Kontrollü ekonomi

Prof. Dr. Burak ARZOVA Köşe Yazısı
28 Eylül 2022 Çarşamba

21 Eylül günü Amerikan Merkez Bankası Fed, bir merkez bankası nasıl olmalı, bağımsızca yasanın kendine verdiği yetkiyi nasıl kullanmalı sorularının cevaplarını verdi bizlere.

Fed Başkanı Powell piyasanın faiz artırım beklentisinin tersine bir karar açıklamadı. Fed faizleri beklendiği gibi 75 baz puan artırdı. Ancak hem ileriye yönelik öngörülerdeki revizyonlar hem de FOMC (Bizdeki Para Politikası Kurulu benzeri) üyelerinin her birinin görüşlerini temsil eden noktasal grafikle tüm dünyayı şaşırttı. Oldukça şahin bir Fed ile karşılaştık.

Haziran 2022 tahminlerinde 2022 yıl sonu büyümesi %1,7 olarak öngörülmüşken, bir çeyrekte belki de en sert revizyonla %0,2’ye çekildiğini gördük. Çekirdek enflasyon hala katı ve Fed enflasyonla mücadele taviz vermeyeceğini söyledi bizlere.

“...Enflasyonun yıkıcı etkilerini biliyoruz. Amerikan halkının refahı için enflasyonla mücadele etmemiz gerekiyor. Enflasyonda kalıcı bir iyileşme olana kadar faiz artışlarına devam edeceğiz. Evet zorlu bir mücadele, evet belki de yumuşak bir iniş yapamayacağız ancak sürdürülebilir büyüme için bu tedbirleri almamız gerekiyor…” diye de ekledi.

Ekim ayı boş geçecek, elde kaldı iki toplantı. Ancak Kasım’da 75 baz puan, Aralık’ta da 50 baz puan olmak üzere 125 baz puanlık artış yüksek olasılıkla fiyatlanmaya başlandı. Fed toplantıları yaklaştıkça durum daha da netleşecek ancak şimdiden bile filemiz dolu gözüküyor.

Sadece bu da değil, 2023’ün tamamında bir faiz indirimi olasılığı şu an için rafa kalkmış gibi duruyor. 2023 de şiddeti düşük de olsa faiz artışlarının olduğu bir yıl olacak.

Fed’in bu kararı sonrası Amerikan Doları diğer tüm ülke paralarından ayrıştı. İngiliz Sterlini dolar karşısında tarihsel olarak en değersiz seviyelerde gezinirken, Euro Dolar paritesi ise 0,97 seviyelerini gördü.

Fed ve diğer ülke merkez bankalarını atletizmde 10.000 metre yarışında gibi düşünebilirsiniz. Atletizm severler ya da sadece bu yarışları takip edenler bilir. Yarışlarda Afrikalı atletlerin büyük bir ağırlığı vardır. Hep aynı tempoda koşarlar ama o yüksek tempoya dayanabilen koşucuların sayısı metreler ilerledikçe azalır. Rakipler nefes nefese kalmışken, Afrikalı atletler ancak kendileri ile rekabet eder halde finişe uzanır.

Fed ve diğer merkez bankalarının durumu bana biraz bu yarışları hatırlattı. Fed hep aynı tempoda 75 baz puan faiz artışıyla gittikçe diğer merkez bankalarının ritmi yarışı götürmeye yetmiyor. Dilleri dışarıda. Yoruldular. O nedenle Dolar ve dolar cinsi varlıklar diğer para birimi cinsinden varlıklara fark atıyorlar ve atmaya da devam edecek. Arkadan gelenler içerisinde nefesi en kuvvetli olanlar bu süreçten daha az etkilenecek.

Peki bizim merkez bankamız bu 10.000 metre yarışında nerede diye sorarsanız hemen söyleyeyim. Bizim merkez bankamız, merkez bankalarının katıldığı bu yarışta yarışmayıp, tek başına cirit atmayı seçti. Orada kendisi ile yarışıyor. Şimdilik hedefi tutturduğu yok ama cirit atarak 10.000 metre yarışını kazanacağına inanıyor.

Nitekim Fed’in faiz artırım kararının ertesi günü İngiltere Merkez Bankası 50 baz puan faiz artırırken, içeride bizim Merkez Bankamız 100 baz puan faiz indirdi. Rusya’nın kısmi seferberlik ilan ettiği, Rus vatandaşların ülkelerini terk ettiği bir ortamda Merkez Bankamız, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörüyor.

Küresel barış ortamı hiçbir zaman sağlanamayacağına göre aslında Merkez Bankamız bize örtülü de olsa dezenflasyonist bir sürecin hiç olmayacağı mesajını veriyor diye düşünmüyor da değilim.

Fakat gariplikler sadece Merkez Bankası kanadından gelmiyor. Tüm para birimleri Dolara karşı tarihi düşük seviyelere gelmişken, kontrollü dalgalı kur sayesinde Türk Lirası izin verildiği ölçüde değer kaybediyor.

Memlekette bankaların kime kredi vereceği, kredinin nasıl verileceği, hangi faizden verileceği hep kontrol altında. Nasıl mevduat toplayacaklarından tutun da bankalarca müşterilerinden alınabilecek ücretler dahi belirlenmiş durumda. Yani bankaların ne kadar ve hangi kaynaktan kar sağlayabileceği kontrol altında. Bankalara bir nevi ‘Biz aldığımız yanlış para politikası kararlarıyla sizlerin anormal karlar elde etmesine imkân tanıdık ama şimdi sıra sizde. Seçime kadar siz de bizi idare edin’ mesajı veriliyor. Seçimler sonrası için tam bir bilinmezlik hâkim.

Tahvil piyasası da kontrol altında. Tahvil piyasasında TL cinsinden tahvillerin faizleri, Dolar cinsinden tahvillerle neredeyse eşitlenmiş durumda. Tahvile zorunlu olarak yönlendirilen bankaların talebiyle yakın gelecekte TL cinsinden tahvil faizinin dolar cinsinden tahvil faizinden daha düşük hale gelmesi artık büyük bir olasılık olarak gözüküyor.

Piyasada doğru fiyat oluşmadığı için ne kurun değeri ne tahvillerin değeri ne kredi maliyetlerinin değeri ne kredi faiz oranları doğru hesaplanıyor. Fiyat mekanizması tamamen işlevselselliğini yitirmiş durumda.

Tam anlamıyla görünür bir el piyasaları, fiyatları, kredi aktarım mekanizmasını kontrol etmeye çalışıyor.

Serbest piyasa ekonomisi hızla kontrollü bir ekonomiye evrilmekte. Ekonomi içerisinde yer alan her bir kurum ve kişi, her gün gelen yeni regülasyonlara kendini adapte etmeye çalışıyor.

Bütün bunlar olurken, İstanbul Finans Merkezi kapsamında kamu kurumları yavaş yavaş İstanbul’a taşınmanın planlarını yapıyor. Kontrollü bir ekonomide, yabancıların tahvil ve hisse senetleri piyasasından çıkışlarının devam ettiği uzunca bir zamandan bu yana kimse bu şekilde nasıl finans merkezi olunacağını sormuyor.

Kontrol ettiğini zannederken kontrolün tamamen kaçması ihtimali ise kafaların bir yerinde duruyor.

Sağlık ve mutlulukla dolu günler diliyorum…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün