Tutunmaya Devam

Metin BONFİL Köşe Yazısı
4 Ocak 2023 Çarşamba

Pandemi döneminden çıkış sancılarının devam ettiği bir yıl oldu.

Sanki bir animasyon filmi içindeyiz: 2021’de uzun kuyruklu devasa bir canavarın uyanış sahnesini izlemiş idik. Etrafında ne olup bittiğini fark ettikçe, tehdit algısı yükseldikçe, ağzından alev saçmaya ve yeri titreten adımları ile sağı solu kırmaya başlamış idi. Prangalarından kurtulmak istercesine kafasını bir sağa bir sola hamle yaptığında boyu kadar uzun kuyruğu bir sola bir sağa savruluyordu.

2022’ye girerken gözler fal taşı gibi açık bu kuyruğa tutunabilmenin, onun sakinleşmesini beklemenin çaresizliğini sahnelemekte idik. Uzun yıllardır uyuyan enflasyon canavarının uyanışı son iki seneyi şekillendiren en önemli gelişmelerin başında geliyordu.

Savaşsızlık halinin sona ermesi, küresel tedarik zincirinde yaşanan kırılma ile gelen belirsizlikler; koskoca ordusunu Ukrayna’da çamura saplayan Putin’in etrafa salladığı nükleer tehditler; koskoca Avrupa kıtasının enerji güvenliğinin aslında ‘sanal’ olduğunun anlaşılması; koskoca Çin’in bir virüsün hakkından gelemeyip üretken kapasitesini eve kapatması; hak hukuk gözetmeden savaş hali deyip oligark varlıklarına Batılı ülkeler tarafından el konulması; onca yıl onca savaştan sonra Afganistan’ın Taliban’a teslim edilmesi gibi uzun süredir devam eden paradigmaların bozulması ile tetiklenen bir uyanışın devamını izledik 2022’de.

Canavarın kuyruğunda sağa sola savrulan garibanları kurtarmak için öncelikle canavarı sakinleştirmek gerekiyordu. Finans piyasalarından başladılar vurmaya. İlk kurşunu FED attı. Bir vurdu, bana mısın demedi. Diğerleri de arttırdılar faizleri. Bir doz, bir doz daha diye diye hafif sersemletebildiler ancak, geçtiğimiz senede.

Varlık fiyatlarındaki balondan söz ediliyordu. 2022’de sönmeye başladı. Çağımızın en büyük Ponzi olayı olarak görülen kripto paralar büyük ölçüde pörtledi. Mega teknoloji şirketlerinin piyasa değerleri obruk gibi içe göçtü: Netflix yüzde 52, Microsoft yüzde 29, Apple yüzde 28, Amazon yüzde 51, Meta (Facebook) yüzde 65, Alphabet (Google) yüzde 36, Tesla ise yüzde 72 değer kaybetti geçen sene. Aşırı iyimser planlarla işe alınan insanlar evlerine gönderildiler bir gecede.

Riskleri görüp emniyetli liman arayanlar aslında hiçbir yerin emniyetli olmadığının farkına vardılar. Yağmurdan kaçan, doluya tutuldu. ABD Doları krallığında Avro, Yen, Sterlin yerlerde süründü. Emtia, kıymetli metaller, hisse senetleri, bonolar ve kriptolardan oluşan varlık sınıflarının hepsi sınıfta kaldılar.

Türkiye bu dış etkenlerin hâkim olduğu 2022’de daha önce denenmemiş bir yol izledi. Zaten denenmiş yöntemlerle bir yere varılamayacağı görünüyordu belki de. Canavara sakinleştirici yerine adrenalin tedavisi uygulayıp onu yorarız, diye düşündüler. Bunu yaparken, başını kuyruğunu gövdesini ayağını sıkı sıkı bağlayabilirsek zapt ederiz, dediler. Bir yandan dünyanın en yüksek (düşük?) eksi reel faiz politikasını sürdürürken, diğer yandan da okul ücretinden konut kirasına, uçak biletinden market fiyatına kadar serbest piyasa ekonomisinin her alanında devletin müdahalelerine şahit olduk. Devlet bankaları eliyle, kredi çarklarının spekülasyona değil yatırıma kanalize edilmesi için büyük gayretler sarf edildi. Bir anlamda Hazine, vatandaşın kendisini enflasyon canavarından koruması için göğsünü siper etti, KKM sistemi ile TL’nin erime riskini üzerine aldı. Şimdiye kadar görülmedik kaynaklardan şimdiye kadar görülmedik miktarlarda döviz girişine de şahit olduk 2022’de. Aslında şahit de olmadık; görünmüyorlardı çünkü! Bu görünmeyen dövizler rezervleri destekledi. Buyurun, enflasyon düşüyor denebilecek döneme kadar yapılacak tanzim satışlarla dövize olan talebin harareti alınmaya devam ediyor. Bu kadar riskli bir ortamda, riskleri arttırarak girişilen bu epistemolojik macerayı izlerken “Ya tutarsa?” sorusunu düşünmeden edemiyoruz.

Tutabilir de tutmayabilir de. Önemli olan, bizim halen o kuyruğa tutunabiliyor olmamız. Yabancılara konut ve vatandaşlık satışı programı ve kaynağı belli olmayan paraların girişi ile bir yandan ekonomimizin çarklarının döndüğünü, öte yandan yeni paranın eski parayı merkezden dışarı doğru ittiğini bir arada gördük 2022’de. Eksi reel faiz ortamında TL fon sahiplerinden borçlu kesime servet transferi yapılırken, diğer yandan da mutlu bir azınlığın Borsa’da olmadık rekorlara imza attıklarını da gördük.

Yükselen memnuniyetsizliğin asgari ücrete yapılan zam ve EYT’nin çözüme kavuşturulmasıyla hafifletmeye çalışıldığı ama “her an her şey olabilir” endişesiyle geleceğe değil, anda kaldığımız ve tutunmaya odaklandığımız bir ruh haliyle giriyoruz 2023’e.

2023 daha çok iç siyasi gelişmelerle şekilleneceğe benziyor. Olumsuz senaryoda çokça eleştirilen yeni ekonomik modelin banka bilançolarında, kur korumalı mevduat sisteminde, eksi rezervlerde, Botaş’ın ertelenen borcunda bekleyen riskleri ortaya çıkarak işleri daha da zorlaştırması söz konusu olabilir. Olumlu senaryolarda ise bu riskler geçiştirilebilir mahiyette.

Refakatçinin hastaya destek olabilmek için nasıl önce kendi sağlığını koruması gerekiyor ise, bizler de bu çalkantılı denizlerde önce kendi küçük dünyamızın düzenini korumamız gerektiğini unutmamalıyız. Türkiye’nin veya dünyanın problemlerinin büyüklüğünden gelen olumsuzluk mesajlarının kendi geleceğimize dair iyimserlik içgüdümüzü gölgelemesine izin vermemeliyiz. Sonuçta, bunlar da bir gün mazide kalacak.

Tutunmaya devam, 2023’e selam!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün