Etkilendiğim yazarlar

Avram VENTURA Köşe Yazısı
1 Temmuz 2020 Çarşamba

Ünlü Fransız yazarı André Maurois, anılarında anlatır: On sekiz yaşında askeri doktorun karşısına çıktığında, ondan çok zayıf bir yapısı olduğunu öğrenmiş, bu yüzden uzun yaşayacağını hiç ummuyormuş. Oysaki anılarını yazarken seksen yaşındaymış. Bu kendince uzun hayatı, öncelikle sıkı bir disiplin içinde yaşamak zorunda olmasına bağlıyor. Fakat özellikle, ünlü düşünür, deneme yazarı Alain’e karşı kendini borçlu hissediyor; ona bir ömür boyu mutlu olma görev ve sanatını öğrettiği için!

Günümüzden yüz yılı aşkın bir süre önce yaşamış bu düşünür, büyük bir alçakgönüllülükle, bir vaiz gibi değil, yanı başımıza oturmuş, düşüncelerini bizimle paylaşan bir dost gibi sesleniyor. Son yıllarda, her ülkenin yayın hayatı içinde kişisel gelişim kitaplarında önemli bir artış olduğunu görebiliriz. Okur, büyük bir beklentiyle bunlara ilgi gösteriyor. Oysaki Alain’in denemelerini okuduğumuzda, bizi yalnızca bilinçlenmeye, düşünmeye, sorgulamaya yönlendiriyor. Aradan geçen bunca yıla karşın, ışığını hiç yitirmeden, okurlarını aydınlatmakta olduğunu söyleyebilirim.

Ben Alain’i Varlık Yayınları’nda çıkan Mutlu Olma Sanatı kitabıyla tanıdım. İlk okuduğumda yirmi yaşında olmalıydım. Bu kitap, ilerde kaç kez elimden geçti anımsamıyorum. Daha sonra bütün denemelerinin yer aldığı Söyleşiler’i büyük bir keyifle okumuştum. İnsanı düşünmeye, kendini tanımaya, yaşamına bir anlam katmaya yönelten bu denemelerin, beni farklı alanlarda yazmak için kışkırttıklarını belirtmeliyim. Bu yüzden Maurois gibi ben de, Alain’e karşı kendimi borçlu hissettiğimi söylemek istiyorum.

Kimi zaman bulunduğum söyleşilerde beğendiğim yazarları sorarlar. Çoğu kez yanıtlamakta zorlanırım. Saymaya kalksam, unuttuklarım mutlaka anımsadıklarımdan daha çok olacaktır. Yaşımla birlikte beğenilerimin değişmesi bir yana, aynı anda farklı türleri okumayı da sevdiğimden, söyleyeceğim bir ya da birkaç ad okuru yanıltabilir. Hatta yan yana gelecek olan farklı türdeki yazar adları kimilerini şaşırtabilir. Oysaki etkilendiğim, kendimi borçlu hissettiğim yazarları sorsalar, Montaigne ve Alain’i listenin ilk sıralarına koyabilirim. Her ikisi de beni özgür düşünmeye ve yazmaya yönlendirmiş, bakış açımı genişletmiş, esin kaynağı olmuş, deneme türünü sevdirmiştir. Çoğu kez onların içtenliği ve yaklaşımlarıyla yazmaya çalıştığımı yadsıyamam. 

Konu beğenmek ya da etkilenmeye gelince…

Bence ikisi de farklı kavramlar. Bir yazarı beğenebilirim, kitaplarını keyifle okuyabilirim, zamanımı onlarla doldurabilirim, ama bunların dışında bana düşünsel bir katkıları dokunmayabilir. Oysa kimi yazarın sözcükleri birer mermi gibi beynime saplanır. Düşündürtür, sorgulatır, hayatıma yeni anlamlar katar… Görüşlerine katılmasam bile, yaşantımda yeni ufuklar açılmasına etken olurlar.

Edgar Allan Poe’nun söylediği gibi…  “Bazı kitapları okurken yazarın düşüncelerine dalıp gideriz, bazı kitapları okurken de kendi düşüncelerimize…”

Sonuçta düşünce okyanusuna yelken açabilmek için, önemli olan okumak!

 

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün