Trafikte karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakmamız gerektiği söylenmişti bize. Aynısını çocuklarımıza da öğrettik. Gerçi amaç aynı zamanda hem dikkatli olmayı, hem de kurallara uyulması gerektiğini hatırlatmaktı. Şimdilerde ise, caddenin bir tarafından karşıya geçmek için sol-sağ değil, başınızı 360 derece çevirmeniz gerekiyor. Yoğun trafikte giderek yükselen korna sesleri, ters yönden önünüze çıkan kurye/motosikletler, arabalar arasından zigzag çizerek ilerleyen mobiletler veya akülüler keşmekeşin bir parçası. Kentsel dönüşüm sayesinde kaldırım ve caddenin yarısında damper, beton mikser ve kamyonlar konuşlanmış. Özetle, yayaların karşıdan karşıya geçmesi, trafik ışıklarında durması yerine kuralları çiğnemenin marifet sayıldığı bir dönemdeyiz. Bu bağlamda sokağa çıkan çocuk ‘sol-sağ-sol’ öğretisi yerine tanık olduğu görüntüyü benimsiyor.
↔↔↔
Geçenlerde arkadaşlarla, hafta arası, biraz olsun şehirden uzaklaşıp soluklanmak için YMRT Çiftliği olarak da bilinen Casa Kilyos’a gittik. Abartının olmadığı, ayrıntının öne çıktığı bir mekânla karşılaşmak çok iyi geldi.
Sağınızda ördekler, tavuklar, solunuzda kuzular… Yürüyüş yaparken onları bir yerden diğerine geçerken izlemek, izlerken beklemek, doğanın kişiye yaşattığı koşulsuzluktu. Üstelik başınızı sol-sağ 360 derece çevirmeden…
Kahvaltı masasında ortama uygun kraft kâğıdından Amerikan servisler dikkatimi çekti. Kâğıdın üzerinde çiftliğin fikir babası olan Alber Levi’nin yaşam öyküsü yazılıydı. Hem anlamlı, hem abartısız, hem de ikinci neslin vefa örneğini yansıtıyordu.
↔↔↔
Bir insanın ad ve soyadının doğru yazılmasının en basit saygı ifadesi olduğunu bir kez daha hatırladım.
Kraft kâğıdının üzerindeki ‘Alber Levi’ yazısına takıldım. İsmini çeşitli vesilelerle birçok kere görmüştüm. Eve döndüğümde gazete arşivlerini taradım. Kimi yerde ‘Alber’, kimi yerde ‘Albert’ olarak geçiyordu. Üzüldüm. Bir harf insanın yasal kimliğini doğrular ama daha önemlisi, ‘şahsi’ kimliğini vurgular.
Alber Levi’yi genç yaşımda tanıdım. Babamın jenerasyonuydu; ortak bakış açıları, etik değerleri vardı. Sohbetler arasında adı ‘Beybi’ ile özdeşleşmişti. Sonraları girişimci iş adamlığının yanı sıra, filantrop yönüyle tanıştım. Kişi yaptıklarıyla anılıyorsa, sadece plaketlerde değil, zihinlerde de doğru isimle yaşatılmalı.
Böylelikle konuyu bir kez daha hatırlamamıza vesile olan Metin Levi’ye teşekkür ederim.
↔↔↔
“Zaman sana uymazsa, sen zamana uy” dense de uygulama kısmı bazen zorluyor.
68. Eurovision Şarkı Yarışması cumartesi gecesi İsveç’te gerçekleşti. Malmö sokaklarında bu kez halkın coşkusu yerine güvenlik güçlerinin çoğunlukta olması ortamı az da olsa gölgeledi.
Nema Mettler, ‘The Code’ adlı şarkısıyla İsviçre’ye birincilik ödülünü kazandırdı.
Yarışmacıların sahnede teknolojik yeniliklerle oluşturdukları şovların bazısı ürkütücü, kimi müzik türü ise, ‘zamana uy’ psikolojisinden uzaktı. Çeşitliliğe saygılıysam da, kostümler için aynısını söyleyemiyorum.
(…) Yarışmayı kazanan şarkı, kendi ‘ikilik dışı’ (non-binary) kimliğini keşfetme sürecini yaşayan Nema’nın hikâyesi. Şarkı, ‘çeşitliliğin ve LGBT topluluğunun önemli bir zaferi’ şeklinde yorumlandı.
69. Eurovision İsviçre’de yapılacak. Hangi şehirde olacağı henüz belli değil. Her nerede gerçekleşecekse gerçekleşsin sakin İsviçre’ye canlılık getireceği kesin.
Sağlıkla kalın.