Zombi şirketleri anlama kılavuzu

Prof. Dr. Burak ARZOVA Köşe Yazısı
23 Temmuz 2025 Çarşamba

Zombi kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “Hortlak” ya da “Uykusuzluktan, yorgunluktan serseme dönmüş kimse” olarak tanımlanmış.

Oysa aynı kelime, Oxford Sözlüğünde; “Bazı Afrika ve Karayip Dinlerinde büyücülükle canlandırılmış ceset” olarak tanımlanmış. Popüler kurguda; “Hareket edebilen ancak rasyonel düşünemeyen, insan etiyle beslenen bir yaratığa dönüştürülmüş kişi veya yeniden canlandırılmış ceset” diye de belirtilmiş.

Korku filmlerin en önemli ögelerinden biridir Zombiler. Yarı parçalanmış ceset görünümü ile film kahramanlarının peşine düşerler. Asıl katilden kaçmak isteyen kahramanlar bir de Zombilerle uğraşmak zorunda kalır.

Ekonomide, siyasette bu popüler kavramı çokça kullanıyoruz.

Miadı geçmiş, yürümekte bile zorlanan, yaptığı işlerin çokça tartışıldığı siyasetçiler ‘Zombi Siyasetçi’ olarak adlandırılıyor.

Ekonomide de ‘Zombi Şirket’lerin kesin bir tanımı olmamakla birlikte herkesçe kabul edildiği şekliyle bu şirketler; faaliyete devam etmek ve borçlarını ödemek için yeterli para kazanan ancak büyümeyi destekleyecek sermayeleri olmayan, karşılıkları düşük ve ekonomik dalgalanmalardan fazlası ile etkilenen, iflasa yakın olan şirketlerdir.

Zombi şirketlerin yüksek kar sağlayabildiğine ve böylelikle yükümlülüklerini azaltabildiğine nadiren rastlanır.

Zombi şirketler yüksek maliyetle çalışır. Maliyetlerin yönetilebildiğini bilmezler ya da umursamazlar. Sonuç alamayacağı verimsiz yatırımlara yüksek kaynak ayırırlar. Bunlardan bazıları yüksek istihdam sağladıkları için Zombi oldukları bilinmesine rağmen siyasetçiler bunlardan vazgeçmeyi göze alamaz. Karlı şirketlerin olası daha fazla karları Zombi şirketlere aktarılan kaynaklar nedeniyle engellenir.

Bankalardan pek çoğu verdikleri kredinin geri ödenmesi ile meşgul oldukları için, kredi verdikleri şirketin Zombi şirket mi olduğuyla pek ilgilenmezler. Bunlar ülkenin kaynaklarını sürekli yutarlar. Verimlilik artışı sağlayamadıkları için rekabetten uzaktır.

Bu şirketlerin sahipleri şirketlerinin varlığını sürdürmek için siyasete yakın dururlar. Birçoğu iş dünyasını temsilen kurulan örgütlerde yer alır, yönetici pozisyonuna kadar da yükselirler. Burada bulunmalarının temel amacı temsil ettikleri iş dünyasının toplam refahı, topluca verimlilik artışı ya da daha fazla rekabet değil, siyasete yakın durarak kendilerine daha ucuz kredi, rekabetten uzak tutacak ayrıcalık ve alınacak ekonomik kararları herkesten önce bilerek ona göre kendini ve şirketini konumlandırma ihtiyacıdır.

Zombi şirketlerden bahsedilmesi ilk olarak, varlık balonunun patlamasının ardından, 1990'lı yıllarda Japonya'daki şirketlere atıfta bulunulmasıyla gündeme geldi.

Mayıs 2021 tarihinde Bank of England Ekonomisti Belinda Tracey de; ‘The Real Effects Of Zombie Lending in Europe’ isimli çalışmasında (Staff Working Paper No. 783) aynı zamanlara atıfta bulunuyor. Tracey çalışmasında; “1990'ların sonlarında, Japon şirketlerinin yaklaşık yüzde 30'u hoşgörü kredisi -veya zombi kredisi- alıyordu. Bu kredi verme uygulamaları, Japonya'daki 1997 mali krizinin ardından ön plana çıkmış ve zayıflamış bir bankacılık sektörü ve yavaş bir toparlanmayla birlikte görüldü. Bazıları, hoşgörü kredisinin yalnızca ekonomik koşulların bir yan ürünü olmadığını, aynı zamanda Japonya'nın kayıp on yılında yaşadığı düşük üretim büyümesine de katkıda bulunduğunu savunmaktadır” diyor.

Gerçekten de bu dönemde şirketler, şişmiş, verimsiz veya başarısız olmalarına rağmen faaliyette bulunmak yani bir nevi kalmak için banka desteğine bağımlıydı. Ekonomistlerin bir kısmı, bu kadar düşük performans gösteren şirketlerin başarısız olmasına izin vermenin ekonomiye bir hizmet olduğunu savunuyor. Tabii burada temel gerekçe istihdam kaybının yaratacağı olumsuz etkiler ve batan şirketlerin diğer şirketleri domino etkisi ile batırma ihtimali. Bir diğer ekonomist grubu da (bunlara ben de dahil edebilirim kendimi); bu tür Zombi şirketleri destekleyen politikaların üretkenliği, büyümeyi ve yeniliği boğarken verimsizlikleri koruduğunu savunuyorlar.

‘Zombi Şirket’ terimi, daha sonra 2008 krizi döneminde ABD hükümetinin şirket kurtarma operasyonu olan Sorunlu Varlık Yardım Programı'nın (TARP) devreye alınması ile yeniden tartışılmaya başlandı.

Fed Notları’nda 30 Temmuz 2021 tarihli ve ‘U.S. Zombie Firms: How Many and How Consequential?’ isimli çalışmada yazarlar Giovanni Favara, Camelia Minoiu, ve Ander Perez-Orive, “Ana bulgumuz, Zombi şirketlerin ABD ekonomisinin önemli bir özelliği olmadığıdır. Hem özel hem de halka açık firmalar arasında Zombi şirketler sayıca azdır ve genellikle küçüktürler. Zombi şirketler çoğunlukla imalat ve perakende sektörlerinde yoğunlaşırlar.’ dedikten sonra Zombi Şirketleri belirmede bu şirketlerin kullandıkları yüksek kaldıraç ve düşük faiz karşılama oranından yararlandıklarını belirtiyorlar.

Faiz karşılama oranı önemli bir gösterge zira, bir işletmenin ödemek zorunda olduğu faizin kaç katını kazandığını gösteren bir veridir. Oranın yüksek olması alınan kredi veya borcun verimli kullanıldığını gösterirken düşük olması ise verimsizliğin göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Şimdi gelelim en kritik soruya…

Bir ekonomide Zombi şirketlerden kurtulmak gerekir mi ve eğer gerekirse bunun zamanlaması ne zaman olmalıdır?

Yukarıda da belirttiğim gibi ekonominin sağlıklı işlemesi için Zombi şirketlerle vedalaşmak gerekiyor. Ancak kredi koşullarının iyi, kredi aktarım mekanizmasının sağlıklı çalıştığı bir dönemde bu vedalaşmanın olmayacağını düşünüyorum. Sebebi de çok açık. Bankalar bu şirketlere kredi vermeye devam edecekler ve verdikçe de bunlar hayatlarına devam edecek.

Oysa doğal seleksiyonun çalışması için ekonomik kriz dönemleri tam zamanı.

Uygun olanın hayatta kalması, nasıl nesillerin devamı için gerekiyorsa, uygun işletmelerin hayatta kalması da sağlıklı bir ekonomi için temel şart.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün