Melih Sisa ve sıra dışı bir koleksiyon ‘Küçük Prens’

Cemaatimizin saygıdeğer avukatlarından Melih Sisa, iki genç kız babası. Fakat bu söyleşimizin konusu hukuk değil. Bambaşka bir şey. Melih Sisa’nın sıra dışı bir koleksiyonu var. Tüm dünyadan, farklı dil ve lehçelerde ve farklı baskılarda Küçük Prens kitaplarını topluyor. Bu arada, Capitol’de de ilk kez düzenlenen Küçük Prens kitapları sergisi, 20 Ekim’e kadar devam ediyor.

Miryam ŞULAM Yaşam
7 Ekim 2015 Çarşamba

Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin ‘Küçük Prens’ kitabı -dünyada dini kitapları bir yana koyarsak- en fazla dil ve lehçeye çevrilmiş kitap olma özelliğini taşıyor. Günümüzde 280 farklı dil ve lehçeden bahsediliyor. Bu kitabın yeni çevirileri her geçen gün artıyor mu?

Dünyada 10 bin kadar farklı dil ve lehçe olduğunu düşünürsek, 280 sayısı çok da fazla değil. Ne yazık ki dünyanın büyük bir bölümü, sadece 50-60 kadar dili konuşuyor. Biz şu an konuşurken bile birçok dil kaybolmakta, birçok dil de sadece bir avuç insan tarafından konuşuluyor. Bu diller de onları konuşan yaşlı insanlar öldüğünde tarihe karışmış olacaklar.

 

Koleksiyonunuzda, bu dillerden kaç tanesi var?

Koleksiyonum, takriben 250 farklı dil ve lehçeden yazılmış 700 kitaptan oluşuyor. Aynı dilden basılmış farklı baskıları da biriktiriyorum; örneğin kitaplardan 200 kadarı Türkçe farklı basımlardan oluşuyor.

 

İnsanın hayatında birkaç kere okuması tavsiye edilen bu kitabı, yeteri kadar tanıyor muyuz sizce?

Küçük Prens (Le Petit Prince), Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin dünya çocukedebiyatına kazandırdığı bir klasik. Çocuk kitabı diye geçiyor ancak yediden yetmişe herkesin okuduğu bir kitap. Kitabın içindeki orijinal illüstrasyonlar, bizzat yazara ait. Antoine de Saint-Exupéry bütün resimleri sulu boya ile kendisi çizmiş.

Saint-Exupéry, Küçük Prens’i 1940 - 1943 yılları arasında yazmış. 1943 Nisanında İngilizce ve Fransızca yayınlanan kitap, daha o yıllarda binlerce okura ulaşmış. 1943 yılından bugüne, dünyadaki birçok dil ve lehçede yayınlanmış. Her yıl yaklaşık 2 milyon satıyor. Bu sayıya dünyanın değişik yerlerinde maalesef rastlanan korsan yayın rakamları dâhil değil. Birçok yayınevi için bu kitabı yayınlamak bir prestij kaynağı olmuş.

 

Dünyada Küçük Prens kadar popüler başka bir kitap var mı?

Eğer dini ve kutsal kitapları çıkartırsak, Küçük Prens, İtalyan yazar Carlo Callodi’nin Pinokyo’su ile birlikte açık ara öndedir. İkisi de hemen hemen eşit sayıda dile tercüme edilmişler. Ancak Pinokyo’nun 1883’te yazıldığını ve telif hakları anlamında artık korunmadığını belirtelim. Küçük Prens ise telif açısından daha bu senenin başında serbest kaldı. Yani, 2015 yılına kadar aslında bu kitabı yayın haklarının sahibi olan yayınevinden izin almadan basmak yasaktı. Buna rağmen bu kadar farklı dil ve lehçede yayınlanması gerçekten şaşırtıcı. Benim tahminim önümüzdeki dönemde bu sayı inanılmaz bir artış gösterecek. Bu arada Türkçeden Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’ kitabının da 60 dil ile ilk 20’ye girdiğini hatırlatmak isterim.

 

Bu koleksiyona nasıl başladınız? Başka koleksiyonlarınız da var mı?

Çocukluğumdan beri bir şeyler biriktiririm. Pul, kart ve zarf toplarım. Film koleksiyonum var. Ama şu anda Küçük Prens’leri toplamak en öncelikli hobim.

Bu koleksiyona başlamam tesadüfen oldu. Aslında önceleri Küçük Prens değil, Franz Kafka kitapları topluyordum. Genelde arkadaşlarınız bir yere gittiğinde size ufak tefek şeyler getirir; bazen bir magnet, bazen bir anahtarlık, yüksük gibi. Bir arkadaşım da yurt dışına gitmeden ne istediğimi sormuştu. Ben de hiçbir şey dedim. “Nasıl olsa bir şey getireceğim, bari istediğin bir şey olsun; düşün bana haber ver” deyince, aklıma Kafka’nın bir kitabını istemek, bundan sonra da arkadaşlarımdan gittikleri ülkelerden bu kitabı getirmelerini rica etmek geldi. Böylece başlangıç noktam Kafka oldu.

Küçük Prens’ e geçişimin hikâyesi de komiktir: Bir arkadaşım ile birlikte, Kamboçya’da bir kitapçıya girdik ve ben Kafka’nın Kmer dilinde bir kitabını istedim. Adam şaşırdı; beni kitapçının en dibindeki bir rafa götürdü, rafı gösterdi ve “İşte, Kmer dilinde basılmış bütün yabancı kitaplar bunlar” dedi ancak aralarında Kafka’nın kitabı yoktu. Tam çıkarken, Küçük Prens’in klasik kapağını gördük, Kmer dilinde. O an, artık Küçük Prens biriktirmeye karar vermiştim.

 

Bugün Fransız edebiyatı kuşkusuz birçok değerli yazara sahip muazzam bir edebiyat ama bu tek kitap, daha yazılalı henüz 100 seneyi geçmeden birçok ünlü Fransız eserini geride bıraktı. Dünyanın en çok okunan kitabı desek yanılmış olur muyuz?

Bu kadar popüler olmasının bence en büyük sebeplerinden biri, kitabın her yaşa hitap ediyor olması. İkinci bir sebebi ise kitabın evrensel mesajlar vermesi. Evrensel bir öyküsü var. Gelecekte de beğenilecek bir öykü. Kitapta bahsi geçen karakterler aslında her an çevremizde bulabileceğimiz insanlar. Yazılımı akıcı ve basit. Herkesin bir şeyler anlayabileceği türden. İnsan hayatının her döneminde bu kitaplan farklı dersler alıp farklı mesajlar çıkarabilir. Kitabın ezoterik bir tarafı da var. Kitapta yer alan bütün karakterler göründüklerinin veya olduklarının ötesinde bir gerçekliğe sahipler.

 

St. Exupéry, bu kitabı çocuklar için yazmış olsa da, sanki büyüklerin ilgisini daha çok çekiyor…

St. Exupéry, bu kitabı yazarken ulaşmak istediği kitle aslında çocuklar. Küçük Prens, Fransa’da ve birçok ülkede 20. yüzyılın çocuk kitabı seçildi. Kitapçılara gittiğinizde, bu kitabı çocuk kitapları veya çocuk klasikleri raflarında bulabilirsiniz. Ancak bence, Küçük Prens, sadece bir çocuk kitabı değil. Avrupa’ da birçok ülkede bu kitap lise öğrencilerine ders olarak okutuluyor. Bu kitap ile birlikte bir takım felsefi kavramlar öğretiliyor.

 

Küçük Prens için, bir nevi felsefeye başlangıç kitabı da diyebilir miyiz?

Evet, o da denebilir. Birçok insan sevgilisine bu kitabı hediye ediyor. Düşünün, St. Exupéry bu kitabı yazarken Avrupa’ da savaş var, Almanya Fransa’yı işgal etmiş ve birçok insan Fransa’dan kaçmış. Yazar bu kitabı sürgün hayatı yaşadığı bir ülkede yazıyor. Hatta daha sonra savaşa da bir subay olarak katılacak. Ama buna rağmen savaş konusunda hiçbir keskin tavrı, ifadesi yok. Bu kitap tüm insanlar için yazılmış, evrensel bir mesaj taşıyor. Mesajın ne olduğu ise kişiden kişiye değişiyor.

 

Yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin ilginç hikâyesini de kısaca paylaşır mısınız?

Fransa'nın Lyon şehrinde, aristokrat bir aileye doğdu. Ufakken babasını kaybetti ve aile hızla yoksullaştı. Askerlik görevini Fransız Hava Kuvvetleri’nde teknisyen olarak yaptığı sırada pilotluk eğitimi aldı. Askerliğin ardından ailesinin isteği üzerine Paris'te ticarete başladı ancak başarısız oldu. Bu arada yazı yazmaya başladı. 1926 yılı hayatında bir dönüm noktası oldu. Toulouse ve Dakar arasında posta servisi yapan uçağın pilotu olarak göreve başladı. Uçuş deneyimlerini anlattığı ilk kitabı ‘Güney Postası’nı bu sırada yazdı. Aynı şirketin Arjantin bölge sorumluluğuna getirildi. ‘Gece Uçuşu’ adlı romanı Arjantin'deki yaşantısını anlatır. Paris'te evlendi. 35 yaşındayken uçağı arıza yaptı ve Tunus'ta çöle zorunlu iniş yaptı, kayboldu. Dört günlük zorlu çöl macerası ardından bir Bedevi tarafından bulundu. Havacılık alanında birçok buluşa imza attı. Gece uçuşlarını düzenleyen cihazların geliştirilmesinde katkı sağladı.

II. Dünya Savaşı başladığında ABD'ye gitti. Buradayken yazdığı ‘Dünya ve İnsanlar’ ile ‘Savaş Pilotu’ adlı iki kitabı New York'ta çok tutuldu. Küçük Prens'i de bu dönemde yazdı. İnsanlığa bir umut mesajı vermek istiyordu. Bunu Küçük Prens'te bir çocuğun gözüyle yapmaya çalıştı. Savaşa tepkisiz kalamayacağını anlayınca ABD ordusuna katılarak yüzbaşı rütbesiyle Kuzey Afrika'ya gitti. Görevi Alman ordularının hareketini havadan izlemekti. Yine böyle bir keşif uçuşu sırasında 31 Temmuz 1944'te uçağı vuruldu ve Marsilya açıklarında denize düştü. Uçağının enkazı ancak 2000 yılında balıkçılar tarafından bulundu.

 

 

Küçük Prens kitabında sizi en çok etkileyen bölümü hangisi?

Her Küçük Prens severinin bu soruya verecek bir cevabı vardır. Ama ben farklı zamanlarda farklı bölümlerden daha çok keyif alıyorum. Yine de Küçük Prens’in gülünü özlemesi ile ilgili bölüm beni her zaman etkiler. Bir de tabi ki tilki ile evcilleşme konusundaki sohbeti.

 

Küçük Prens ile ilgili ne gibi koleksiyonlar var?

Küçük Prens tam bir fenomen olmuş durumda aslında. Küçük Prens konulu dükkânlar var; burada defterden vazoya, battaniyeden lambaya kadar her şey var. Dünyanın birçok şehrinde Küçük Prens müzeleri, hatta Küçük Prens köyleri var; özellikle Japonya ve Kore’de Küçük Prens çok popüler. Fransa’nın avroya geçmeden önce kullandığı 50 Franklarda Küçük Prens çizimleri vardı. Parada aynı zamanda gözle görülemeyecek küçüklükte yazılmış kitaptan alıntılar yer alır. Küçük Prens konulu sayısız opera, tiyatro eseri var. Bildiğim kadarıyla on bir filme konu oldu, hatta bir tanesi bugünlerde vizyona girdi ve bayağı popüler olacağa benziyor, muhtemelen filmden sonra Küçük Prens daha da çok tanınacak.

 

En çok hangi ülkeden kitap var koleksiyonunuzda?

Şu an için dünyanın 110 farklı ülkesinden kitabım mevcut. Bu ülkeler arasında Mali’den Kosta Rika’ya, Etiyopya’dan Moğolistan’a kadar birçok ülke var. Artık yeni moda, birçok yayınevi kitabı iki ve hatta daha fazla dilde çıkarıyor. Örneğin bir sayfası Fransızca, yan sayfada aynı metin Çince. Sadece Almanya’da yayınlanmış 70’ten fazla dil ve lehçe var.

 

Küçük Prens kitabının basılmış dil ve lehçelerle ilgili bazı örnekler verir misiniz?

Maya ve Azteklerin konuştuğu diller, Kuzey Afrika’da Berberi dilleri, Mısır hiyeroglif dili, Sanskritçe, hemen hemen Hindistan’da konuşulan tüm diller, Etiyopya’dan Mali’ye, Kongo’dan Somaliye, Swahili dilinden Karayip ve Afrika’da konuşulan Kreyol dillerine kadar, 300’e yakın dilden bahsediyoruz. Mors kodu ve görme özürlülerin kullandığı Braile alfabesi ile basılmış kitaplar bile var. Esperanto, lojban, ido gibi yapay diller de var. Sadece aynadan okunabilen, üç boyutlu ve bir madeni para büyüklüğünde basılı minik kitaplar da var.

 

Ladino veya Yidiş dilinde Küçük Prens kitapları var mı?

Olmaz mı? Küçük Prens’in Ladino dili çevirisinin ismi El Principiko. Yidiş de var, hatta bir değil, iki farklı Yidiş lehçesinde iki farklı kitap var. Mevcut olan tek Ladino çeviri Almanya’da basılmış. Dileğim bu kitabın Türkiye’de de Gözlem Yayınevi tarafından tercüme edilip yayınlanması. Türkiye’deki farklı dil ve lehçe zenginliğine de katkısı olacaktır.

 

Türkiye’de Küçük Prens’e ne kadar önem verilmiş?

Türkçeye ilk çevirisi Ahmet Muhip Dıranas tarafından 1953 yılında yapıldı. Aslında Türkiye bu açıdan çok zengin çünkü edebiyatımızın önde gelen birçok ismi bu kitabı tercüme etti. Örneğin Azra Erhat, Nihal Yeğinobalı, Tomris Uyar, Cemal Süreya, Selim İleri bunların arasında. Artık bu kitabın çok sayıda tercümanı var. Örneğin son yapılan tercümelerden Aylin Yengin’in tercümesi harika.

 

Yazar, eserini dostu Leon Werth’in çocukluğuna adamış. Kimdir bu Leon?

Leon Werth, Yahudi asıllı bir Fransız direnişçisi, yazar ve sanat eleştirmenidir. Savaş zamanı Fransa’dan kaçmak zorunda kaldı. Saint-Exupéry, kitabı yazarken onun yanında olmadığına ve onu içinde bulunduğu kötü durumdan koruyamadığına üzüntüsünden kitabı ona adıyor.

 

Küçük Prens kitapları biriktiren başka koleksiyonerler ile iletişiminiz var mı?

Tabii var. Ortak bir zevki paylaşmanın verdiği coşku ile her fırsatta bir araya geliyoruz. Sosyal medya ortamında gruplarımız da var. Buluşuyoruz, fazla kitaplarımızı değişiyoruz, kısaca bağlantı içindeyiz. Bu koleksiyon sayesinde, gerçekten çok değerli dostlar kazandım. Ankara ve İstanbul’da ortak sergiler düzenliyoruz. Daha fazla insanın bizimle aynı heyecanı duymasını amaçlıyoruz. Üstelik sadece Türkiye’den de değil, dünyanın her tarafından görüştüğümüz koleksiyonerler var.

 

Kitabın verdiği mesajlardan birkaçını sizden öğrenmek istesek?

Kitapta, hayata ve insanlara özgü birçok değişik ve düşündürücü örnek var. Hiç geleni olmayan bir kütüphanenin sayımını yapan kütüphaneci, keşfettiği bilgiyi kimseyle paylaşmayan bir astronom, hiç halkı olmayan bir kral gibi. Hayatımızda sahip olduğumuzu düşündüğümüz statü ve kimliklerin ne kadar boş ve yapma olduğunu, çölde kaybolmuş ve susuz kalmış bir pilottan daha iyi kim anlayabilir?

Bir de ezoterik mesajlar var. Örneğin, Küçük Prens’in kendisi, bir ‘İç Ben’dir. Çölde yaşanan kaza, hayatta karşılaşılan bir krizdir. Pilotun uçağını tamir etmeye kalkması, İç Ben’in kendini iyileştirme istemidir.

Çöl, insanın yeni bir evreye geçmeden gideceği bir geçiş yeri sayılır. Küçük Prens’in yaptığı seyahatlerin her birinin ise çok derin ve farklı anlamları vardır. Tıpkı dünyanın yedi günde yaratılması gibi, küçük Prens yedi farklı seyahat yapar, son seyahati ise dünyayadır.

Gül kimine göre yazarın ihanet ettiği sevgilisi, kimine göre hayatının aşkı, kimine göre ise uğruna fedakârlık yapmak zorunda kalacağı tutkularıdır.

Yolu üzerinde karşılaştığı iki karakter, Tilki ve Yılan ise kitabın doruk noktasıdır. Bu iki hayvan kurnaz, art niyetli ve şeytanidir, hâlbuki kitapta onları pozitif varlıklar olarak görürüz.

Uzun lafın kısası, bu kitap her okunuşta bize başka bir sürpriz yapabilir.

 

Şalom okurlarına, son bir sözünüz var mı?

Eğer bir gün size biri durup dururken “Koyun çiçeği yemiş midir?” diye sorarsa hiç şaşırmayın. Soran kişi sizin bu kitabı okuyup okumadığınızı denemek istiyordur. Bu soruya vereceğiniz cevabı iyi seçin, ama bundan önce kitabı bir kere daha okuyu