Biz kimiz?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
31 Ağustos 2022 Çarşamba

İshak Alaton geniş dünya görüşüne sahip, gerektiğinde sözünü sakınmayan değerli bir insandı. Yıllar boyu bazı söylemlerin doğru/gerekli şekilde yazılması için basınla uğraştı.

İyi bir haber olunca, “Türk asıllı filanca kişinin başarısı…” şeklinde yazılıyor da, nahoş bir haber olunca, “Musevi asıllı falanca…” diye belirtilmesi Alaton’u hep rahatsız etti. Geride kalanları da rahatsız etmeye devam ediyor.

Yıllar geçti, zihniyet değişmedi. Bu söylemler kalem sürçmesi midir, yoksa bir tür zihinlerde yer etmiş kalıplar mıdır? Nedense basın bu yanlış hissiyatı okura yansıtmakta bir sakınca görmüyor. Veya gazeteler haberi bu şekilde yayınlayınca daha sansasyonel hale getirdiklerini zannediyor. Hâlâ tirajın bu yoldan artacağı düşünülüyorsa, bir arpa boyu ilerlememişiz demektir.

↔↔↔

Şalom Gazetesi, ikinci yayın döneminde, ‘Musevi’ yerine Yahudi sözcüğünü kullanmayı düstur edindi. Amaç birinin din, diğerinin ırk olduğunu vurgulamak değildi elbette. Sadece ve sadece Yahudi’nin karikatür ve fıkralarda betimlendiği üzere paragöz, karga burunlu bir tipleme olmadığını, yıllarca küçültücü, aşağılayıcı bir sıfat şeklinde kullanılan, zihinlerdeki yanlış çağırışımı bertaraf etmek içindi. Başarılı oldu mu? Büyük ölçüde evet… ‘Musevi’ sözcüğünün daha kibar, ‘Yahudi’nin daha avam bir hitap şekli olduğunu zannedenler de var. İyi niyetli kişilerle sohbet esnasında farkı anlatmak çok kolay. Yanlış imajı sürdürmek isteyenler ise her zaman olacaktır.

Özetle, kalıpları silmek kolay değil. Önemli olan doğruyu anlatmak/anlamak için gösterilen çaba.

↔↔↔

Facebook’u en çok doğum günlerini hatırlattığı için seviyorum. Gerisi biraz eskiden yayınlanan ‘Hafta Sonu’ gazetesi gibi. Yine de keyifle takip ettiğimi itiraf etmeliyim. Gerçi bu alışkanlık iki yıl önce COVID yüzünden evde kapalı kaldığımız, sosyal medyayla daha haşır neşir olduğumuz günlerin bir uzantısı. Okuduğum haberlere çok nadir yorum yazarım. Geçtiğimiz pazar günü Büyükada’da Zağanos Paşa Caddesi üzerinde bulunan Aya Dimitri Rum Ortodoks Kilisesinde bir düğün gerçekleşti. Aynı gün Facebook’ta haberle ilgili resim altı yazı yayınlandı. Resimde kilisenin bahçesinde gelinle damat ve küçük bir davetli topluluğu vardı. Hemen altında bir yazı, “Adalarda Rum vatandaşlar azalınca nadir de olsa kalanların düğününe şahit oluyoruz.” Mutlu bir haber elbette. Yine de hangi nedenle olursa olsun Adalardan göç etmek durumunda kalan azınlıkların özellikle de mozaiğin en renklisi olan Rumların bir avuç kaldıktan sonra kıymete binmelerini üzücü buluyorum.

Yazıya bir yorum kattım. İfadem yanlış değilse de eksikti. Birçoğumuzun günlük konuşmalarda yanlış kullandığı söz konusu ifadeye bir yanıt geldi. “Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapma” cümlesinden yola çıkarak paylaşıyorum. “Rumluk dini kimlik değil, bizleri Yunanlılardan bir nebze ayıran kelimedir. (…) Dini kimliğimiz Hıristiyan Ortodoks’tur. Şu anda İstanbul’da 3000’e yakın Rum, Bulgar, Sırp, Karadağlı, Beyaz Rus, Rus, Moldovalı ve Arap kökenli Hıristiyan yaşıyor.”

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün