Raşel Meseri’den çocuklara büyük masallar

Raşel Meseri, çocuklara yönelik olduğu kadar büyüklerde de ilgi uyandıran öykülerinde, toplumsal yaralara parmak basıp farkındalık yaratmaya devam ediyor.

Miryam ŞULAM Sanat
19 Ağustos 2015 Çarşamba

Meseri ile bir süre önce okurlarla buluşan ‘Dikkat Hayalleriniz Çalınabilir’ ve ‘Pen Parkta’ kitaplarını konuştuk

 

İzmir doğumlu Raşel Meseri, D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon bölümünden mezunu. Uzun yıllar, reklam yazarlığı, yaratıcı direktörlük ve yöneticilik yaptı. Bir yandan, tiyatro oyunları yazarken bir yandan da kısa ve belgesel film yapımcılığı yapıyor.     

Raşel Meseri’yi kendi sözlerinizle bize nasıl tanıtırdınız?

Bu sorudan hep çok korkmuşumdur. Kendimi kısaca ve formal tanıtmayı hiç başaramam. Sorularınıza verdiğim cevaplardan çıksa portrem ortaya belki daha gerçekçi olur, ne dersiniz?

Tabii, neden olmasın? Daha önce yazmış olduğunuz Can’lı ve Işıl’tılı Maceralar serisinden ‘Enerji İmparatorluğu’ ve ‘Yumurtanın Sırrı’ adında iki çocuk romanınız var. Bu seri birbirinden kopmaz iki kahraman olan Can ve Işıl’ın başından geçen maceraları konu alıyor. Bu maceraların, geleceğin büyüklerine mesajları var sanki…

Haklısınız. Can ve Işıl yaşadıkları evin, gittikleri okulun ve oynadıkları sokakların aslında dünyanın ta kendisi olduğunun farkında olan çocuklar. Dünyada olan biten her türlü olayın yaşamlarına, olumlu veya olumsuz, sızacağını biliyorlar. Bu nedenle, sadece kendilerini değil başkalarını da ilgilendiren olaylar ve sorunlara tam bir cesaretle balıklama atlayıp, kendilerini hayali olsa da hayalci olmayan maceralar içinde buluyorlar.

Serideki her kitap fantastik-macera türünde kaleme alınmış…

Evet. Buna rağmen, finallerindeki sürpriz gelişmelerle olayların gerçekte yaşanıp yaşanmadığına dair kışkırtıcı bir merak ve tartışma isteği oluşturmaya çalışıyor. Amacım, çocukların eğlenceli çocuksuluğu kadar, akıl yürütme alışkanlıklarına, toplumsal olaylara duydukları ilgiye ve onları mantık ile hayal gücünü birleştirerek çözme becerilerine vurgu yapmak denebilir.

Bu serinin ilki olan ‘Enerji İmparatorluğu’ kitabında,  kahramanlarımız Can ve Işıl’ın yaşadıkları yer, büyük bir çevresel ve toplumsal yıkım içinde bulunmakta. Kullandıkları enerjinin dağıtımı ve kullanımı Enerji İmparatorluğu adında despot bir yönetim ve onun uygulayıcılarının eline geçmiş durumda.

Serinin ikinci kitabı olan ‘Yumurtanın Sırrı’ ise, Can ve Işıl’ın yaşadıkları semte yüksek teknolojiyle kazı çalışması yapar gibi görünen gizemli bir araştırma ekibinin gelmesiyle başlar.

Sizi bu kitapları yazmaya motive eden neydi?

Beni yazmaya motive eden sebeplerden biri, çocukların yaratıcı zihinlerini ve oyunlarını anlayıp onları yeniden kurarak çocuklarla iletişime geçmeye çalışmak. Kişi büyüyüp toplumun koyduğu sınırlara kapısını daha çok açtıkça yaratıcılıktan ve oyunculuktan uzaklaşıyor. Ben bu mesafeyi yazarak kapatmaya çalışıyorum belki de. O yüzden, düş gücünü harekete geçirmek en önemli amacım. Umarım ki, harekete geçen yaratıcılık kitabın belirlediği sınırların dışına taşıyor ve benim öngöremeyeceğim yerlere doğru açılıyordur.

Kitaplarda, merak duygusunun motive eden ve özgürleştiren yönlerini işliyorsunuz. Can ile Işıl çözdükleri sorunlara, soru sormaktan kaçınmadıkları için ulaşabiliyorlar…

Pek tabii. Çocukların ilk aklımıza gelen özelliklerinden biri saf merakları değil midir? Yetişkinleri hayatlarından bezdirecek veya onları zor duruma sokacak kadar pervasızca soru sorarlar. Bu soruların bir kısmı yetişkinlerin bilirkişiliğine halel getirebilir. Sorunun yanıtını bilmediğinden veya soruyu ayıp veya günah bulma ihtimalinden. Bunun içindir ki, yetişkin kişi, bir yandan çocuğun soru sorabiliyor olmasıyla övünür bir yandan da soru sorma yeteneğini denetlemeye ve farkına varmadan ket vurmaya çalışır.

Adalet teması da öykülerinizde oldukça yoğun yer almakta…

Adil olmak çok önemsediğim bir özellik. Vicdanı temiz tutan ve insani duruşa sürekli ayar çeken bir değer. Çocukların birey olma serüveninde de bir an önce içselleştirilmesi için gayret verilmesi gereken bu konuyu işlemek, beni yazmaya iten nedenler arasında.

Bu serinin iki yeni kitabı, ‘Pen Parkta’ ve ‘Dikkat! Hayalleriniz Çalınabilir’ adlı çocuk romanlarınız, ardı ardına Habitus Yayınlarından çıktı. Pen Parkta’nın sayfalarının üç ayrı dilde yazılmış olması ve aynı zamanda içeriğinin de Gezi olaylarının masalsı bir anlatımı olması çok çarpıcı…

Hatırlarsanız Gezi olayları başladığı zaman, sokakta kıyamet koparken televizyon kanalları penguen belgeselleri gösteriyorlardı. Bunun üzerine eylemciler penguen figürünü sahiplenmiş ve onu direnişin sembollerinden birine dönüştürmüşlerdi. Akabinde, Gezi direnişi ile ilgili birçok sanatsal üretim yapıldı, kitaptan resme ve belgesele uzanan bu üretimler arasında eksik kaldığını düşündüğüm alan masal oldu. Birçok insanı etkileyen toplumsal bir olay yaşanmıştı ve biz bunu çocuklara nasıl anlatabilirdik? İçinde çok çeşitli hayallerin, öfkenin, acının ve neşenin, en çok da umudun olduğu böylesi bir süreci masallaştırmak mümkün müydü?

İşte Pen Parkta, bu sorulardan doğdu ve Antarktika’da kutulara (yani televizyonlara) hapsedilen arkadaşlarını kurtarmak için yola çıkan ve Gezi Parkına gelen Pen adlı penguen karakteri böyle ortaya çıktı.

Kitabınız, Hollanda’da Aylin Kuryel’in çevirisiyle Türkçe-İngilizce olarak basılıp Hollandalı sanatçı Sanne Karssenberg tarafından resimlendi. Türkiye’de ise Habitus tarafından Türkçe, Kürtçe ve Ermenice basıldı. Neden bu üç dil?

Bu dillerin bu coğrafyada konuşulduğunu ve Gezi direnişinin de çeşitlilik ve kapsayıcılığı ile ön plana çıktığını düşünürsek, bu tercihin konunun ruhuna uygun olduğunu düşünüyorum. Ve tabii ki keşke başka dillerde de basılsa, örneğin Ladino...

Bu öykünün kahramanı Pen penguen ile okuyucu, çocuk olsun, büyük olsun empati kurmak pek zor değil. Ne dersiniz?

Ben de öyle düşünüyorum. Zaten masalların sadece çocuklar için olduğunu kim söylemiş?

Bu kitabınızda, parkta bir araya gelmesi zor olan insanlara karşın, aynı parkta birbirleriyle tanışıp arkadaş olan hayvanlar var. Sorumluluk bilinci ve birlik olma mesajlarını yansıtırken,  gönüllü olarak, çocuklarımıza toplumsal bir bilinç aktarma görevini üstlendiğinizi söyleyebilir miyiz?

Haklısınız. Bu kitap dâhil tüm yazdıklarımda, insan ile hayvan, daha genel anlamıyla da doğa, arasındaki kopmaz ilişkiyi konu ediyorum çünkü “üç-beş ağaç” meselesinin gerçekten de önemli olduğunu düşünüyorum. 

Serinizin üçüncü kitabı ‘Dikkat Hayalleriniz Çalınabilir!’ nisan ayında basılmış. Tüketimi arttırmak için çocukların hayallerinin çalındığı ve çocukların içine düştükleri bu uğursuz durumdan kurtulma mücadelesini anlatıyor bu kitap…

Evet. Çocukların yararına araştırma yaptığını iddia eden tıbbi bir merkezin onlar üzerinde yaptığı deneylerden sonra çocukların tuhaflaşması ve ailelerin bu durumdan kaygılanıp bir şeyler yapmaya karar vermesiyle başlıyor. Sözü edilen merkezin, esasen çocukların renkli ve yaratıcı hayallerini yeni üretimlerde kullanmak isteyen kötü niyetli kurumlara kâr amaçlı satmakta olduğu anlaşılıyor (umarım röportajı okuyan çocuklar yoktur). Can ve Işıl, yapılan deneylere maruz kalmış ve hayalleri çalınmış çocuklardandır. Ancak aileleri onların düzelmesi için bir plan yapar.

Ahmet Söğütlüoğlu’nun yaptığı çizimlerin de, kitabın sürükleyiciliğine katkıda bulunduğunu da söyleyebilir miyiz?

Evet, kesinlikle.

Bugüne dek birçok ödül almış başarılı kısa filmleriniz mevcut. İzleyiciye kamera arkasından veya öykülerinizde yazı aracılıyla vermek istediğiniz mesajları kıyasladığınızda, sizce hangisi daha etkili oluyor?

Belki de en etkili olan, bu iki alanın birbiri içine geçebildiği çalışmalar. Mesela, kitapları yazarken metni biraz da sinema filmi gibi kurgulamaya çalışıyorum. Bir anın içinde aslında var olan birçok başka anı ve hikâyeyi böyle bir kurguyla ortaya çıkarmak hoşuma gidiyor. Yazdığım kahramanların okuyucuya zamanın bu katmanlı yapısını hatırlatmasını istiyorum. Bu davet kurulan dilin akılda yarattığı görsel imgeler ne kadar kuvvetliyse o kadar çekici hale geliyor.

Kitaplarınız yurt dışında farklı dillerde yayınlandı mı?

Söylediğim gibi, Pen Park öncelikle İngilizce-Türkçe basılmıştı. Böylece, Hollanda’daki Güncel Sanat Müzesi Van Abbe’nin de müze kitaplığına girmiş oldu. Fransızca çevirisi yapıldı, bir aksilik olmazsa yakın gelecekte basılacak. Hayallerimden biri de Ladino’ya çevrilmesi (buradan işbirliği yapabileceğim insanlara bu şekilde seslenmiş olayım).

Yeni kitaplarınızı bu yıl kitap fuarında imzalamayı düşünüyor musunuz?

Umuyorum. Ayrıca Can’lı ve Işıl’tılı Maceralar serisinin dördüncü kitabı ‘Kâğıtların Çığlığı’nın (tabii son anda ismini değiştirmeye karar vermezsem) fuara yetiştirme ihtimalimiz var.

Biraz tiyatro oyunlarından bahsedebilir miyiz?

Yazdığım, ‘Edi’nin Annesi Nerede?’ adlı küresel ısınma temalı çocuk tiyatrosu, İzmir Devlet Tiyatrosu ve İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından oynandı. Bu yıl, ‘Alis Ha-Ha Harikalar Diyarında’ tiyatro oyunum da Devlet Tiyatrosu edebi kurulundan geçti. Umarım yakın bir zamanda sahneye konulabilir.

 

Gerek kamera arkası çalışmaları, gerek kalemiyle hem minik yüreklere hem de bizlere farkındalık adına dokunmayı, bununla kalmayıp bir sanatçı duyarlılığıyla hepimize güzel bir örnek olmayı başaran İzmir’in bu güzel insanına, keyifli söyleşisi için teşekkür ediyoruz.