayatında şiddete yer olmadığını göster.

Bu kampanyada da, eğitici bir ekip yetiştirdik; hem İstanbul’dan hem başka şehirlerden gelen psikolojik danışmanlar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları. Bu kişiler bulundukları yerlerde bu eğitimi ailelere, ailelerden de çocuklarına yayacaklar. Kutu oyunumuzla da daha çok sayıda çocuk ve aileye ulaşmayı hedefliyoruz. Ayrıca, rengini sarı seçtiğimiz rüzgâr gülünü 10 liralık bir bağış karşılığında alıp herkes evine, sokağına, mahallesine, yaşadığı yere yerleştirsin istedik. Bu sembolü çevremizde bolca kullanarak, ‘Şiddete karşıyım ve bunun için ben de çalışıyorum!’ mesajını versin istedik. Çünkü hepimiz şiddetsiz bir toplumu hak ediyoruz. Bu kampanya için, belediyelerimizle, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet’le de işbirliği yapmak istiyoruz. Hatta bir sanatçıyla anlaşıp, rüzgâr gülü heykeli yaptırmak ve bir meydana koyma hedefimiz var. Basında ve yayın organlarında da, sık sık yer almak istiyoruz. Şu anda yaptığımız röportaj, aslında şiddetsiz bir toplum kampanyasını daha da görünür kılacak, sana teşekkür ediyorum bu yüzden. Şiddetsiz toplum web sayfamız da çok kısa bir zaman içinde açılıyor. Galata Kulesini, köprülerimizi de sarı rengimizle bir süreliğine ışıklandırmak istiyoruz.

Rüzgâr Gülü kampanyanızın Jingle’ı da varmış…

Evet. Ekipten bir arkadaşımız bir jingle besteledi ve sözlerini yazdı. Maltepe Belediyesi Çocuk Korosu bu jingle’ı çalıştı; stüdyoya girdiler ve çekimler yapıldı. Bu jingle’ın dillere dolanmasını istiyoruz. Geçen haftalarda, bir radyo kanalında röportajım vardı. Orada da, jingle’ımızı dinlettik.

Toplumumuz için çok değerli çalışmalar yapan YÖRET Vakfını desteklemek isteyenler ne yapmalı, size nasıl ulaşmalı?

YÖRET Vakfının web sitesinde, bağış butonu var. Orada bir hesap numarası var; oraya istedikleri kadar bağış yapıp vakfımızı destekleyebilirler. Eğitimlerimize katılabilirler, gönüllümüz olabilirler, sosyal medyada takipçimiz olabilirler, rüzgâr gülü alarak şiddetsiz toplumu destekleyebilirler. Şimdiden teşekkür ederiz.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün