Antakya’da ‘tri-D’ tefilin

Miryam ŞULAM Toplum
4 Ağustos 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta Antakya’da sadece bir defa gösterime giren üç boyutlu çok özel bir filmi, yüz yirmi civarı kişiyle birlikte izledim. Bu ‘tri-D’ filmi izleyebilmek için, özel gözlükler yerine, bize DK Antioch 2010 amblemli şapkalar dağıtıldı. Filmi izleyen tüm davetliler, şapkayı taktıkları andan itibaren gerçek oyuncular olarak filmin içinde yer aldı. İstisnasız herkes, provasız,  rolünü üstün bir başarıyla sergiledi. Şimdi dilerseniz filmi izleyemeyenler için bir özet geçmek istiyorum:

Adı: Efsanevi Tefilin

Yapım: 2010 – Antakya

Tür: Nostaljik, Mitolojik, Aksiyon, Macera, Duygusal

‘tri-D’:   Detaylar + Duygular + Dostluklar

Filmin yapım ve yönetmenliğini Elvir–Efrayim Kebudi üstlendi. Yönetmen asistanı kızları Gloria Kebudi filmin vazgeçilmeziydi.

13 yaşındaki oğulları David Kebudi ise baş-roldeydi.

Diğer tüm oyuncuların rolleri aynı derecede önemliydi.

Bu filmde, görünmeyen bir kahraman da gizliydi. Davut Kebudi, David’in adını gururla taşıdığı rahmetli dedesiydi.

Film çekiminin Antakya’da olmasının asıl ve en önemli sebebiydi.

Konunun özü, David’in erkekliğe geçişi yani minyanda sayılmasının kabulü ve bu vesileyle Antakya Sinagogu’nda düzenlenen ve dostlarla paylaşılan bir Tefilin töreniydi.

Sinemada ışıklar söndürüldü, film başlamak üzereydi. İlk sahnede, bize ve diğer davetlilere Kebudiler tarafından tüm Detayların özenle anlatıldığı mail, tarafımdan seslendirildi.

Beş günlük bir Antakya gezisi düzenlenmişti. Uçak biletleri, servis otobüsleri ve rehberler seçilmiş, Nostaljik Savon Otel’de herkesin odası tek tek belirlenmişti. Her güne kültürel bir gezi ve her damak zevkine hitap, hedefti.

Kebudiler bir ilke imza atarak, yazdıkları bu müthiş senaryoyla aslında kendi hayallerini gerçekleştirmek üzereydi.

İlk akşam uçaktan inenler yine bizzat onlar tarafından karşılandı. Lobide vişne likörü ve çeşitli tuzlular bizi bekleyenler arasındaydı.

Herkese DK Antioch 2010 broşürü, şapkası ve bonboniere vardı.

Sevoyka Restoran’da yörenin lezzetleriyle ilk tanışma yaşandı. Oryantal Gamze’nin sürpriz zarif dansıyla geceye kırmızı aktı. Daha ilk geceden, rakı bardaklarına ‘şeffaf sevgi’ buzları katıldı. Ortam sıcacıktı.

Gelelim Tefilin sahnesine…

Bu filmi özel kılan dostların paylaştığı gerçek Duygulardı.

David dini gereklerini yerine getirirken; sevgi yoğunluğu ve havada oluşan müthiş sinerji anne, baba ve kız kardeşinin babaanne GerezKebudi’nin anneanne ve büyükbaba Suzan ve İzak Abudaram’ın Bino amcasının ve Tuna halasının Amerika’dan gelen dayısı Aslan’ın ve aslında bir çoğumuzun ıslanan yanaklarındaydı.

David, konuşmasında Moşe Rabenu’yu seslendirirken, peraşada bahsi geçen bir olayı bizlere adeta yaşattı.

Sinagogda çıt yoktu…

Herkes zaman tünelinde aynı yolculuktaydı.

Beyaz talletlere sarınmış beyler yüksek sesle dua ederken kareler ölümsüzleşmek adına birer birer, profesyonelce Alberto Modiano’nun makinesinin içine dalıyorlardı.

David’in üzerine, uzak mesafeden badem şekerlerini yağdırdık.

Biz kadınlar, bu geleneksel Detayı da pek tabii atlamadık.

Ardından, David’in on üç yıldır her gününü paylaşan güzeller güzeli ikizi Gloria eline mikrofonu aldı. Erkek kardeşine olan güçlü bağını ve sevgisini bizlerle paylaştı.

Gözler nedense yeniden ıslandı.

Rav İzak Perez’in anlamlı konuşmasıyla, tören tamamlandı.

Unutulmaz gece, otel avlusunda romantik bir kokteyl ve ardından yuvarlak masalara dağılışla başladı.

Sevilen ikili Rina ve DJ Bartu’nungönüllü kaptıkları roller topuklu ayakkabılara inat tüm kadınları  ve ritme karşı gelemeyen tüm erkekleri piste topladı. Dans edenler, gece boyunca kendini ritme kaptıran ve herkesle birlikte eğlenen DJ’in etrafındaydı.  Rina toplu dans figürleriyle yine herkesi coşturmayı başardı.

Filmde ARA oldu. İnsanlar popcorn, frigo yerine, sıkı bir uyku için odalarına dağıldı.

Filmin devamında, tam gün süren gezilerde Antakya’nın mitolojik hikâyeleri, tarihi kültürü, bilimdeki yeri, camileri, kiliseleri, şelaleleri, baba Efrayim’in doğduğu ve büyüdüğü evler, otobüste başlayıp otel avlusundaki çardakta devam eden hiç dinmeyen tatlı bir esinti ve çay eşliğinde sohbetler mevcut olanlara ek yeni Dostlukların oluşması

işte tüm bunlar…

Vladi’nin de meraklı objektifine yakalandı.

Efsanevi Tefilin adlı ‘tri-D’ filmi bu üç günde hepimiz için Doğa + Dağ + Deniz konsepti etrafında yaşanmışlıklarda kaldı.

Antakya’nın Uzun Çarşısından nar ekşisi, biber salçası çıtır badem, ceviz tatlısı ve daha neler neler…

Samandağı, Asi Nehir, Hızır Türbesi, Batıayaz,Musa Dağı 2000 yıllık Hz. Musa Ağacı önünde film ekibinin toplu halde çekilen fotoğrafları…

40 yıl bir sütun üzerinde yaşayan St. Simeon’un Manastırı…  St. Pierre Kilisesi… Hıristiyanlığın başlangıcı dünyanın ikinci büyük Mozaik Müzesi anıları Roma döneminden takıları görünce büyük şok yaşandı, halka küpeler, taş ve boncuklardan yapılmış kolyeler; inanın, günümüzün modasıyla tıpkısının aynıydı…

Antik adı Daphne olan Harbiye’deki Şelaleler efsaneye göre Daphne’nin gözyaşlarıydı.

Yazımın başında da söylediğim gibi, sadece bir kez gösterilen bu ‘tri-D’ filmi yüz yirmi kadar kişi izledi.

Şahsen çok beğendim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Vladi de, bu filmi kendi zengin bakış açısıyla renkli anlatımıyla ve ilginç detaylarla sizlerle paylaşmaya başladı bile.

Hem izleyen, hem filmde rol alan biri olarak bu paylaşımlardan büyük keyif alacağımı biliyorum.

Günde üç öğün yediğimiz leziz yemek ve tatlılara hiç değinmedim.

Benim anlattığım filmin SON’u olmadı. Devamı var…

Ancak büyük bir mesaj çıkarttım kendime:

Aynı bu anlattığım üç boyutlu film gibi, kendi yaşamımızın da her bir karesi, sadece bir kez vizyonda! bunu unutmayalım!..

Ve gerçekten sevdiklerimizle birlikte mutlu yaşamaya çalışalım!

Nasıl mı?

Detaylar’daki gizli mesajlarda bütünü farkederek!

Duygular’ımızı duyarlılığa çevirip, sevdiklerimize yansıtarak!

Dostluklar’ımıza değer verip onları emeğimizle besleyerek!

Bu senaryoyu yazan ve bizlere yaşatan Kebudi Ailesine tüm sevenleri adına teşekkürler.

Sevginin konsept olduğu her yerde ve bu filmin devamında Miriam’ın Kalemi sizlerle paylaşmaya devam edecek!