Holokost hiç bitmedi

Ferhat ATİK Toplum
27 Mart 2019 Çarşamba

1938 yılının 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gecesine, Berlin’de yaşananlar nedeniyle, Kristal Gece denir. Yirminci yüzyılda insanlığın ne denli barbarlaşabileceğine bir kanıt gecesi ile başlayan süreç, II. Dünya Savaşı’nı ve beraberinde Holokost’u, karanlık sayfalar olarak tarihe bırakır. Ancak Holokost, faşizmin neler yapabileceğinin dünya tarihindeki en büyük ve en kötü tecrübesi olarak dünya kalmış değildir. İnsanlığa, gelecekten gelen bir tehlike olarak hep bir yerde beklemektedir. Çünkü faşizmin kıyım arzusu her zaman bir yerlerde kuluçkada beklemektedir. Kaldı ki, Holokost’un her an anlatılması ve hatırlatılması gereken bir tarih kesiti olduğuna olan inancımız da, her geçen gün, ırklara karşı atılan kimi saldırgan adımlardan dolayı artmaktadır, artmalıdır.    

Aslında 1938’de başlamış gibi düşünülse de, 1938’den çok önce, tüm zamanların en kötü ruhunu taşıyan Hitler’in adım adım ilerlemesi ile başlayan süreç, 1945’te bittiği sanılsa da, bitmemiştir.

Holokost’tan sonrası da bilinmelidir.  

***

1945’te ölüm kamplarına gelen Müttefik Kuvvetler tüm olup bitenlerin korkunç manzarasıyla; tanımlanması, anlatılması hatta nedeninin anlaşılması bile insana fazla gelen bir acı yığınıyla karşılaşırlar. Cansız bedenler… Küller… İnsanlık tarihinin en büyük acısının cansız kanıtları… Toplama kamplarında, yaşamla ölüm arasında sağ kalanlar… Açlık ve hastalıktan bitkin bedenler.

Müttefik askerlerinin karşılaştığı bu karanlık tablo Holokost’un sonu ama etkilerinin başlangıcıydı.

***

Orduların bulduğu canlı kalabilmiş insanların on binlercesi kurtuluştan sonraki aylarda öldüler.

Hayatta kalan Yahudilerin çoğu ise evlerine dönmeyi reddettiler. Büyük miktardakilerin ise evleri tamamen yok olmuştu. Her şeye rağmen geri dönmeye kalkışan Yahudilere ise yerel halk zulmetti. Örneğin Polonya’da, 1946’da Kielce bölgesine, evlerine dönen Yahudiler Polonyalıların pogromlarına kurban düştüler. 1946 Kielce Pogromu’nda 42 Yahudi öldürüldü.

Dünya savaşın bittiğini düşünürken, yaşam savaşı başlamıştı. Çünkü yüz binlerce Yahudi, savaştan mahvolmuş, fakirleşmiş bir Avrupa’da evsiz, aç ve hâlâ görece korku içindeydiler.

Yahudiler ikinci kez tekrar kamplara yerleştirildiler. Hatta birçoğu ne yazık ki, savaş boyunca tutuldukları kamplara denk geldiler. Acı ve korkularını yeniden ve yeniden yaşayarak.

Artık Yahudiler “yerlerinden atılmış insanlar” olmuşlardı.

Yaşama sarılsalar da her birinde asla kapanmayacak acılar ve 1,5 milyon çocuğun da öldürüldüğü Holokost’tan sonra, içlerinde bu eksiklikle yaşayacaklardı.

Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, bazen bir Nazi selamı, faşist ve ırkçı bir açıklama, bir fotoğraf, bir anı, bir ses, bir yüz bizi hep Holokost’un unutulmaz acısına geri döndürür.

O an anlaşılır ki Holokost aslında başlamış ve bitmiş bir tarih parçası değil.

Ne yazık ki, bir yandan kötülerin bir yandan ise, iyilerin küresel hafızasında hep var… Holokost hiç bitmedi…