“Artık tahammülüm kalmadı!”

Violet ALALOF Köşe Yazısı
10 Kasım 2010 Çarşamba

Ne kadar çok duyuyorum bu cümleyi bugünlerde etrafımdan ve koçluk çalışması yaptığım kişilerden… Ben kendi hayatımda da artık bazı şeylere karşı daha tahammülsüz olduğumu gözlemliyorum ve hemen üzerinde düşünüp eyleme geçiyorum.

Sözlükte “tahammül etmek”  karşılığı  “dayanmak, katlanmak, kaldırmak” olarak geçiyor.

Nelere dayanıyoruz, katlanıyoruz ve kaldırıyoruz hayatımızda? Hayatımızda dayandığımız, katlandığımız, kaldırdığımız neler var?

Ve artık dayanmak, katlanmak, kaldırmak istemediğimiz bizi boğan, sıkan hangi olaylar, hangi tavırlar, hangi durumlar söz konusu?

Önce farkında olalım. Bunların neler olduğunun farkına varır isek onlarla baş etmek daha da kolaylaşır. Lütfen hemen bu yazıyı okurken bir kâğıt ve kalem alın ve hemen tahammül edemediklerinizin listesini yapmaya başlayın. Bunlar bulunduğunuz ortamlar (evde, işte, sosyal hayatınızda, aile yaşantınızda), kişilerin tavırları, sizi geri bırakan, ilerlemenizi engelleyen, sıkan, boğan her türlü başkalarının eylemleri olabilir. Peki ya kendinize tahammülünüz var mı? Kendinize söz verip de yapmadığınız nelere artık tahammülünüz yok? Kendinize karşı yaptığınız hangi tavırlarınıza artık tahammülünüz yok? Kendinizi ikinci plana atmanıza mı, gerekli gereksiz kendinizi eleştirmenize mi, kendinizi yargılamanıza mı, kendinizi zayıf ve aciz görmenize mi, kendinizi değersiz görmenize mi, yapmak istemediğiniz şeylere hayır diyemeyişinize mi?

Bu tahammülsüzlük durumu aslında ne kadar bizi sıkar gibi gözükse de bizim artık bir değişim ve gelişim istediğimizin göstergesidir. O yüzden tahammül edemediğimiz ne varsa ona aslında teşekkür edelim. Bizi zorlayan insanlar ve olaylar bizim en büyük öğretmenlerimizdir. Onlar bizim gelişmemizi ve olabileceğimiz en iyi biz olmamızı sağlar.

Eğer listemizi yaptıysak ve artık katlanamadıklarımızın farkındaysak şimdi sıra geldi bu konularda ne yapacağımıza karar vermeye.  Pek çoğumuz işte bu noktada vazgeçeriz. Farkındayızdır ama eyleme geçmek bizi öyle korkutur ki bir şeyleri değiştirip, gelişip, hayatımızı yaşanır hale getirmektense; tahammül sınırlarımızı zorlayarak kendimizi kendi hapishanemizde tutmayı seçeriz.

“İnsan ancak yapabileceği şeyden korkar “. Korkuyorsanız bilin ki bunu yapabileceğiniz içindir. Kendi gücünü görebilmek insanları korkutabilir. Böyle bir noktada işe ufak adımlarla başlayalım. Önce kendimize bir kural koyalım. Bundan sonra neye tahammül etmeyeceğim sorusuna cevap vererek kuralımızı oluşturalım. Örneğin: Bundan sonra bana yüksek sesle konuşanları uyaracağım, bana yalan söyleyenleri hayatımdan çıkaracağım, ben artık yalan söylemeyeceğim, istemediğim hiçbir şeyi yapmayacağım gibi…

Sonra bu kuralımızı artık tahammül edemediğimiz olayları yaratan kişilere aktaralım. Örneğin: Bundan sonra bana yüksek sesle konuşmana izin vermiyorum; bana eğer yalan söylersen seni hayatımdan çıkaracağım;  bu tavrına devam edersen ben artık ………….. tavrı sergileyeceğim gibi…

Bu söylediklerimizde kararlı olmak ve arkasında durmak ve eğer kurallarımıza uymazlarsa insanlara nasıl davranacağımıza önceden karar vermek çok önemlidir. Eğer siz kararlı olursanız değiştiremeyeceğiniz hiçbir durum yoktur.

Katlandığımız, tahammül ettiğimiz her durumda biz kendi merkezimizden uzaklaşırız. Kendimiz olmaktan çıkarız. Başkalarını memnun etmek, onay almak, sevilmek veya korktuğumuz için katlandığımız her durum bizi kendi özümüzden uzaklaştırır. Özü, sözü ve yaptığı bir olan insanlara bir bakın. Hissettikleri, söyledikleri ve yaptıkları birdir bu insanların. Özleriyle, sözleriyle ve yaptıklarıyla dengede ve kendi merkezlerinde yaşıyor olmanın iç huzurundadırlar. Bu kişilerin öz saygıları ve öz değerleri çok yüksektir. Etraflarına huzur yansıtırlar.

En büyük güç kendi dengemizde ve merkezimizde yaşıyor olmaktır...