Ezberlemek

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
6 Mart 2024 Çarşamba

Rahmetli babam derdi ki, “Eğer bir şeyleri beğenmemeye başladıysan, yaşlanıyorsun demektir.” Galiba, o noktalarda bir yerlerdeyim. Büyükler lafa, bizim zamanımızda, diye başladıklarında sinir olurdum mevzuya, şimdi ben başladım sık sık bu girişle konuşmalara girmeye…

Uzun zamandır ilkokullarda çarpım tablosu ezberletilmiyor ve bunun savunması da çocuğun matematiği ezbere değil de mantık geliştirerek anlaması gerektiği şeklinde yapılıyor. Ben matematikçi değilim. Düşününce, bana mantıklı geldi başlarda ama okulda çalışırken lise son sınıfların matematik sınavında hesaplamaları parmaklarıyla yaptıklarını görünce isyan ettiğimi hatırlıyorum. On yedi yaşına gelmiş koca çocuklar, üç kere yedi’yi parmakla hesap edip yazıyorlardı kağıda! Şimdi birinci sınıfa giden kızımın, yeni söylemde “arttırma ve eksiltme” olarak adlandırılan toplama ve çıkarma işlemlerini parmakla yapması gibi…  Bunlar da ne, dedim kendi kendime -dilde yer etmiş sözcüklerin yerine neden yenilerini buluruz da dile yeni girecek olanlara sağlam karşılıkta ve kabul görecek sözcükler bulmayı bir tarafa bırakırız, bir dilci olarak hiç anlamadığım bir şeydir- eski köye yeni adet getiriyorlar.

Çarpım tablosunu ezberlersin çocuğum! Yeme, içme ezberle çünkü sınavlarda -matematiğe mantık geliştirecek kadar çok çalışmamış bir çocuksan- o hesaplamaları yapıp soruyu çözecek kadar süren olmaz. Hesap makinesi de yasak, en azından bu ülkedeki sınavlarda böyle, ne olacak peki? On parmağında hiç marifetle mi devam edecek soru çözme işi?

Din adamlarına bakalım mesela… Hangi dinde ve adı her ne olursa olsun, hepsi; duaları ezbere bilir. Hafız olmak böyle bir şeydir. Bir insan, canı istediğinde dua edecekken her defasında kutsal kitaplara mı sarılacak yoksa dilinden dökülecek mi zamanı geldiğinde okumak istediği dua? Bir şiiri ezbere bilmiyorsa insan, nasıl varacak hayatın tadına? Aklında hiç olmazsa bir şiir varsa yeri geldiğinde sohbetleri renklendirmesi ancak o an’da mümkün olabilir…

Küçük kızım dört yaşındayken baktım, ‘r’ ve ‘l’ sessizlerini ‘y’ olarak söylüyor. Erken yatalım olur mu kızım, diyorum; “oyuy” diyor. Çok tatlıydı o hali ama yine de endişelendim. Çocukken her yaz, o zamanki adıyla Yugoslavya olan ülkeye giderdik. Sırp bir arkadaşım vardı, dillerimizi bilmeden beraber oyun oynardık. Anlamını hâlâ bilmediğim bir tekerleme öğrenmiştim ondan. Bir anda aklım o geldi, hadi tekrar et bakalım dedim: “Ringe ringe raya…” Tekerlemenin tamamını ezberledi kısa sürede ve ‘r’ sorunu bitti. ‘L’ için ise aklımda daha şahane bir fikir vardı, gel dedim. Bak sana çok güzel bir şiir ezberleteyim, içinde çok tatlı bir sözcük var:

“Lalelim,

Leleli’de oturur.

Lale lale kokar Lalelimden.

Laleli’den geçilir,

Lalelimden geçilmez.”

Dört yaşındaki kızım Orhan Veli’nin ‘Lalelim’ şiiriyle bilmeden ‘l’ sorununu çözmüştü, şimdiyse ezberinde en büyük şairlerden birinin bir şiiri var.

Her şeyi değil tabii ama bazı şeyleri ezberlemek gerekiyor bana göre... Ben, zamanında şiir ezberlemesem şiir yazar mıydım? Şarkı sözü yazar mıydım? Gazeteye yazı yazarken bu kadar rahat olabilir miydim? Ezberde söylem, seçim, örnek saklıdır. Başkası olmazsınız ama kendiniz olma yolunda sağlam temelleriniz olur.

Kızımın geçen sene hazırlık sınıfındaki öğretmeni Lisya, benim öğrencimdi. Bana dedi ki, hocam siz dayanamaz öğretmeye kalkarsınız, Nermin’e sakın okuma öğretmeyin, şimdiki sistem çok farklı! Sözünü dinledim tabii… Haklıymış… Bana çok uzak, ezberletmediğini iddia eden ama bana göre sadece gördüğünü tanımaya, görsel ezbere dayalı teknikle okumaya başladılar. Aylardan mart oldu, çocuklar okuduklarını yeni yeni anlar hale geldiler ve bana göre de hepsi değil…

Onu bunu bilmem, içimde yavaş yavaş yaşlanan Tülay’a kulak vererek öğretmenliğimi bir tarafa bırakıp sadece anneliğimle kızıma. Bu yaz çarpım tablosunu ezberleteceğim! Hatta daha beterini yapıp ucuna ödül de koyacağım! Bana ömür boyu dua eder bence…

Laf aramızda, bir şiir daha biliyor Nermin… Dedim ki ona, Nermin, tekrar et bakalım:

Bekliyorum,

Öyle bir havada gel ki

Vazgeçmek mümkün olmasın.

Dilerim ki Orhan Veli’nin bu şiiri, hayatında gerçekleşecek en güzel aşkın anahtarı olsun.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün