Ortadoğu

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı
18 Haziran 2025 Çarşamba

Yaşadığımız coğrafyanın beklenen beklenmeyen tüm olayları hepimizi aşırı aşırı aşırı üzüyor. Sevmiyorum böyle duygu yüklü ifadelerle yazılarıma başlamayı ama elde değil… Binlerce masum insan ölüyor savaş baronlarının kısa, orta, uzun vadeli hesaplarında. Acımasızlık, dehşet, vahşet almış yürümüş. Ahlak, insanlık değerleri yerle bir, nedeni belli ‘para’.

Komşu coğrafyamız Ortadoğu. Ve hem tarihte ve hem de günümüzde acılarla sarsılıyor. İnsanın inancını zorlayan, insan mıyım acaba diye kendini sorgulatan garip bir dünyada yaşıyoruz. Bu coğrafyaya Ortadoğu adını kim verdi? Biraz tarihe bakalım ve hatırlayalım istiyorum…

Ortadoğu’ya Ortadoğu demiyorduk, 19. yüzyıla kadar, Batılılar, kolonyal bir tabir olarak kullanıyorlardı, batıya göre ortanın doğusu… Ortadoğu aslında dünyanın merkezidir diyebilirm çünkü derin bir tarihi var ve parayı bulanlar, alfabeyi bulanlar, bir sürü buluş, dinlerin doğuşu hep bu coğrafyada oldu.

Ortadoğu’da üç önemli medeniyet merkezi var; Mezopotamya Irak bölgesi, El Cezire’den başlayıp münbit hilal yani verimli hilal yani Filistin’e kadar olan bölge ve Nil Vadisi. Tarihte burada Emeviler, Abbasiler, Eyyubiler ki 12. yüzyılda Selahaddin Eyyubi Kudüs’i Haçlılardan kurtarır, ve dört tane Haçlı krallığı vardı, sonrasında Selçuklular ve Osmanlılar yönettiler bölgeyi.

13. yüzyılda büyük bir Moğol istilası yaşandı ve parçalı bir yapı ortaya çıktı; çeşitli devletlerin egemenliklerinde ve keza buna benzer bir durum Osmanlı yıkıldıktan sonra da ortaya çıktı.

19. yüzyılda bir Osmanlı vatandaşı Mekke - Medine - Hicaz Demiryolu üzerinden hiç pasaportsuz Halep, Hama Humus, Beyrut, Kudüs, Amman, Tebük üzerinden kutsal topraklara yani Mekke ve Medine’ye gidebiliyordu. Tarihte ileri gidiş olduğu kadar geriye gidiş de var, yani lineer işleyen bir şey değil tarih. Ve bu maalesef Ortadoğu coğrafyasında çok fazla gördüğümüz bir şey. 1950’lere geldiğimizde, Haydarpaşa Tren Garı’ndan çıkıp Ankara, Kayseri, Adana, Halep, Musul, Bağdat yani en azından üç ülkeden geçen bir Toros Ekspresi vardı ve o da artık hayallerde kaldı. Ama mesela Avrupa’da ülkeler arasında rahatlıkla trenle yolculuk yapabilirsiniz. Bu Ortadoğu’da artık mümkün değildir.

Bilindiği gibi Sykes Picot Anlaşması yani 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya'nın da katıldığı Osmanlı Devleti'nin Ortadoğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadan ve 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Batılılar Ortadoğu’da, Arap Yarımadası’nda ve Körfez’de; Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Umman devletlerini kurdular. Mesela Körfez’de Kuveyt, Saddam tarafından yıllarca işgal edildi, Kuveyt emiri ülkesini terkedip Suudi Arabistan’a kaçtı; sonra ABD alıp yerine getirip koydu. Keza BAE, yedi aileden oluşan bir küçük devlet ve kuruluşu 1971, Katar, Bahreyn, Umman mesela İbaziyye mezhebindeler ve Hariciler. Bu nedenle Umman, ne Şii ve ne de Sünni olduğu için bu özelliğini diplomasi yapma aracı olarak kullanıyor.

Şu anda Araplar 23 devlet ve bunu 36-40 civarına çıkartma projesi var. Çünkü bu emperyal güçler açısından iyi bir senaryo, çok rahat yöneteceksiniz anlamına geliyor. Bugün Mezopotamya Vadisinde en eski yerleşimlerin kurulduğu İslam tarihinin en önemli kentlerinin bulunduğu Bağdat, Musul Irak, Şam, Halep gibi antik kentlerin bulunduğu bölge savaşlarda yok edilmiş durumda maalesef. Mesela 9-10. yüzyılda 1 milyona yaklaşan nüfusuyla Bağdat, Binbir Gece Masallarının yazıldığı Harun Reşid in kenti olan, 11 tane elyazması müzesi olan Bağdat’ın yerinde yeller esiyor sadece bir kütüphanenin yazmaları o da içinde çalışanların çabalarıyla artık kaçta kaçı  kurtulabildi bilen yok.

Ortadoğu’da bu bölgede hep Müslüman imparatorluklar oldu; Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar mesela hiçbiri heykellere dokunmadı. Ortadoğu’da İslam gelmeden önce müşriklik vardı, heykeller de put olarak tapınılıyordu ama hiçbir Müslüman imparatorluğun çağlar boyunca el sürmediği bu eserler radikal İslamcı örgütler tarafından tamamen un ufak edildi. Irak’taki tasavvufi tekkeler de keza yok edildi şirk olarak kabul edildiği için. Bu eserlerden kaçırılanlar şu anda görünmez gizli koleksiyonlarda ama günün birinde ortaya çıkacak ve inanılmaz fiyatlara satılacaklar.

Paranın sadece silahların satıldığı, masum insanların öldürüldüğü bir dünya yarattığını biliyoruz ama bir de kültürün, tarihin satıldığı, medeniyetlerin çağlar boyunca yarattıkları güzelliklerin de ciddi bir ekonomik değeri olduğunu biliyoruz artık.

Tüm çılgınlığın bir anda bitmesini diliyorum. Dua ediyorum. Elimden başka türlüsü gelmiyor. Allah büyüktür.

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün