Yazın geldiğini nasıl anlarız?

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
22 Haziran 2022 Çarşamba

Yaklaşık on gün evvel sağanak yağmurlu ve ekim tadında bir pazar sabahına uyandığımda bu yazın nedense bir türlü gelemediğini düşündüm.  Çocukluğumda 1 Haziran dediğinizde yaz mevsimi başlardı.  Okulların kapandığı ilk ada vapuruna biner ve 3,5 aylık Büyükada maceramıza başlardık.  Annem okulların kapandığı gün aceleyle adaya gitmek istemez, babam mutlaka o gün taşınmak isterdi.  Benim için ise okulun bittiği ve Ada vapuruna bindiğim gün yazın başlangıcıydı.  Disipliniyle ünlü, çok da modern olarak yönetilmeyen bir okuldan aylarca uzak kalmak ise özgürlüğümün başlangıcıydı.   Büyükada’daki arkadaşlıklarım, kendi başıma bir yerden bir yere gidebilme özgürlüğüm, o senelerde girilebilecek temiz deniz, iskele, bisikletim benim için yaz demekti.  Yani, Büyükada benim için yazın başlangıcıydı.  Karşımda apartmanlar göreceğime Sedef Adasını görmek, ödev yapmak yerine keyif için kitap okumak, sokağımızdaki fırına gelen un kamyonu yüzünden uyanmak yerine martı sesleriyle uyanmak yazın başlangıcıydı… Sese çok duyarlı bir insan olmama rağmen, martı sesleri bana hâlâ güzel gelir.

***

Yaklaşık on senedir adada kalmıyorum.  Bunun birçok sebebi var; yaşım, çalışmam, adada fazla arkadaşımın kalmayışı, adanın çocukluğumun adası olmaması v.b. Yunan Filozof Heraklitos’un dediği gibi her şey değişir.  Değişmeyen tek şey değişimdir.  Prenses Adalarından da değişimin en büyük payını maalesef Büyükada alıyor.  Çocukluğumuzda Ada’da herkesin birbirini tanıdığı, çocuklarını güvenle emanet ettiği, nesiller boyu aynı ailelerden oluşan Ada halkının yerini, özellikle de doğalgazın geldiği yıllar sonrasında tanımadığımız bir Ada halkı aldı.  Eskiden İstanbul’dan Ada vapuruna bindiğimizde tanıdık birçok simaya rastlar, ufak sohbetler etmeden yerimize oturamazdık.  Şimdi ise Ada vapuruna bindiğimde, değil sohbet etmek, selam verecek bir tanıdık bulamadığım günler var.  Her gün selam verdiğim bakkal ve Ada esnafının yerini büyük zincir marketlerin alması da Ada’ya her gittiğimde içimi burkar.  Nüfusu artan her yazlık yer gibi, Büyükada’nın da küçük esnafının yok olmaya başlaması çok üzücü ama çok normal. 

Olumlu yönde de gelişmeler var tabii; en mutlu olduğum değişim de faytonların kaldırılıp yerine elektrikli araçların getirilmesi oldu.  Atların çektiği eziyet ve çalıştırıldığı ağır şartlar düşünüldüğünde, Adalar için yapılması şart, insanca, ve gerekli bir değişimdi.  Nitekim çocukluğumuzdaki gibi atlarına gözünün nuru gibi bakan, yorulunca onları dinlendiren, ‘yokuşu çıkamaz’ diyen, babalarımızın, büyükbabalarımızın evini daha biz söylemeden bilen yaşlı ve tecrübeli faytoncular uzun yıllardır aramızda değil. 

Yine de senede birkaç hafta sonu, hem eski arkadaşlarımı görmek için, hem de tüm değişime rağmen Ada nostaljisi yaşamak için Büyükada’ya uğrarım.  Hâlâ değişmeyenleri takdir ederim, Mimozaları, iskeledeki saat kulesini, Yunus’un lale biçiminde dondurmasını, bisikletine özgürce binen gençleri, küçük tur yolunu, değişmemiş olan ada evlerini hâlâ severim…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün