Cumhurbaşkanı Erdoğan

Elif ULUĞ Köşe Yazısı
31 Mayıs 2023 Çarşamba

2023, 25 Mayıs Genel Seçimleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferiyle sonuçlandı. Erdoğan kurucusu olduğu Adalet ve Kalkınma Partisinin genel başkanlığı sırasında 2002, 2007, 2011, 2018 ve geçtiğimiz gün yaşadığımız 2023 Genel Seçimleri’nde partisi en yüksek oyu alarak birinci parti olmuştur. Türkiye, aynen 2017 Anayasa Değişikliği Referandumundaki oranlarla karşı karşıyadır. İki seçim sonucunda ortaya çıkan haritaları karşılaştırırsanız il il neredeyse aynı sonuçlarla karşı karşıya olduğunuzu görebilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan girdiği tüm seçimlerden birinci olarak çıkmayı başarırken; karşısında 2010 yılından bu yana, ana muhalefetin başında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur. Bugüne dek, iktidar ve ana muhalefet liderleri, demokratik yönetimlerin doğası gereğince gerçekten taban tabana zıt politikalar izlemekten zerrece kaçınmamış ve politikalarının toplumun refahı, gelişmesi, ilerlemesi için en doğru, en anlamlı yol olduğunu savunmuşlardır. Ancak, bu uzun siyaset maratonun galibi tek kelimeyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kim ne mazeret öne sürerse sürsün, neye sığınırsa sığınsın ve ne derse desin siyasette başınıza geleceklerin önlemlerini almanız, hata yapmamanız, analize ağırlık vermeniz, topluma sunduğunuz önerilerinizi değil öyle seçime son altı ay kala yıllar öncesinden çalışmaya başlamanız, sızlanmamanız, karşınızdaki rakibin gücünün, etkisinin farkına varmanız, hafife almamanız ve de en başta oy’unu almaya talip olduğunuz ülkenin insanlarını tanımanız gerekir. Başarılı olan, seçimi kazanan eleştirilebilir ama kaybedenin neden kaybettiğini sorgulaması, şapkasını şöyle bir önüne alıp düşünmesi gerekir. Hemen her kaybedilen seçimden sonra ana muhalefete oylarını veren vatandaşlar aylar, yıllar partilerine yapılan yanlışları konuşurlar, kimilerine göre Kemal Kılıçdaroğlu gitmeli, kimilerine göreyse mutlaka CHP’nin başında kalmalıdır. Genel başkanların iradelerinin dışında yaprağın kımıldamadığı Türkiye siyasi partilerinin asıl açmazı işte tam da bu’dur. Yani ‘Genel Başkan’ın mahalle örgütünden, ilçe başkanına, il yöneticisine, milletvekillerine, belediye başkanlarına bizzat karar verdiği bir seçim sisteminde başarı beklenemez. Ha diyeceksiniz ki hepsine genel başkanlar mı karar veriyor? Yok daha neler!! Evet, partinin tüzüğü, siyasal çizgisi bir tarafa genel başkanın duruşu ve Türkiye siyasetinde nereye doğru yelken açmak isteyeceği önemlidir. Gerisi laf-ü güzaftır. Partiler genel başkanların ideolojisinden, ahbap çavuş ilişkilerinden beslenir, dışarıdan gelen sesler ise kuru gürültüdür. Sunulan projeler, sunduğunuz kurulların birden malı haline getirilir. Birdenbire uzaklarda, çok uzaklarda buluverirsiniz kendinizi. Sesiniz duyulmaz, görüntünüz görülmez olur. Çünkü siz partili ya da partide birilerinin yakını değilsinizdir. Çok yakın bir tıp profesörü arkadaşımın defalarca yaptığı üyelik başvurusunun, ‘acaba kimin adamı’ diyerek bir türlü tamamlanmadığını asla unutamam. Düşene bir de sen mi vuracaksın kıvamında bir yazı değil aslında yazmak istediğim. Sadece içimi dökme çabası. CHP, Türk insanına yakın olma amacında olduğunu hep söyler durur. Kemal Kılıçdaroğlu, ‘helalleşmek’ istediğini ısrarla ifade etmiş bir liderdir, cesurdur, değerlidir; hele de Deniz Baykal gibi hırslı ve partisinin genetiğini ‘muhalif olmak antipatik olmaktır’ biçiminde değiştirmiş bir isimden sonra… CHP, Türk halkıyla barışmak, yakınlaşmak adına dindar isimleri meclis sıralarına taşımış, defalarca örtünen kadınlarımızdan özürler dilenmiş, ‘yok vallahi biz de sizin gibiyiz’i anlatmaya çalışsa da seçim sonuçları ortadadır. Hastalıklı Baykalizm ekolünün en temel sorunlarından biri olan kafası çalışanı, söyleyecek sözü olanı, genel başkanın görüşleri, ideolojisi dışındakileri partisine katmama obsesyonu maalesef aşılamamıştır. Milliyetçiliğin son derece önemli bir vaka olduğu ülkemizin hemen her noktasında şehit isimleri köprülere, soakaklara, caddelere, üst geçitlere, parklara, bahçelere, okullara, üniversitelere verilmişken; hemen her İç Anadolu ya da Karadeniz Bölgesi ilçesinde, kasabasında, köyünde bir şehidimiz ya da gazimiz varken; bu önemli hassasiyete ciddiyetle eğilmeniz şarttır. Eğilmemiş midir CHP? Eğilmiştir belki ama halkın duymak istediği biçimde değil. Siyasal yapısının sadece genel başkanının görüşüne, dini duyarlıklarına yakın olanlar ya da din adamları ya da dindarlar kadar ara bir yol olarak ‘gelenekselciler’le beslenmesi Cumhuriyet Halk Partisi için elzemdir. Dini, toplumsal duyarlıkları olan ama seküler duyarlıkları da kulak arkası etmeyen geleneksel insanlarımızla! Nasılsın diye sorulduğunda ‘Hamdolsun’ diyebilen Atatürkçüler’in belki de tuhaf karşılanmadığı, yüzüne şöyle alttan yukarı bakılmadığı, sürekli olarak kutuplaştırdığı için eleştirdiğiniz iktidar partisi gibi olmadığınız bir siyasal yapı… O zaman eleştirdiklerinizden bir farkınız olduğu anlaşılır ve halk de size inanır. Türkiye halkı da gayet akıllı, işine bakan, kafası çalışan, özüne kar düşünen bir halktır. Bu da böyle bilinmelidir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün