BO - Zorlukları aşabilmek için

Rav Yeuda ADONİ Köşe Yazısı
17 Ocak 2024 Çarşamba

Peraşamız Mısır çıkışı olayını işler ve Tora boyunca bu olayın ve bunu hatırlamanın önemi vurgulanır. Tanrı mucizevi bir şekilde bizi özgürlüğe kavuşturana kadar Mısır'da köle olduğumuzu asla unutmamamız için birçok mitsva Yahudi inançlısının yaşam tarzına girmiştir.

Mısır çıkışının Yahudi yaşamı için bu kadar temel olmasının bir nedeni, bize zorlukların üstesinden gelme becerisini öğretmesidir. Atalarımız köleydiler, akıl almaz sefalet ve zulme maruz kalmışlardı. Ancak daha sonra Sina Dağında durup Tanrı'nın onlarla konuşmasını dinleyerek gururlu bir ulus olarak ortaya çıkarlar. Mısır çıkışı, tarih boyunca Yahudi Halkının hikâyesidir. Bu aslında zorluklar karşısında dayanıklılığın, sıkıntıya karşı zaferin, durum ne kadar zor olursa olsun umudunu veya inancını asla kaybetmemenin hikâyesidir.

Mısır çıkışının öyküsü her birimizin kendimiz için de yazmamız gereken bir hikâye demektir. Bu deneyim Tanrı'ya iman ederek karşılaştığımız her türlü kişisel zorluğun üstesinden gelebileceğimizi, hiçbir mücadelenin çok zor olmadığını, zor zamanlarda bile güçlü olabileceğimizi ve olmamız gerektiğini öğretir. 

Ancak Tora’nın atalarımızın Mısır'daki deneyimlerini hatırlamaya büyük önem vermesinin başka bir nedeni daha vardır.

Tora’da birçok kez bize fakirlere ve mazlumlara dikkat etmemizi emreden, Mısır'da zorluk ve ıstırap çektiğimize işaret eden ifadelere rastlarız. Köleliğin acısına ve aşağılanmasına katlandığımız için incinenlerle, mücadele edenlerle, yalnız olanlarla, savunmasız ve korkanlarla empati kurmamız ve onlarla ilgilenmemiz gerekir.   

Mısır çıkışının ilk mesajına yani savaşmaya, zorluklar karşısında başarılı olmaya kazanmak için mücadele etmeye, herhangi bir zorluğun üstesinden gelme yeteneğimize güvenmeye toplum olarak her zaman büyük önem veriyoruz. 

Özellikle bu nedenle, mücadele edenlerin kötü durumlarına her zaman yeterince uyum sağlamıyoruz.

Kendimiz o kadar sık duyuyor ve söylüyoruz ki bunu zorluklara göğüs geren diğer insanlardan da bekliyoruz. Mücadele eden insanlara bakıp ‘aşabilirler, güçlüler’ diyerek inancın gücü sayesinde başarılı olmalarını öngörüyoruz. Sahip olduğumuz bu tutum nedeniyle Mısır hikayesinin ikinci mesajını gözden kaçırıyor, insanların acılarıyla empati kurmak ve onlarla ilgilenmek için elimizden geleni yapmak konusunda zayıf kalıyoruz.

Hayatta birçok yönden mağdur olan insanları görebilmek mümkündür. İstismarın çeşitli biçimlerinin kurbanlarından tutun da suç mağdurlarına, yoksullukla savaşmak zorunda olanlardan ihmal mağdurlarına kadar birçok insanla karşılaşıyoruz. Günümüzde zorbalık ve bunun uzantısı olan hareketler sanki normal bir durum gibi gözlemleniyor hatta buna neden olanlar hukuk karşısında ceza bile almadan yaşamlarını sürdürebiliyorlar. İşte esareti bilen bir toplumun fertleri olarak en fazla empati duyması gereken toplumların belki de başında geliyoruz.

Yaşadıklarımıza bakacak olursak binlerce yıllık bir sıkıntı ve mağduriyet içinde olduğumuz bellidir. Ancak olağanüstü dayanıklılık gücümüz ve inancımız sayesinde zaman içinde güçlü bir toplum haline geldik. Ancak bu, acı çeken kardeşlerimizin acılarını ve ıstıraplarını küçümsememize izin vermez. Tora derslerini dinlemek, emuna sahibi olmak onları da güçlü kılar ancak mağdurların empati kurmamıza, koşulsuz desteğimize, yanlarında olduğumuza ve onlara yardım etmeye hazır olduğumuza dair güvenceye ihtiyaçları olduğu da açıktır. 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün