Ahlak pusulamız nereyi gösteriyor?

Mois GABAY Köşe Yazısı
3 Ağustos 2022 Çarşamba

Göç, Anadolu topraklarında yaşayan halkların makus talihidir. Anadolu, tarih boyunca, siyasi, ekonomik ve sosyal sebeplerden kaynaklanan göçlerin sahnesi olmuştur. Hayatın da aynı tarih gibi değiştirilemeyen gelgitleri vardır. Hangi coğrafyada, toplumda hatta ailede doğacağımızı seçemeyiz. Ancak ahlak pusulamız bizlere neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hangi yöne gitmemiz gerektiğini belirtir. Yeter ki biz, sağduyumuza kulak verip doğruyu bulabilelim…

Uzun bir süredir Anadolu yollarındayım. Karadenizliler çürük ayları diye nitelendirse de Karadeniz yaz ayları nispeten serin iklimi ve yayla havası ile yerli ve yabancı turistleri kendine çekiyor. Doğu Karadeniz’de Trabzon Uzungöl ve Rize Ayder basında sık sık Körfez ülkelerinden yoğun talep alması, tabelaların bile dillerinin değiştirilmesi, Arap istilası gibi haberlerle gündeme geliyor. Geceliği 200 USD ücretleri bulan pansiyon odaları, tamamıyla bu pazarlara hitap eden dükkan, lokantalarıyla bölge çoktan değişmişken, kuralsızlığın bedelini yeri geldiğinde kötü davranış gören turistler ödüyor… Bazen bilerek bazen de fark edemeyerek ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı dört bir yanımızı sarıyor.

Son Karadeniz seyahatimde ülkemden bazı manzaraları sizlerle paylaşmak isterim. Sabah saatlerinde Trabzon uçağındayım. Yoğunluk tahmin edileceği gibi Ortadoğulu misafirlerden oluşuyor. Arka sıralardan bir hanım Türkçe turistlere bağırarak ilerliyor. “Bir bitmediniz, yeter artık!” Kimse kadını anlamadığı için tuhaf bakışlar arasında oturacağı koltuğa varıyor. Akşam saatlerinde bu kez Uzungöl’deyim. Gölün güzelliğinin yerini çarpık yapılaşma, adım başı birbirinin aynı, ruhu olmayan ucuz ama pahalı turistik işletmeler almış. Hatta göl kıyısında iglo tipi çadırlarda Yeşilçam filmleri açık hava sineması kıvamında ailelere kiralanıyor. Uzun bir süre keyifle oturabileceğim bir tesis arıyorum, ancak nafile. Kalabalıkta gölün keyfini çıkarabilmek pek mümkün değil.

Akşam saatlerinde Misvak dergisinin sözde bir parti başkanını eleştiri amaçlı antisemit karikatürüne rastlıyorum. Sanki 15 Temmuz videosunda domuz yiyen Yahudiler figürüne yer vermemiş gibi şimdi de Holokost üzerinden antisemitizm peşinde. Peki o sözde karikatürü yayınlayanlar doğruyu bilmiyorlar mı? Hukuk boşluklarından kaçabilirken, hiçbir ceza almazlarken, 6 milyonun anısına yaptıkları vicdanlarında hiç sızı bırakır mı? Irkçılık ve antisemitizm ne kadar ucuz canım ülkemde? 

Turun son günü Artvin Macahel’den Rize Havalimanı yönünde ilerliyoruz. Rutin bir kontrol için aracımız çevriliyor. Memur bey araçtaki kimlikleri toplayıp kaptanımızla kontrol ediyor.Bu esnada konuşmalara kulak misafiri oluyorum. 

-         Mois yazıyor? Yabancı mıdır?

-         Yok abi, turumuzun rehberi.

-         Arapçacı rehber mi? 

-         Yok yerli grup.

-         Hmmm, peki ilginçmiş.

Havalimanında İstanbul’a dönerken son kez doğduğum topraklarda yabancı muamelesi görüyorum.Türkiye Cumhuriyeti nüfus cuzdanı ve biniş kartımı uzattığım yer hostesi hanım yüzüme bakıp  ‘Have a nice flight!’ diyor. Gülümsüyorum sadece… 

Mevcut sorunlara çözüm ne nefret söylemi ile yaşananları siyasi söylemlere alet etmek ne de kontrolsüz bir şekilde, en değerli turistik beldelerimizi özünden koparmak. Asıl mesele, ahlak pusulamızın yönüne kulak vermek. Birilerinin yönlendirmesi ile değil, kendi iç sesimizle doğru olanı yapabilmek. İnsan olmayı tanımlayan şeyin ‘insan olmak’ olduğunu bir gün hepimizin anlayabilmesi dileğiyle… 

 

Metin Sarfati Hoca’nın ardından…

Türk Yahudi toplumu ve Şalom gazetemiz müthiş bir entelektüelini kaybetti. Metin Sarfati Hoca makalelerini her hafta dikkatle okuduğum, hatta altını çizerek, aynı cümleyi iki, üç kez yeri geldiğinde okuyarak takip ettiğim yeri zor doldurulur bir entelektüeldi. Gazetemizin son dönemdeki en değerli kazanımlarından biriydi. Dilerim bıraktığı yerini onun yolundan gidebilecek, sorgulamayı bilgiyle yapabilen bir kardeşimiz alır… Yolu ışık olsun.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün