Gerçeküstülük ve Dadaizm

Ferhat ATİK Toplum
27 Aralık 2017 Çarşamba

Gerçeküstülüğü bir tanımlama olarak edinmekten daha öte değerlendirmek gerekir. Gerçeküstülük, ilk adım attığı dönemin siyasi ve ideolojik içeriklerine yenilmiş durumda.

Gerek iç gerekse dış politikada, sanatın ayrım noktaları olduğunu savunanlar olsa da, içtenlikle söyleyebilirim ki, kendi içsel bildirgesinden (manifesto) bu yana Andre Breton’dan Benjamin Peret’e, Louis Aragon’a kadar bir dizi, düşün-sanat insanı, siyaset biliminin sanatla akıl eşgüdümü ilişkisi içerisinde olduğuna değinir.

İlerleyen satırlarımda bu kavramın daha anlaşılır olması yanında, siyasetle ilintili gerçeküstülüğün, akıldan uzaklaşmasının bu çağa yetmediğine, pratik siyasetin de akıldan uzaklaşmaya doğru hızla ilerlediğine tanık olacağız.

Gerçeküstülük bir zaman olarak, Avrupa’da yaşanan ve dünyanın üçte ikisi dahil olmasa da bir savaşta bile ben merkezliliğine endekslenerek adına dünya savaşı denilen iki dünya savaşının arasında gelişmiş bir düşsel imge geliştirmesidir.

Temelini, akılcılığı yadsıyan ve karşı sanat için çalışan ilk dadaistlerin eserlerinden alır. 1924’te ‘Manifeste du Surrealisme /Gerçeküstülük Bildirgesi’ni hazırlayan şair Andre Breton’a göre gerçeküstülük, bilinç ile bilinç dışını birleştiren bir yoldur. Bu bütünleşme içinde hayali dünya ile gerçek yaşam ‘mutlak gerçek’ ya da ‘gerçeküstü’ anlamda iç içe geçiyordu. Sigmund Freud’un kuramlarından etkilenen Breton için bilinçdışılık, düş gücünün temel kaynağı, deha ise bu bilinçdışı dünyasına girebilme yeteneğiydi.

Breton’un yanı sıra Louis Aragon, Benjamin Peret, otomatik yazı yöntemleri üzerinde deneyler yaptılar. Kendi söylemleriyle, ‘gerçeküstü dünyanın düşsel imgelerini geliştirmeye’ başladılar. Bu şairlerin dizelerindeki sözcükler, mantıksal bir sıra izlemek yerine bilinçdışı psikolojik süreçlerle bir araya geldiği için insanı irkiltiyordu.

***

Gerçeküstülük, yöntemli bir araştırma ile deneyi ön planda tutuyor, insanın kendi kendisini irdeleyip çözümlemesinde sanatın yol gösterici bir araç olduğunu vurguluyordu. 1925’ten sonra gerçeküstücüler dağılmaya, başka akımlara yönelmeye başladılar. Fakat resimden sinemaya, danstan tiyatroya kadar birçok sanat dalını derinden etkilediler. Andre Breton’un yanısıra Pierre Reverdy, Robert Desnos, Louis Aragon, Paul Eluard, Antonin Arnaud, Raymond Queneau, Philippe Soupault, Arthur Cravan, Rene Char gerçeküstülük akımının önemli isimleridir.

***

Siyaset yöneliminden, Dadaizm’i veya gerçeküstülüğü anlamlandırdığımızda, karşımızda bugünün akımsız siyasetleri çıkıyor.

Burada eleştirelim. Eleştirinin, hiçbir düşüncenin, kendi içinde kapanma tehlikesi yaşamaması olarak algılayarak eleştirelim. Biliriz ki eleştiriye kapanan yapı bir kez Hitler yarattı.

Siyaset ne kadar gerçeküstü değilse, Dadaist değilse, o kadar halkçıdır. Ya da tek kutuplu çağımızın dünya düzeninde, bu kutba yakın olma gayretinden başka bir şey değildir.

Meraklısına

Dadaistler, Dadaizm yanlılarıdır. İlk Dünya Savaşı yıllarında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dadaizm, Dünya Savaşı’nın barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa bir protesto olarak ortaya çıkarken, ana karakter olarak, mantıksızlık ve var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesini temel alır.