David Doğan Beyo ile yaşama sanatı

Love Peace and Harmony Yaşam Atölyesi, Kartal’da yemyeşil bir doğa içerisinde konumlanmış sıra dışı bir atölye. Burada resim, heykel, oymacılık ve elişi sanatları üzerine çalışmalar yapılıyor. Bu konuda sohbet etmek üzere David Doğan Beyo ile bir araya geldik

Miryam ŞULAM Sanat
17 Eylül 2015 Perşembe

Bir insan bu kadar çok işi birden yapabilir mi? Atölyesini ziyaret ettiğim andan, söyleşimiz için masa başına geçene kadar iki saate yakın farklı konulardan bahsettik. Hepsi de, metapsikolog David Doğan Beyo’nun yaşamına ait, hayatına kattığı ve yoğunlaştığı farklı alanlardı. Önce evini çevreleyen, her biri değişik bitkilerle dolu adeta küçük seralara dönüşmüş kapalı balkonlarda vakit geçirdik. Hiç bu kadar kaktüs ve sarmaşık türünü bir arada görmemiştim. Bir başka köşede, doğal taşların saltanatı vardı, taşları tek tek elime aldım ve bana özelliklerinden söz etti. Cici adında beyaz tüylü bir kedisi ve onun dört yavrusu her an etrafımızdaydı; kedilerle hiç bu kadar haşır neşir olmamıştım. Çekmecelerde çeşit çeşit boyalar ve boy boy fırçalar gördüm; değişik kalemler. Duvara yaslanmış şövaleler, yerden tavana uzanan renkli çakralar tablosu, Mevlana, melekler, tanrıçalar ve daha birçok resim… Bir de kâğıtlar vardı üst üste tomar tomar… Kitap haline getirilen hakikat bilgileri… En iyisi bir yerden başlamak ve sohbete yazılı devam etmekti.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Çok küçük yaşlarımda insanı ve varoluş amacımızı sorguladım. 13’ümde bilinçaltı üzerine kitaplar okumaya, kişisel gelişim ve insan psikolojisi üzerine eğitim almaya başladım. 18 ile 22 yaş arasında Uzakdoğu’nun hemen hemen her ülkesine giderek farklı çalışmalarda yer aldım. 21. senesinde olduğum bu bilinçli tekâmül süreci beni insan psikolojisi, felsefe, sosyoloji, ruhbilimi, metapsikoloji ve daha birçok alanda derin araştırmalara yönlendirdi.

Atölyenizde, bireysel terapi seansları ve grup çalışmaları da yapıyorsunuz. Bu çalışmalarınız hangi konuları kapsıyor?

Ana uzmanlık dalım insan ve dünya psikolojisidir. Benimle çalışmaya gelen, bir yerde yoldaşım olur, çünkü bu iş benim varoluş amacım. En saf şekilde insanlara yardımcı olma niyetiyle ve büyük bir aşkla, yaşama sanatını öğretiyorum. Bana gelenler, genellikle hayatını transforme etmek, yani değişim ve dönüşüme açık olmak kaydıyla kendini geliştirmeyi hedefleyen kişilerden oluşuyor.

Yaşama sanatı derken?

Bana göre yaşamak bir sanattır. Her insan kendi içinde açığa çıkmayı bekleyen sonsuz potansiyellere sahip. Yaşamı bir bütün olarak algılamak ve daha dengeli yaşayabilmek için öncelikle her varlığın ruh, zihin ve beden bütünlüğünü idrak etmesi gerekir.

Peki, bu idraki oluşturmanın yolu nedir?

Bu,  yaşadığımız sürece devam eden bir yolculuktur. Zihin, beden ve ruh üçlüsünün sonsuz katmanları var. Birbiriyle olan etkileşimlerini anlayabilmek için ise, kişinin kendine dönmesi ve kendiyle çalışması gerekir. Dışarıdan ona ayna görevi görecek uzmanlarla çalışmak da, bu süreci hızlandırabilir.

Adını ‘metapsikoloji’ koyduğunuz, kendinize ait bir öğretiniz var. Bunu bize açar mısınız?

Metapsikoloji, psikoloji, alternatif tıp, ruhbilimi ve kişisel gelişim alanlarını bir araya getirerek sentezlediğim, bütünsel bir terapi yöntemidir. Bu yöntemin amacı ise, modern çağın çarkına kapılıp kendinden uzaklaşan insanın, özüne yeniden dönerek arınmasını ve dengelenmesini sağlamaktır.

Şimdi, atölyenizde resim, heykel ve oyma çalışmalarına da başladınız. Sizi buna yönlendiren ne oldu?

Resim, uzun zamandır yapmak istediğim bir şeydi. Üç sene evvel kara kalem çalışmalarına başladım, ancak zaman içerisinde bu çizimler, bende bir meditasyona dönüştü. Tam da bu dönemde, ressam arkadaşım Filiz’le tanıştım ve kısa zamanda atölyemizi kurduk. Bu hiç sıradan bir atölye değil. Amacımız, enerjisi yüksek titreşimli eserler yaratarak, onlara sahip olan insanların yaşamlarında olumlu etkiler oluşturmak.

Bu eserler, hangi malzemelerden oluşuyor?

Çok çeşitli malzemeler kullanıyoruz. Guaj, akrilik ve yağlı boyadan tutun da kumaş boyasına kadar; özel kalem ve fırçalar eşliğinde, farklı yüzeylerin üzerinde çalışmaktayız. Bu çalışmalar, benim için çok değerli ve anlamlı. Her biri sanki benim bir parçam ve yüreğimden akanları sembolize ediyor.


Özel bir konseptiniz var mı?

Şu anda, beş konsept üzerinde çalışıyoruz. Bunlar: semazen, gökkubbe, âşıklar, bodhisattvalar ve melekler serisi. Semazen serisinin ana fikri, Mevlana ile Şems’in aşkı ve hakiki manada birlik ve yoldaşlıklarıdır. Seri tamamlanınca, her tablonun hikâyesini anlatan, birer yazılı metni de olacak. Gökkube serisi ise mistik geometrik desenlerden oluşur. Tasavvufi bir altyapısı vardır. Bulunduğu ortamlarda enerji seviyesini yükseltmeye yardımcı olur. Aşıklar’a gelince; bu seri, dişi ve erilin kutsal dansını işler. Kadın ile erkeğin birliğinin güzelliğini ortaya koyar. Bodhisattvalar, Uzakdoğu felsefesinde yer alan tanrı ve tanrıçalardır.  Her birinin belli bir gücü ve özelliği vardır. Beşinci konseptimiz de, yaşamımızın her anında bize görünmeden eşlik eden Melekler.


Bu eserleri nerede sergiliyorsunuz?

Tablolarımız, hem kendi atölyemizde hem de Balat’taki Ve-Saire Sanat Galerisi’nde sergiliyor. Yeni sergilerimizden de sizleri haberdar edeceğiz.

Love Peace and Harmony nasıl oluştu?

Sekiz sene önce, bir gece, hepimizin en yüksek hayrı niyetine diyerek; www.lovepeaceandharmony.org sitesini kurdum. Bu site her gün, dünyanın en az altmış ülkesinden, binlerce insan tarafından takip ediliyor. Burada, psikoloji, felsefe, kişisel gelişim, ruh bilimi ve alternatif tıp üzerine güncel makaleler yayınlanıyor. Amaç, varlığımızın özü ile temasa geçerek, zihnimizde yarattığımız tüm ayrılık illüzyonlarını, sevgi, barış ve uyum ile aşmak ve insanlığın uyanışına ve yükselişine hizmet etmektir.

Özel konseptli resimleriniz ve metapsikoloji terapileriniz dışında da, Love Peace and Harmony çatısı altında yaratmak ve gerçekleştirmek istediğiniz yeni projeleriniz var mı?

Farklı alanlarda, üstünde çalıştığımız ondan fazla büyük projemiz daha var. Terapiler, resimler ve diğer projeleri hep birlikte sürdürmeye devam edeceğiz.