Fantastik bir dünyanın yaratıcı sanatçısı ROYSİ PATRAMİLO: “Gençlere ilham kaynağı olmayı hayal ediyorum”

İllüstratör ve dijital oyun tasarımcısı Roysi Patramilo, gelecek vaat eden genç bir yetenek… Çocukluğundan beri tutkuyla çizen ve eğitimini Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümünde tamamlayan sanatçıyı, bir süre önce judart.com´da açtığı sergi sayesinde tanıdım. Özgün stili ve ahenkli renklerle çizdiği mitolojik kahramanlarıyla dikkatimi çeken başarılı tasarımcının bu alandaki yolculuğu, Accademia Albertina Delle Belle Artidi Torino´da aldığı eğitimle daha da pekişti.

TUNA SAYLAĞ Söyleşi
23 Aralık 2020 Çarşamba

Çalışma veya eğlence; hayatımızın bilgisayar başında geçtiğini düşünecek olursak dijital oyun, çizgi film-animasyon tasarlama işinin, çağa en fazla uyum sağlayan ve gelişen mesleklerden biri olduğunu söyleyebilirim. Halen yabancı bir şirkette oyun tasarımcısı olarak çalışan Roysi Patramilo, çalışmalarıyla ilgili merak ettiklerimizi yanıtladı.

Çizime olan yeteneğini ne zaman fark ettin ve bu, eğitim hayatındaki seçimlerini nasıl şekillendirdi?

Belki biraz klişe olacak ama kendimi bildim bileli çizim yapıyorum. Orta öğretimde bunun için özel bir eğitim almamış olsam da, öğretmenlerim her zaman bu alana olan tutkumun farkındaydı. Bana liseye hazırlanmam için özel çizim ödevleri verirlerdi. Sonrasında meslek lisesinde sanat tasarım eğitimi almaya başladım. Aslında çizimle pek de ilgisi olmadığını, ne yazık ki iç mimarlık eğitimi almaya başladığımızda öğrendim. Lisenin ikinci sınıfında kursa gitmemle sanat eğitimim de başlamış oldu. Sonraki senelerde güzel sanatlar sınavlarına hazırlandım ve Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde grafik tasarım eğitimi almaya başladım. Erasmus öğrenci değişim programı ile İtalya’da altı ay kalma şansı elde ettim. Accademia Albertina Delle Belle Artidi Torino’da eğitim aldığım süreçte, Türkiye’de eksikliğini hissettiğim çizgi roman eğitimini de almış oldum.

Resim sanatı yerine neden grafik tasarımı tercih ettin?

Aslında grafik tasarımı seçmedim, tercih etmeye mecbur kaldım. Her zaman animasyon, oyun ve çizgi romana ilgi duyuyordum. Bu alanlar için o dönemde, animasyon bölümüne sahip olan yalnızca tek bir okul vardı. O okulun sınavlarına girmeyi denemedim ve üzerinde yeterince araştırma da yapmadım. Resim bölümünde ise yalnızca klasik resim ve baskı teknikleri öğretiliyordu. Ressam olmayı ya da akademik kariyer yapmayı hiç düşünmemiştim. Bu yüzden resmi tercih etmedim. Ne yazık ki, grafik bölümünü seçmiş olmama rağmen, yine de ilgi duyduğum bu alanlar hakkında yeteri kadar eğitim almış olduğumu düşünmüyorum.

Grafik tasarım birçok alanda kullanımı olan bir dal; biraz bunlardan söz eder misin? Sen daha çok hangi bölümüyle ilgili çalışıyor ve üretiyorsun?

Şu sıra Hollanda menşeli bir firmada oyun tasarımcısı olarak çalışıyorum. Tahmin edersiniz ki, günümüzde en çok ilgi gören ve yaşadığımız salgın sürecinin de etkisiyle, talebi en çok artan alan da bu. Dışarı çıkamadığımız günlerde ve biraz da modern çağın getirmiş olduğu teknoloji vasıtasıyla, boş vakitlerimizin çoğunu oyunlar için harcar olduk. Bana gelirsek, web tabanlı oyunlar ve mobil oyunlar için karakter, mekân ve UI (user interface-oyun arayüzü) dediğimiz iki boyutlu görseller tasarlıyorum. Gerektiği zaman onlara animasyon da hazırlamakla yükümlüyüm. Türkiye’de de gelişimi yakın zamanda artan bu dalın önü çok açık. Ben de severek üretiyorum. Ürettiğiniz bir şeyin binlerce insan tarafından ilgi görmesi ve oynanması çok keyifli.

“ÇİZGİ ROMAN KÜÇÜKLÜĞÜMDEN BERİ TUTKUM”

Profesyonel işin dışında, zevkin ya da başka bir amaçla neler üretiyorsun?

Ara sıra amatör olarak, çizgi roman dergilerinde/fanzinlerde kısa çizgi hikâyeler üzerinde çalışıyorum. Çizgi roman küçüklüğümden beri tutkum oldu. Ben de çizmeye onları okuyarak başladım. En büyük hayallerimden biri, bağımsız olarak bir cilt çizgi roman çıkarmak; ama bu oldukça pratik gerektiren bir alan. Ne yazık ki, normal çalışma saatlerimin dışındaki tüm vaktimi çizgi roman üzerinde çalışmaya ayırsam bile, yeterli bir pratiğe sahip olmayacağımın farkındayım. Bunun için tam zamanlı bir çalışma ortamı gerektiğini biliyorum.

Seni Judart sergin sayesinde tanıdım. Oradaki tasarımlarının bazılarında mitolojiden ilham almışsın gibi geldi bana… Yaratım sürecinde nelerden esinleniyorsun daha çok?

Mitoloji çok ilgimi çekiyor. Daha önce okulda bunun üzerine eğitim almıştım. Okul dışında da oturup bu konuyla ilgili öyküler okumaktan ve araştırmaktan keyif alırım. Yunan, Mısır, İskandinav ve Türk mitolojilerinden beslenmeyi seviyorum. Fantastik edebiyatın ve karakter tasarımının asıl temeli onlara dayanıyor. Bunlar dışında çok fazla fantastik ürünü ve hayal gücümü genişleten kitap, film, dizi, çizgi roman, animasyon, oyun tüketiyorum. Bazen insanlar, kendimi bunlara fazla kaptırdığıma inanıyor. Belki de öyledir. Ancak, bunlardan beslenmezsem tekrara düşer ve daha iyisini üretemem gibi geliyor.

Daha önce de sergi açtın mı?

Bu zamana kadar yedi karma, bir kişisel, iki (bir kişisel) sosyal mecra sergisinde katılımcı olarak bulundum. Bunların bazıları üniversite, bazıları sanat festivalleri kapsamında açılan sergilerdi.

Tablolarındaki renkler oldukça göz alıcı; nasıl bir renk anlayışın var?

İllüstrasyonlarım genelde oldukça renkli… Belki bunun biraz azaltmam gerekiyor. Daha yolun başındayım ve hâlâ tarzımı oturtmaya çalışıyorum. Renklerle oynamaktan ve aynı rengin tonlarını bir resmin içinde ışık ve gölge olarak kullanmaktan hoşlanırım. O yüzden yapmış olduğum her işe, çoğunlukla tek bir renk skalası hâkimdir.

Sana göre iyi bir tasarım nasıl olmalı? Çalışırken nasıl bir ruh halinde olursun?

Garip ama, bir şeye kızgınsam çok iyi üretirim. Çok mutluysam yine üretken olurum. Duygular en yüksek seviyedeyken nedense işler hep güzel çıkıyor. İyi bir tasarımda ilk baktığım şeyler anatomi, orantı, poz ve renk skalasıdır. Geriye kalanlar ise zaten stil ve hayal gücüne kalmış. Her sanatçının stilinden hoşlanmak zorunda değiliz, ama hayal gücüne ve kişinin o an üretmek istediğine karışmak çok da başkasına düşmez.

Tasarım dünyasının en ünlü isimleri kimler sana göre?

Bu çok geniş bir soru. Tasarım dünyasının birçok alanı var, ama benim ilgilendiğim alanlardaki isimleri şu şekilde sıralayabilirim: Çocukluğumdan beri İtalyan sanatçı Alessandro Barbucci’yi takip eder ve çizgi romanlarını okurum. Karakter tarzı ve çizgisi kuvvetlidir. Klasik süper kahraman çizgi romanlarında Jim Lee idolümdür. Oyun / konsept tasarımda Çinli sanatçı Donglu Yu ve illüstrasyonda Max Grecke ve Dave Greco var. Animasyonda da çok eski Disney sanatçıları olan Bancroft Kardeşler ve Aaron Blais’in işleri, ders alınacak türdendir. Türklerden sevdiğim ve birçok şey öğrendiğim, aynı zamanda desteğini gördüğüm çok fazla sanatçı var. Ayırt edip aralarından seçim yapmak haksızlık olur fikrindeyim.

Gelecekle ilgili beklentilerin ya da projelerinden bahseder misin?

Kendimi hem oyun, hem de çizgi roman alanında geliştirmek istiyorum. İkisi birbirinden oldukça farklı alanlar aslında. Ancak ileride kendimi, çocukluğumdan beri çok sevdiğim ve bana ilham vermiş karakterlerin film, çizgi roman veya oyun tasarım ekiplerinde görmeyi çok istiyorum. Böylece bütün o sanatçıların ve karakterlerinin bana oldukları gibi, belki ben de sanat ile büyüyüp, güzelleşen başka gençlere ilham kaynağı olabilirim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün