Sınav yaklaşırken

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
5 Haziran 2024 Çarşamba

Üniversite sınavlarına 3 milyon 36 bin 945 aday başvurdu. Bunların 1 milyon 404 bini sınava ilk defa girecek. Bu ne demek biliyor musunuz? Şimdiden bu kadar sayıda iş arayan var, demek… Sınavı kazansın ya da kazanmasın. Ülkenin gerçeği bu...

Birçok yol izledi gençler bu yolda: butik dershanelere gidenler oldu, sadece özel dersle devam edenler oldu, birkaç kişi bir araya gelerek ders almayı seçenler oldu… Sonunda bir erlere taşıdılar başarı seviyelerini… Seviye dediğimiz de kime göre, neye göre? Buna da çok dikkatli bakmak lazım. Geçen seneyi her zamanki gibi çok yakından takip ettim. Türkiye genelinde sınavların ana derslerinin net ortalamaları aşağıdaki gibi. Adına kısaca TYT dediğimiz Temel Yeterlilik Sınavı -eski deyimiyle- 1. basamak sınavında:

  • 40 Türkçe sorusunda 20,021 net
  • 20 Sosyal bilimler sorusunda 8,688 net
  • 40 Matematik sorusunda 8,218 net
  • 20 Fen sorusunda 3,546 net yapmış gençler. Soru dağılımlarını ve net sayılarını özellikle alt alta yazdım ki sonucun ne kadar düşündürücü olduğunu görün. Aynı şey, hemen ertesi gün yapılan 2. basamak yani Alan Yeterlilik Testi (AYT) için de geçerli hatta durum onda bana göre daha da vahim:
  • Matematik (40 soru) 7,576 net
  • Fizik (14 soru) 2,519 net
  • Kimya (13 soru) 1,768 net
  • Biyoloji (13 soru) 2,08 net
  • Türk dili ve edebiyatı (24 soru) 5,763 net
  • Tarih-1 (10 soru) 1,730 net
  • Coğrafya-1 (6 soru) 1,304 net
  • Tarih-2 (11 soru) 1,805 net
  • Coğrafya-2 (11 soru) 2,435 net
  • Felsefe (12 soru) 1,844 net
  • Din kültürü ve ahlak bilgisi/ek felsefe grubu (6 soru) 1,394 net

Bu ne demek biliyor musunuz? Türkiye’de sadece Türkçede, temel yeterlilik düzeyi yüzde elli. Memleketin yarısı okuduğunu anlamıyor, dil bilgisinden zaten haberi yok. İkinci sınavda 24 edebiyat sorusunun ortalaması 6 bile değil… Ben doğal olarak yalnızca Türkçe ve edebiyattan baktım, siz isterseniz devamına da bakarsınız, bu sonuçlarla okullara girdi öğrenciler. Tarihten, coğrafyadan, felsefeden hatta üstünde son zamanlarda özenle durulan dinden bile 2 neti yakalayamamış binlerce genç bir yerlere girdi, oturdu, ders alıyor. İyi de bu ortalamanın üstü nereye kadar çıktı? İlk yüze girenleri ya da ilk bine girenleri bir tarafa bırakıyorum, onlar zaten devlet üniversitelerinin yüksek puanlı bölümlerine girmeye hak kazandılar ve kendilerince haklı sebeplerle özel üniversitelerin yüzde yüz, yüzde elli burs veren bölümlerini tercih ettiler. Peki diğerlerinin seçimleri ne yönde oldu? Bu sorunun cevabını hiç düşündünüz mü? İşte onlar, eski tabirle puanlarının tuttuğu fakültelerin bölümlerine yerleşen ve ders gören öğrenciler…

Bundan ortalama beş sene sonra da işsizler ordusuna katılacaklar. En iyi dereceyle mezun olanın bile kıymetinin yeterince bilinmediği bir yerde ortalamayı yakalamış veya onun altında kalmış birinin esamesi okunmayacak. Çünkü biz milletçe; az çalışalım, az yorulalım ama çok para kazanalım, yaptığımız işin başında duralım ama niteliğine ve niceliğine asla bakmayalım kafasında yaşadığımız için, gençliğe kolay kolay güvenmiyor kimse. Bu bakış açısı, genel bir yargı haline geldi. “Yaptım, oldu” mantığıyla yürüyor çoğu genç. Çok da haksız bulmuyorum onları çünkü yukardaki netleri yapıyorlar, dedikleri bu ülkede oluyor işte!

Bilgiyle günlük mücadele ederek, öğreneceğinin binde birini öğrenerek, hemen her sene aynı konuları tekrar edip bir arpa boyu yol ilerleyemeyerek de bir yerlere gelebiliyorlar bir gün… Sonra ne mi oluyor? Hiç kimse, hiç kimsenin iş ehliyetinden emin olamıyor. Güvensiz ve sanal bir dünyada, hep daha iyisini ummaya devam ederek, her geçen gün daha da açmaza giren eğitim sisteminin bir gün hayal edilen şekilde değişeceğini düşünerek, aydınlık yarınların çok yakında olduğunu umarak uma uma muma dönüyor insanlar…

Sonuçta, bu kadar karamsar olan bu tablodan tuhaf bir aydınlık nokta dikkatinizi çekebilir: Barajı geçse de geçmese de her öğrencinin ortalaması hesaplanacak; o çocuk, aldığı puanın karşılığında bir okula girecek, sonunda öyle ya da böyle oradan mezun olacak. Bunun adına başarı diyeceksek, şimdiden bütün adayları alkışlayabiliriz, kuru’ların yanında yaş’ları da yakarak…

Ben derim ki öğrenciler, sadece çok ama çok emin oldukları soruları çözsünler. O zaman; yanlışlar doğruları götürmez, yapılan bütün soruların puan karşılığı sahici bir sonuç olur. Elde edilecek sonuç da sahici bir başarı olur. Bütün adaylara başarılar diliyorum. Gerçeğin peşinden ayrılmayın… En önemlisi de kendi gerçeğinizin peşinden…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün