Altı yıla değer mi?

Kl. Psk. Serra GERŞON NAHMİAS Yaşam
13 Ekim 2021 Çarşamba

Türkiye’de ortalama yaşam süresi 2020 TÜİK verilerine göre 78,6 yıl.

Düşünün ki 78 yıl boyunca bu dünyadasınız. Zaten ilk 22 yılı bilfiil eğitimle geçiyor. Sonrasında erkekler için askerlik derken şanslıysan 25’inde ilk tatilini yapacak kadar maddi güce kavuşuyorsun o da yurtiçi tatil... Yani aslında yaşamının üçte birini yaşamının geriye kalan üçte ikisini nasıl yaşaman gerektiğiyle ilgili eğitim alarak geçiriyorsun. Sanırım hayatın ironisi burada...

Gelelim farklı bir veriye… Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul’da ise buna ilave olarak her gün en az iki saatimiz yolda, trafikte geçiyor. “Önemli olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir” demiş ünlü yazar Ralph Waldo Emerson. Bunu söylerken muhtemelen metrobüs yolculuğunu kastetmemiştir...

Kaba bir hesapla günde iki saat yolculuğu eğitim hayatının başından 78 yaşına kadar gerçekleştirdiğinizi düşünürseniz toplamda altı yıla yakın bir zamanı yolda ve trafikte geçirdiğinizi bulursunuz. Bu ne kadar da büyük bir zaman farkında mıyız? Ölüm döşeğinde pişmanlıklarla dolu biri belki on beş dakika daha yaşamak için nelerini verebilecekken biz altı yılımızı hunharca harcıyoruz...

Tabi ev ile okul ya da iş arası on beş - yirmi dakikayı geçmeyen küçük şehir veya kasabalarda bu rakamlar söz konusu değil. Göreceli olarak küçük bir kasabada yaşamak ömrünüze ilave altı yıl katıyor gibi gözükmekte.

Peki işte büyük soru: Bu hesap doğru mu? Ve doğruysa buna değer mi?

Büyük şehirde vazgeçemediğimiz, bizi altı yıl daha az yaşamaya iten nasıl bir güç olabilir ki? Buna değebilecek neler olabilir ki? Önce bu konuları irdelememiz lazım. Birçoğunuz büyük şehirlerde kalmayı önce iş imkanı, sonra kültürel faaliyetlere erişim ve sonrasında alışveriş imkanları, arkadaş çevresine yakınlık gibi nedenleri öne sürerek rasyonalize edeceksiniz. Haklısınız da... Çünkü hayatta her seçim bir vazgeçiştir...

İstanbul’da işsizlik oranı yüzde 15’lere yakın. Birçok büyük şirket ve iş imkanı olmasına rağmen yüksek talepten ve fazla nüfustan dolayı iş arayan kesim hiç azalmıyor. İş arayan kesim özellikle büyük şehirlerde kalarak altı yıl daha az yaşamayı göze almış, ancak büyük şehirlerin alışveriş, kültürel faaliyetler ve iş gibi imkanlarından faydalanma şansı işsizlikle mücadele etmekten dolayı kısıtlı kalmış. Teorik olarak bu kişilerin sabretme eşiği aşıldığında ailelerinin bulunduğu kasabalara dönüşü kaçınılmaz olmaktadır ve bir sonraki yüzde 15’lik kısım yeni iş aramak için aynı şehre göç etmiştir bile.

Bu aslında bir umut oyunu. Büyük şehir sağlık sistemine erişimi, gece hayatı, kültürel faaliyetler gibi sayısız seçenek sunarken bunları sosyal medya ve televizyondan takip eden kasabalı kesim umutlanarak bir hayalle büyük şehre göç etmekte. Sonrasında şehrin altyapısı ve yollar da bu göçlere yetersiz kalınca sabırsal bir sarmala giren vatandaşların da psikolojileri oldukça bozulmakta. Umut şehrinin oluşturduğu rekabet, yokuş aşağı giden bir hayat standardı sunuyor tüm mensuplarına. Gerçek olan tek şey ütopik bir hayatın umudu. Bu hayata – Amerikan rüyasına gerçekten ulaşan bireyler de buna ulaşılabileceğinin kanıtı. Tıpkı Kurtköy’deki evler, beyaz yakalılara ev alınabileceğinin kanıtı olduğu gibi (Alıntı: Kaan Sekban/Saçmalar gösterisi).

Umut güzeldir. Hayata bağlar. İnsanın peşinden gidecek bir misyonunun olmasını sağlar. Heyecan, motivasyon ve yaratıcılık getirir. Ancak umutlar da gerçekçi olmazsa insanları hayatta yapmamaları gereken seçimleri yapmaya sürükler ve sonu hüsranla sonuçlanır. Ateş düştüğü yeri yakar, kimse umutsuzluklardan ya da hayal kırıklıklarından bahsetmek istemez. Yaradılıştan bu yana cennete gitmek, bolluk ve zenginlik içinde olmak, hiç hastalanmamak gibi umutlar aileden çocuklarına; medyadan izleyicilere vs. aktarılır durur.

Bence sağlıklı bir umut yaratmak ve bu umuda doğru sağlıklı bir yoldan gitmek için insanın kendini tanıması, potansiyelini bilmesi, erişebileceği gerçekçi hedefler koyması çok önemli. Gerçekleşmeyen umutlar hayal kırıklıkları olup, motivasyonu kırar. Ama gerçekleşen umut bir sonrakine de ulaşmak için gereken motivasyonu sağlar. Yolda geçirdiğin altı yılın yerine ne koyduğunu sorgula...

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün