Ethel Mulinas’ın ‘Yolculuğu’

Tiyatrocu Ethel Mulinas’ın sahneye koyduğu, tek kişilik komedi oyunu ‘Yolculuğum’, bir kadının Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğuşunun hikâyesini anlatıyor.

Miryam ŞULAM Sanat
9 Aralık 2015 Çarşamba

5 Aralık akşamı Tiyatro Karnaval’da sahnelenen tek kişilik komedi oyunu ‘YOLCULUĞUM’, bir kadının Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğuşunun hikâyesini anlatıyor. Birçok yerde sahne alacak olan oyun bize, kendi yolculuğumuzda “Ben de yapabilirim; kendimi yeniden yaratabilirim” mesajı veriyor. Yoğun çalışma temposu arasında bana ayırabildiği kısa bir zaman diliminde Ethel Mulinas ile gerçekleşen sohbetimiz dolu doluydu.

 

‘Yolculuğum’ adlı oyunu, Ethel Mulinas geçirdiği tüp mide ameliyatının ardından, yirmi dört saat kaldığı yoğun bakımda yazmaya başlamış. Oyunda, bir kadının aşkı arayışı, kendini yeniden sevmeyi öğrenmesi ve imkânsız gibi görüneni gerçeğe dönüştüren zorlu bir varoluş hikâyesi var. Provayı izlerken bir yandan kahkahalar attım, bir yandan müziği ile hüzünlendim. Oyunun duygusu beni derinden etkiledi. ‘Yolculuğum’u oyunlaştıran Murat İpek, sahneye koyan yönetmen Çiçek Dilligil ve tek kişilik performansıyla Ethel Mulinas, kendi hayatından yola çıkarak var olan tüm farklı Ethel’lere sesleniyor.

Ethel Mulinas’ı bize kısaca tanıtır mısın?

1973, İstanbul doğumluyum. Daha konuşmayı bilmezken, evdeki bazı objeleri mikrofon yapar, şarkı söylermişim. Ajda Pekkan ve Zeki Müren’e ait plakları renklerinden tanırmışım. Saint Benoit Lisesi mezunuyum. Ortaokulda, dilbilgisi dersinden bütünlemeye kalacağım sırada, öğretmenime bir performans yapmayı teklif ettim. Beğenirse beni sınıfta bırakmayacaktı. Moliere’in bir oyununu sahneye koydum ve sınıfı geçtim. Sahne ile tanışmam, ilk bakışta aşk misaliydi. Her zaman gururla söylediğim gibi, cemaatimizin derneklerinde sahneye konulan oyunlarda amatör olarak oynadığım için çok şanslıydım. Marmara Üniversitesinde ekonomi eğitimi aldım; Yeditepe’de işletme yüksek lisansı yaptım. Ardından, birkaç yıl aile şirketinde çalıştım. Oysa asıl yapmak istediğim iş hep tiyatroydu.

28 yaşında bir kapı açıldı ve Ethel o kapıdan adımını atıp içeri girdi…

Can Doğan’ın yönettiği ‘Zerrin’ adlı oyun, benim sahneyle ilk tanışmamdı. Oyunumu izleyen kast direktörü beni bir dizi görüşmesine gönderdi. Med Yapım Akademi’nin ‘Çat Kapı’ adlı dizisiydi bu. Yönetmen, “Sen bu iş için doğmuşsun; neden bunun eğitimini almadın?” dedi ve 28 yaşında öğrenci oldum. Haldun Dormen’den oyunculuk, Yıldız Tunbul ve Serpil Günseli’den şan dersleri aldıktan sonra, Med Yapım Akademi’nin mezuniyet oyunu olan ‘Amphtrion’u izlemeye gelen Fatih Aksoy’dan da ilk dizi teklifimi aldım.

O gün bugündür, sinemanın sempatik yüzü olarak tanınıyorsun. Birçok film ve dizide rol aldın.  Son projen ‘Yolculuğum’ ile çok büyük bir hayalin gerçek oldu diyebilir miyiz?

Tabii ki, öyle oldu. Yaşarken, bir gün anlatacağımı düşünemezdim. Hele bir sene evvelki o günü anlatmak için, bir sene sonra 60 kilo eksik halimle, içime katmanlar ekleyerek kendimi şişman göstermeye çalışacağımı ise hiç…

Bu oyunda obezite ve yeme bağımlılığı, aslında diğer tüm bağımlılıklara gönderme yapan bir sembol mü?

Oyunda ileri derecede obeziteyle uğraşmış, farklı şehirlerde doğmuş, farklı kültürlerde, ailelerde yetişmiş Ethel’lerin hikâyesini anlatıyorum. Buradaki ötekileştirme ve kilo problemi sadece bir sembol, evet. Yaşadığımız o kadar çok değişik bağımlılık var ki... Oyunda anlatmak istediğim şeylerden biri herkese, “Yapabilirsin, kendini yeniden yaratabilirsin” mesajını vermek. Kendi tecrübemden dolayı buna çok inandım ve herkese bulaştırmak istiyorum. Her şey mümkün ve hiçbir şey için, kendimiz dışında engel yok.

Müzikler de, oyuna derinlik ve duygu katmış…  

Oyunun müziklerini, çok değerli ve yetenekli müzisyen Bora Öztoprak yaptı. Oyunda hepimizin aşina olduğu birkaç parça da söylüyorum ancak ‘Yolculuğum’ için bestelenmiş özgün müzikler, sevgili Bora’ya ait. İçlerinden birine klip hazırlıklarımız da başladı.

Sanatçı olmak biraz da, kişinin kendi yaşamından bazı kesitleri sanatı aracılığıyla dışa vurmasıdır. Bu oyunda, seyirciyle hayatından hangi kesitleri paylaştın?

Aynen. Benim için bu oyunun çok önemli bir özelliği daha var. Sahnede onları anlatarak,  annemi ve babamı ölümsüzleştirdiğime inanıyorum. Bu en heyecanlı günlerimde yanımda olmamaları canımı acıtsa da, bu vesileyle burukluğum azalıyor. Cesur bir an var; sahnede çırılçıplak kilolarımla kaldığım bir an. Bu oyunda çırılçıplak kaldığım hikâyelerin büyük kısmı gerçek ve yaşanmış. İlk aşkımı ve hayal kırıklığımı, kilolarımdan dolayı yaşadığım sorunları oldukça cesur bir şekilde paylaştığıma inanıyorum. İnan, bu çok da kolay olmadı.

Bu oyunda bana kahkaha attıran birçok sahne var. Yaşanmış zorlukları seyirciyi güldürerek anlatabilmek de apayrı bir başarı diye düşünüyorum…

Bu bir müzikli komedi oyunu. Üslubumda kesinlikle bir ironi yakalamak mümkün; tüm zorlukların yanı sıra, hayata bakış açımda neşe ve umut var. Bu benim karakterimle alakalı bir şey. 63 kilo verdim; bir insan bıraktım, bir yarım insan daha çıkartacağım içimden. Süreç devam ediyor. Beni tanıyanlar şaşırıyor, ancak işin en keyifli yanı, beni daha önce tanımayanlara eski fotoğraflarımı gösterdiğimde verdikleri tepki: “Ethel, inanmıyorum, bu sen olamazsın!”

İşte bu yüzden ‘Yolculuğum’, küllerinden yeniden doğan bir kadının varoluş hikâyesidir, diyebilirim.

Şulam ve Mulinas


Peki, nasıl değişti her şey?

O anı oyunda da canlandırdığım gibi, bir gün İstiklal Caddesinde yürürken tramvay raylarının önünde durdum. Arkamdan fısır fısır yapılan alaycı konuşmaları duydum yine; işi gücü olmayan duyarsız insanların acıtan sözleri yankılandı kulaklarımda. İşte tam o anda, içimden yükselen bir çığlık, diğer tüm sesleri susturdu: “Yeter… Yeter artık!”

Ve o an, ameliyat kararı mı aldın?

Bugüne dek, zayıflamak için değişik diyetler denedim; spor yaptım fakat bu defa daha farklı bir şey yapmalıydım. Dans etmeyi çok severim, ruhum çocuksu, deli dolu. Seyahati, yürümeyi özlüyordum. Rol yaparken nefes nefese kalıyordum. Yani ruhum ile bedenim birbiriyle hiç uyuşmuyordu. Kendimi Liv Hospital’da Dr. Hasan Altun’un yanında buldum. Asistanı Neval Baydemir de ameliyat sonrasında 85 kilo vermişti. Hikâyesini benimle paylaşması, beni çok motive etti. Altun’un elleri, benim için sihirli değneklerdi; hayatım değişti.

Şimdi haykırıyorum: “Bir sabah güne 156 kilo uyandığım gibi, başka bir güne 66 kilo uyanabilirim. Her şey bizim elimizde. Ölümle dans ederken yaşamla dans etmeye geçmek gibi bir şey bu.”

Obezitenin sağlık açısından zararlarını hepimiz aşağı yukarı biliyoruz, ancak obez olmanın nasıl bir şey olduğunu bizimle paylaşır mısın?

19 yaşından beri, 100 kilonun altını görmemiş biri olarak, bu konuyla ne denli yıprandığımı anlatabilirim sanırım. Hayatı severken ölüme koşmaktı yüksek obezite. İçin coşku doluyken, ruhun dans edip koşarken adım atamamaktı. Ağır felçli bir hastaya bakarken onun yaptığı hareketleri yapamamaktı. Aynaya bakıp yüzünü özlemekti. Seni suçlayan bakışlardı. Yediğin her lokmanın sayılmasıydı. Uçakta kemeri bağlayamamak, sevdiklerini sıkıştırmamak için ayrı oturmaktı. Ne kadar başarılı olursan ol, hep eksik olmaktı bu kadar fazlalığınla. Kocaman cüssenle görünmemekti. Ne kadar özgüvenli olduğunu söyleseler ve sen öyle sansan da, olmamaktı. En sevdiklerinin bakışındaki acıydı.

 

Oyunculuk eğitimi aldığın günlerde, Ferit Koen’le yollarınız kesişti ve birlikte ‘Tiyatro Spot’u kurdunuz. Bize tiyatronuzdan bahseder misin?

Bence, hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Ferit Koen’le 2005’te tanıştıktan sonra, bazı oyun ve müzikallerde birlikte çalıştık. İkimizin de ortak hayalleri olduğunu keşfettiğimiz an, kolları sıvadık ve tiyatromuz ‘Tiyatro Spot’u kurduk. ‘Spot’ isminin iki özelliği var. Spot işler yapıyoruz ve sahnemiz spotlarla ışıl ışıl. Çok şanslıyız, çünkü ikimiz de âşık olduğumuz işi yapıyoruz. O, hem iş ortağım hem de çok iyi dostum oldu. Bir sloganımız var: “Okulumuzdan hep kahkaha sesleri geliyor olacak.”

‘Tiyatro Spot’da ne gibi eğitimler mevcut?

Çiçek Dilligil genel sanat yönetmenliğinde, Tuğrul Tülek, Bekir Aksoy, Levent Tülek, Mark Levitas, Yıldız Tunbul gibi duayen hocaların ders verdiği bir okul burası.  ‘Tiyatro Spot’ üç farklı kolda çalışıyor. Spot Atölye’de kamera önü oyunculuk eğitimi veriyoruz. İkincisi, kurumsal firmalara ihtiyaçları doğrultusunda ürettiğimiz eğitimler var. Üçüncüsü de prodüksiyon. Tiyatro, konser, müzikal ve tv programları için prodüksiyon hazırlıyoruz. ‘Yolculuğum’ bizim ilk yapımımız. Yeni atölyelerimiz de olacak, özellikle çocuklara yönelik.

Bir yandan sahne almak, diğer yandan yeni bir atölyenin işleri, kolay olmasa gerek. Seni izlemeye devam ediyoruz Ethel Mulinas. Yaptığın her işte sana ve tüm çalışma arkadaşlarına başarılar diliyoruz.

Şimdi sahne zamanı!