Sen söyle, sen işit

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
14 Eylül 2022 Çarşamba

Toplantılarda, röportajlarda, sokakta ya da vapurda karşılaştığım soruların faydası nedir? Bu sorulara ilk verdiğim cevabı bir türlü beğenmeyip, yenisini arayıp durdukça, sorulara cevap ararken yeni sorular bulmamı sağlar. Böylece cevabı aranacak yeni soru sıkıntısı çekmeksizin, sıkılmadan yaşamaya devam etmek mümkün olur.

Bu tür yazıların amacı nedir?

Bir iç dünyamız olduğunu hatırlamamıza, hayatın önünde yuvarlanıp gitmek yerine, ona yön vermeyi düşünmemize yol açabilir. Aklımızın yetmediği yerde, sezgilerimize kulak vermemizi, duygularımızın yolumuzu tıkadığı noktada, düşüncelerimizin yolumuzu açmasını akıl etmemizi sağlayabilir.

Kişisel gelişimi sağlamak için yapabileceklerimiz var mı?

Aceleci olmamayı, düşüncenin akıp gitmesine izin vermeyi, duyguların aydınlatıcı ve körleştirici etkilerine dikkat etmeyi öğrenebiliriz. Hayata başlarken beraberimizde getirdiklerimizi, zaten bildiklerimizi uygulayabiliriz.

Günümüz insanında akıl mı ağır basıyor yoksa hisler mi?

Hayatın hızlı akışı, sorumluluk ve yüklerin geçmişle kıyaslanmayacak denli ağırlaşması, geleceğin belirsizleşmesi, özellikle kaygı ve korku gibi duyguları tetikliyor. Bu duygular, hayatta kalmaya yönelik dürtülerimizi harekete geçirirken yaşamaya, hayatın anlamını bulmaya yönelik yanımızı geriye itiyor.

Hayatın sırrını öğrenebilir miyiz?

Hayat bize göründüğü gibi olmayabilir. Hayatın nasıl seyrettiğini, başımıza gelenleri ve gelebilecekleri açıklayacak, yaşamımıza yol gösterebilecek bilimsel bilgi ve deneyim orada durmakta ve kullanılmayı beklemekte… Hayata bilimin açtığı pencereden bakmak, bakış açınızı genişletir ve çeşitlendirir. Düşünülenin aksine, duygularımızı ve sezgilerimizi de bu bilimsel perspektifin parçası olduklarında en etkin biçimde kullanabiliriz.

Yakınlık ve güven arasındaki ilişki nedir?

Yakın olduklarımıza güveniriz. Güvendiklerimize yakınlaşırız. Bunun bir bedeli vardır: hayal kırıklığı. Hayal kırıklıklarına rağmen yakın kalabildiklerimize güvenimiz artar. Kopmayacak bağlarla bir arada kalırız.

Çin neden işkencenin mucidi sayılır?

Çinlilerin işkence sanatında ilerlemiş olmasının bir sosyal nedeni var. Çin kültüründe, suçlu suçunu kendisi itiraf etmediği sürece, suçu işlediğini gözünüzle görmüş olsanız bile, suçsuz sayılır. İtiraf ettirmenin, kanıtlamaktan daha önemli olduğu bir dünyada yaşamaya böyle başlamışız.

Empati ne değildir?

Okuldaki bütün çocukları haraca kesip, pataklayan bir çocuğun ailesi okul yönetiminin zoruyla çocuğun ruhsal durumunun muayene edilmesi için bana geldiler. Çocuğun babası, kendinden zayıf durumda olanları dövmenin ruhsal bir bozukluğa değil, güçlü ve saygın olma yolunda ilerleyen bir kişilik gelişimine işaret ettiğini söyledi. Tümüyle haksız da değildi. “İşi o kadar da büyütmeyin, benim oğlum evde kız kardeşini de döver. Bunu yaparken çok da eğlendiğini gördüğüm için pek engellemem.” “Dayak yiyen kızınız da dayak atan oğlunuz kadar eğleniyor mu?” diye sorduğumda baba şöyle bir durdu, sonra: “Bunu hiç düşünmemiştim.”

Çizgi mi, yazı mı?

Yazmak da çizmek de severek yaptığım, mesleğim olmayan işler. Yazı ve çizgilerim yaklaşık 45 yıldır yerel ya da ulusal basında önce kenarından köşesinden yayımlanmaya başladı. 1970’lerden başlayarak Demokrat’a, Doğa ve Bilim’e, Yeni Gündem’e, Cumhuriyet’in Bilim Teknik ekine çizdim. 2000’lerin başından bu yana çizgilerim ağırlıklı olarak gazetelerde yazdıklarımın yanına sığındı. Bazen öyle geliyor ki, çizgilerimi yazılarımın hatırına yayımlıyorlar. Ben ise, çizgilerimi yazılarıma tercih ediyorum. Bu ayki yazımın yanına iki çizgimi bu duyguyla yerleştiriyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün