Yol

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
25 Ocak 2023 Çarşamba

Geçen gün, çok acayip bir şey oldu. Bizim evin çokbilmişi okuldan geldi, kapıdan içeri girer girmez:

“Anne! Biz Hristiyan mıyız, Musevi miyiz?”  dedi.

Akıllı geçinen anne -ben- o bir anda kritik bir soruyla karşı karşıya kaldığımı anlamış olacağım ki:

“İkisi de değiliz, anlatırım birazdan sana, git ellerini yıka, üstünü değiş, gel” dedim. Zaman kazanmak için… Şimdi el kadar çocuğa nasıl anlatırsın, kimin kim olduğunu, neden öyle olduğunu hatta anlatmalı mısındır, niçin anlatasındır filan…

Neyse bu fındık, dediklerimi yarım yamalak yapıp, geldi.

Merak etmekte haklı. En yakın arkadaşlarından biri, Ermeni… Ciciannesi, dedesi Musevi… Annesi, Musevi Lisesinde çalışırdı, milyon kere duymuş… Cuma akşamları “Şabat Şalom” demek için cicianneyi ararız, arkadaşının evinde gerçek bir Noel ağacına bakarız. O, Noel Baba gerçekten var mıdır’ı merak eder, ben ona bunu nasıl anlatacağımı… Pirinçte ayıklayacağım taş çok…

Düşündüm…Yıllar önce çok sevdiğim bir arkadaşımın oğluyla aramızda, olmadık bir zamanda şöyle bir konuşma geçmişti:

-Tülay, Allah çok mu büyük?

-Evet canım, çok büyük.

-Nereden biliyorsun? O sırada havuzdaydık. Etrafıma baktım ve şöyle dedim:

-Bak, ne görüyorsan şimdi çevremizde, onların hepsini o, yarattı. Seni, beni, gökyüzünü, ağaçları, çiçekleri, kuşları…

-Nasıl yarattı peki, elleriyle mi?

Tabii çocuk haklıydı, yuvaya gidiyordu. Faaliyet yapıyorlardı ve her faaliyet el becerisine ve yaratıcılığa dayalıydı. El, önemliydi yaratmak için…

-Hayır canım, dedim.

“Düşünerek…”

Başka soru sormadı. O anda Allah’ın gerçekten çok büyük olduğunu anlamıştı. Minicik elleriyle yapmakta zorlandıklarını düşünmüştü muhtemelen, bir de benim saydıklarımı fikren gerçekleştireni… Soracak soru mu kalırdı, zaten!

Az sonra gerçekleşecek konuşma da bu minvalde olmalıydı.

Bir anda aklıma geldi:

-Nermin, sen en çok nereye gitmeyi seviyorsun?

-Akmerkez’e.

-Biz oraya hangi yollardan gidiyoruz?

-Okulumun önünden. (Terakki’ye gidiyor.) Bazen trafik varsa dönerek, bazen de sen başka bir yolu seçiyorsun kestirme olsun diye. Bu arada kısa yola, kestirme demeyi öğrendiğini fark ediyorum tabii…

-O zaman şöyle düşün. Akmerkez, Allah olsun. Biz, trafik ışıklarından dönerek gittiğimiz yoldan gidelim, Ciciannenler okulunun önünden gitsin, arkadaşın da diğer yoldan; fark eder mi? 

Bana şöyle bir baktı:

-Hayır, etmez, dedi. “Yine Akmerkez’e gidip oyuncak ve kitap alabiliriz.”

İşte Allah böyle bir yerde duruyor, hepimiz için. Ona hangi yoldan ulaşmak istersek isteyelim fark etmez, ulaşırız. Başka bayramları beraber kutlarız, farklı oruçlar tutarız ama aynı Allah’a inanırız.

-Anne, Allah oyuncak getirir mi peki?

-Hayır kendisi getirmez ama sen oyuncağın olsun diye dua edersen o, oyuncakları başkasıyla sana gönderir. Bak, halan sana bebek getirdi; hatırla. Sen, ondan bebek filan istemedin. Allah seni duydu, dileğini böylece yerine getirdi.

Nermin için konu kapanmıştı. Soyut bir durumu ancak böyle somutlayabilmiştim. İnanmıştı söylediklerimin doğruluğuna. O anda anladım ki anne olmak, öğretmen olmaktan daha zormuş… İddialı olacak ama, alanıma dair ne varsa hiçbir kaynağa, hiçbir mekâna, hiçbir insana bağlı olmadan her ortamda, her koşulda anlatırım.

Ama bu…Ter içinde bırakıyormuş insanı… Neden mi?

O anda ben ne söylersem, ömür boyu o doğruyla bakacaktı hayata. Ayrım yapmadan bütün bütün sevecekse herkesi ve her şeyi, doğru cevapları olmalı sorduğu soruların…

Böylece, o yolların aynı yere çıktığını anlatırken bir yaşıma daha girmiş oldum, vaktinden önce…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün